Haktan da Evlendi

Haktan ve Şeyma

Haktan ve Şeyma’nın Üsküdar Nikah Salonundaki nikahları için işten erken çıkıp otobüse atladım ve soluğu Eminönü’nde aldım. Soluğu Eminönü’nde aldım dediysem İstanbul’da öyle bir yere bir solukta gidilemiyor; yine trafikte epey zaman kaybettim. Hatta birkaç saniye farkla Üsküdar vapurunu kaçırdım; bu demek oluyor ki bir sonraki vapurun kalkması için 20 dakika daha beklemek demek!

20 dakika sonra Üsküdar vapuruna binip karşıya geçtim ve hemen bir taksiye atladım. Nereye gideceğimi soran taksici, Üsküdar Evlendirme Dairesi’ni duyunca ‘oraya yürürsen benden önce gidersin, zaten şurası’ deyip aracını çıkmak üzere olduğu taksi kuyruğuna geri soktu. 

Nikah dairesi yakındı belki ama ilk defa gittiğim için ha deyince de bulamadım; 5 dakika fazladan vakit kaybetmişimdir. İçeri girdiğimde soluk soluğaydım ki tam da Haktan ve Şeyma, imzaları atmış nikah masalarından kalkıyorlardı. Hemen telefonumu çıkarıp bari salondan çıkışlarını videoya çekeyim dedim. 

Her şey çok çabuk oldu bitti; zaten İstanbul’da her şey çabuk olup bitiyor. Genç çiftin düğünleri Aydın’da olacak; bana başını göremesem de nikahlarına katılmak kısmet oldu.

2009 İstatistik Bilgileri

e-vren günlüğü’nün arka penceresinde en keyifli işlerden biri her yılın sonunda onun istatistik detaylarını çıkarmak oluyor. Raporları incelerken epey ilginç ve ayrıca komik bilgilerle karşılaştım. Komik’ten kastım arama motorlarıyla e-vren günlüğü’ne ulaşanların hangi arama’larla buraya düştükleri ;) Bu konu, haftalarca sürecek ayrı bir yazı dizi olacak gibi ;)

2009’da dünyadan 69 ülkenin, Türkiye’den 45 şehrin ziyaretçisini ağırlamış e-vren günlüğü. Her yıl olduğu gibi evrengunlugu.net’in merkezi Aydın, ziyaretçi sayısı bakımından 4. sırada yer alıyor ;) İstanbul, Ankara ve İzmir yine başı çekiyor.

İstatistik bilgilerinde Continue reading →

Galata Kulesi’nden Kız Kulesi’ne

Aşk, sevgi, kararsızlık, korku, şok… Hayatımdaki suskunlukların pek çok sebebi var. Ama en çok, gönlüm AŞK’a bulandığında susuyorum. “Böyle durumlarda kendini geri çekiyorsun” diyenlerin aksine aslında ben kendimi çok fazla veriyorum.

İstanbul, 2004 yılından beri benim için özel bir yere sahip. Onun içinde yer alanlar Continue reading →

Ankara ve İstanbul Günlüğü

Aylar öncesinden planladığım üzere KPSS’ye girip hemen ertesi gün soluğu Ankara’da aldım. 28 Haziran Pazar akşamı adım attığım Başkent’te geçirdiğim 6 gece 5 gün son derece keyifliydi. Ankara’da bulunduğum süre boyunca yeğenim Mesut‘ta misafir oldum. İlk akşam, yemekten sonra Balgat’ta bakanlıkların önünde yürüyüş yaptık. KPSS’den çıkmış biri olarak gözüm sürekli birisini aramıştı ama 5 gün boyunca o muhterem şahıs bir kez olsun görüş alanıma girmedi :)

