Deprem süreli, tahribatı süresiz

6 Şubat gecesi saat 4’e kadar uyumamış, değerli hocam Mükerrem Kürüm’ün konuk olduğu Asıl Bunu Konuşalım’ın 10. bölümünün ses düzenlemesini tamamlayarak 6.30’da yayımlanması için planlayıp yatmıştım. Sabah uyandığımda on bir ili darmadağın eden Pazarcık merkezli depremden haberdar değildim. Ta ki işe gitmek üzere evden çıkıp metroya yürürken Twitter’a bakana kadar. “7.7 şiddetinde deprem” ibaresini görünce ilk başta algılamayadım, 1999’daki depremin yıl dönümü mü, ondan mı bahsediliyor acaba, dedim. Haber kanallarının YouTube canlı yayınlarına girip “10 ilde deprem” alt yazılarını okuyunca büyük şok yaşadım, olayın gerçekliğini başta kavrayamadım. Ofise vardığımda ilk işim o bölgede yaşadığını bildiğim üniversiteden sınıf arkadaşlarıma ulaşmaya çalışmak oldu. Kahramanmaraşlı, Adıyamanlı, Hataylı ve Adanalı arkadaşlarıma ulaşıp durumlarını öğrendim. Sonraki süreçte de özellikle Hatay’daki arkadaşlarımı her gün, günde iki kez aramaya çalıştım çünkü diğer arkadaşlarıma göre onlar daha ağır etkilenmişti depremden.

Continue reading →

İstanbul’u Layıkıyla Yaşayabilmek

Hasan Yaşar‘ın konuk olduğu Podcast Asıl Bunu Konuşalım’ın yeni bölümünde hayatı ertelemeyi konuştuk. Hasan, ötelediği birçok şeyde İstanbul’un zor yaşam koşularının etkili olduğunu düşünüp ani bir kararla Konya’ya taşındığını anlatınca, sohbetimizin bir bölümü “İstanbul” oldu. Bu vesileyle ben de onuncu yılımı doldurduğum İstanbul’un bendeki tesirini yazmak istedim.

Bu podcasti Apple Podcast ve Google Podcast‘ten de dinleyebilirsiniz.
Continue reading →

Değişen Kitap Okuma Alışkanlığım

Okumayı öğrendiğimden beri düzenli olarak kitap okuyorum. Çocukluğumda kendime ait bir odam olmadı ama kitaplığım her zaman vardı. “Okunmayı bekleyen kitaplar” rafım da hiç boş kalmadı. Farklı sebeplerle zaman zaman kitap oku(ya)madığım -tabii çok kısa süreli- dönemler oldu. Okumak, okudukça gelişen bir deneyim. Başlarda sadece okursunuz, okudukça etkin okumayı öğrenirsiniz ve kitabı elinize aldığınızda artık sadece bir okur değilsinizdir.

Continue reading →

Huzur mu Mutluluk mu?

On yıl önce bu soruya kesin bir dille “huzur” cevabını veriyordum. Her iki sözcüğün sözlük anlamlarını bir kenara bırakıyorum; bana göre mutluluk daha kısa süreli, daha kolay ve dış etkenlere bağlı bir duygu durumu. Huzursa benim için çok daha manevi, ruhsal, derin ve uzun süreli bir duygu. Kısa süreli mutsuzluklar yaşayabilirim, buna dayanabilirim ama en ufak bir huzurluğu, kısa süreli de olsa asla yaşamak istemem. Çünkü gerçekten göğsümün üzerine kocaman bir beton blok koyulmuş gibi hissediyorum.

Her işin başı huzur, en azından benim için böyle

Yine on yıl önce ben de her işin başının sağlık olduğuna inanırdım. Belki de hepimize ezberletilen, kalıplaşmış söylemlerden biri olduğu için “her işin başı sağlık” deyip geçiyordum. Ancak zamanla, o çok önemsediğim “huzur”un benim için sağlıktan daha önemli olduğunu fark etmeye başladım. Kendi adıma içimdeki huzuru kaybettiysem sağlığımın, cebimdeki paranın, boğazımdaki lokmanın bir anlamı kalmıyor. Seyrettiğim filmden, dinlediğim müzikten, yediğim yemekten tat alamıyorum. İçime huzursuzluk çöktüğünde üzerime de adeta kara bulutlar çöküyor, elimin ayağımın canı kesiliyor. Sanki ayaklarıma zincir vurmuşlar gibi yavaşlıyorum, çalışamıyorum, hayattan zevk alamıyorum.

Huzur, hayatımda sahip olduğum her şeye ve yaşadığım ana anlam katan, bütün bunları değerli kılan bir his. Bozulan sağlığı ilaçlarla, tedavi yöntemleriyle bir şekilde yerine getirmek mümkün de huzursuzluğun çaresini bulmak… işte o çok zor.

O yüzden bana huzur verdiğini düşündüğüm ne varsa hayatıma dâhil etmeye çalışıyorum. Bana huzursuzluk veren -ki çoğunlukla insanlar bunu yapıyor- her türlü etkenden, olaydan uzak duruyor, bunları hayatımda azaltma yoluna gidiyorum. İnsan insan yükünü alır derler, bazı durumlarda doğrudur da ama ben en çok “az insan çok huzur” sözüne inanırım. Deneyimle sabit.

telegram

Noktalama İşaretleri Çok mu Gerekli?

Ben en çok noktalı virgülü sevdim

Herhangi bir yazıyı okurken veya önüme düzeltmem için bir metin verildiğinde hem noktalı virgülü (;) -tabii doğru yerde kullanıldıysa- hem itibarıyla sözcüğünü gördüğümde, bana yazının sahibi hakkında fikir verir. Çünkü noktalı virgülün kullanım alanını bilen azdır, onu seven de… İtibarıyla sözcüğü de çoğunlukla itibariyle şeklinde yanlış yazılır. Anlarım ki elimdeki metin, Türkçe konusunda normalin üzerinde seviyeye sahip okur yazar biri tarafından kaleme alınmış.

Continue reading →