29 Haziran Pazartesi: Sabah Nur‘la buluştuk ve ilk başta bana uzun gelen bir yolculuktan sonra Radyovizyon‘a vardık:

Aydın’da dinlerken ses tonlarına ve mikrofondan yaydıkları enerjilerine hayran kaldığım Serkan ve Gülin‘le tanıştım. Haberleri sunarken Nur’u ilk kez canlı canlı seyrettim: Continue reading →

Aynı Şehrin Çocukları Olduk

İstanbul ziyaretimde beni en çok heyecanlandıran buluşmalardan birini gerçekleştiriyorum. Beşiktaş vapuruyla karşıya geçip, Teşvikiye’de soluğu alıyorum. Ve büyük buluşma Teşvikiye Kafe‘de gerçekleşiyor. Umar Türkoğlu yol kenarındaki masasından bana el sallıyor :)

Ben gelmeden 5 dk önce Ahmet Hakan ayrılmış oradan, kimin umurunda. Blog dünyasının karayağız delikanlısı Umar’la 1 yıla yakın süredir devam eden tanışıklığımız yüzyüze görüşmeyle pekişiyor. Türk kahvesi eşliğinde blog dedikodularına giriyoruz :)

Umar, fotoğrafındakilerden çok daha yakışıklı ve sempatik. Benden biraz daha uzun ve iri yarı hayal ediyordum ki, standart bir Türk erkeğiyle karşılaştım Teşvikiye Kafede. Sonra Nişantaşı’nı dolaştık, inek heykelleri eşliğinde. Taksim’i tramvayla turlayıp karnımızı doyurup soluğu Cezayir Sokağı‘nda alıyoruz. Konuşacak öyle çok şey var ki, blog dünyasının altını üstüne getirip, lafını etmediğimiz blogger bırakmıyoruz :) Türkiye’nin en deşifre iki bloggerının buluşmasından şüphesiz onlarca fotoğraf karesi çıkıyor ortaya. Umar, fotoğraf konusunda olayı aşmış durumda. Ağzım bir karış açık geziyorum Nişantaşı’nı, Taksim’i…

Yarın sabah Aydın’a doğru yola çıkıyorum. 

İlk İstanbul Buluşması

Kartal’dan Kadıköy’e… Kadıköy’den vapurla Eminönü’ne… Sonra Zeytinburnu… Saliha karşılıyor beni. Evren seni bembeyaz gönderdik, kapkara olup dönmüşsün diyor. The Island‘ın bendeki ilk izi şimdilik bu olsa gerek :) Uzun ve güzel bir yürüşten sonra Zeytinburnu Belediyesi‘ndeyiz. Gençlik Merkezi’nin toplantısına katılıyoruz. Mesut‘un geleceğimden haberi yok. Toplantının ortasında beni görünce kısa bir şaşkınlık yaşıyor :) Gençlerin Ramazan Ayı ve 2008 yılı için planladıkları projeleri dinliyorum. Bazı yerlerde dilimi tutamayıp burnumu sokuyorum :) Bu gençler sosyal sorumluluk projeleri yapabilmek için Cumartesilerinin birkaç saatini harcarken, Türkiye’nin pek çok yerinde birçok genç dünyayı umursamayıp kendinden geçiyor diye geçiriyorum içimden.

Mesut ve Saliha ile koşa koşa tramvaya, oradan da Sultanahmet’e Esra ile buluşmaya gidiyoruz. Batuhan dışında Bursa’daki Çok Çeşitliyiz atölyesi katılımcı ekibi tam oluyor. The Island – ADA’yla ilgili merak edilenlerden konuşuyor, eskileri deşiyoruz. Beraber yurtdışında Eylem 1.1 yapma kararı veriyoruz :) Esra’yla 45 dakika sonra kalkacak vapuru beklerken, sallanıp duran ama ilk başta neden sallandığını anlamadığım bekleme salonunda simit yiyip ayran içiyoruz. Gece 23’e yaklaşıyor.

Projelerin en güzel tarafı işte bu oluyor: İstanbul ya da Ankara’da… yolunun düştüğü çoğu yerde ömrün boyunca unutamayacağın güzel dostların oluyor. Bugün inanılmaz keyifliydim onlarla görüşmekten dolayı. Yarın büyük bir buluşmanın ayrı bir heyecanı var içimde. Nihayet beklenen görüşme gerçekleşecek ve Nişantaşı’nda blogerların blogerı sevgili Umar‘la bir araya geleceğiz :)

RAMAZAN’IN ARDINDAN

Ramazan‘ın son sahuru sonrasında yazıyorum bunları. Hayatın nasıl da hızla akıp geçtiğini bir kere daha görüyorum, ilk sahurda yazdığım yazıyı hatırladığımda.

Dün akşam İlknur, Fatih, Deniz, Ozan, kardeşlerim İbrahim ve Ziya ile Deniz’lerin aperatif dükkanında iftar açtık. Deniz’in yaptığı içinde 1 gr bile tavuk eti bulunmayan tavuk göğsü tatlısını :) yedikten sonra cümbür cemaat TABU oynamaya gittik. “Ele başı” kelimesini tahmin etmeye çalışan İlknur, literatürümüze yeni bir tanım kazandırdı: Ele Beyin :) Gece 12’ye kadar da Pınarbaşı’nda çiğdem yiyip, dev satranç taşlarını oynadık. Ve öyle yüz göz olduk ki, bayram boyunca görüşmemeye karar verdik :)

Bu Ramazan, Türk televizyonları başarılı bir sınav verdi diye düşünüyorum. Geçen Ramazanlarda bir anda üzerine ölü toprağı serpilen başta Kanal D, ATV, Show Tv gibi ulusal kanallar sahurda bile canlı yayın programları gerçekleştirdiler. Gerçi Kanal D, Ramazan’ın yarısından itibaren son 4 yıldır yayınladığı Miladdan Önce kalma Türkülü programını sahurda yine pişirip önümüze koymayı ihmal etmedi. Balkanları ve Türkiye’nin hemen hemen her ilini dolaşan Bayrampaşa Belediyesi‘nin Bereket Konvoyu, bu Ramazan’a damgasını vuran en güzel projeydi kuşkusuz. TV 8 ve Show Tv de bu projeyi kusursuz bir şekilde hem iftarda hem sahurda ekranlarımıza taşıdılar. İçeriğiyle en çok ilgi çeken sahur programlarından biri ise şüphesiz her gün ayrı bir sanatçının evine konuk olan Zara‘nın Tanrı Misafiri programıydı. Yalnız oradaki Hoca’yı bir türlü gözüm tutmadı :) Biz ailecek pek güldük hocamıza. Keşke Cübbeli Ahmed Hoca olsaydı yerinde de stand up tadında bir sahur programı seyretseydik :)

Ramazan’ı bereketiyle, ihtişamıyla en fazla yaşayan il İstanbul’da olmak istedim yine bu yıl. İleride Ramazan’ın 3-5 gününü mutlaka İstanbul’da geçirmek istiyorum. Aydın’da ne iftar çadırı açan, ne de insanlarla bütünleşen Aydın Belediyesi başkanı ve personeline de sevgi ve selamlarımı gönderiyorum! Sayelerinde bir Ramazan daha Aydın il sınırlarından sessiz sedasız geçip gitti. Seneye Kurtuluş Şenliklerine katılacak sanatçılara çok fazla para dökmeseler de Ramazan’da fakir fukara için bir iftar çadırı açsalar. Denizli’de üç tane iftar çadırı varmış, bilmem ilgilerini çeker mi?

Onbir Ay’ın Sultanı’nı uğurlarken son sahurun ardından, tez zamanda tekrarını, her geçen yıl ağız tadıyla, daha da coşkulu bir şekilde yaşanmasını diliyorum. Hala daha Mübarek Ramazan Bayramı’nı “şeker bayramı” diye kutlayanların dışında herkesin bayramını kutluyorum.