Hangi Kitabı Okuyacağımızı Nasıl Seçeceğiz?

Okuma ve yazma üzerine kitapların izini sürüp onların sayfaları arasında kaybolmayı sıklıkla tercih ediyorum. Bunlardan sonuncusu da Çınar Yayınları tarafından Fırat Çakkalkurt’un çevirisiyle yayımlanan Okuma Üzerine oldu. Lafcadio Hearn’ün bu kitabıyla ilgili ilk değerlendirmemi Her Ne Okuyorsanız Hemen Bırakın başlıklı yazımda yapmıştım. Bu kez, bir önceki yazıyı da tamamlayacak, aynı zamanda “Peki ama ne okuyacağız? Okuyacağımız kitabı nasıl seçeceğiz?” sorularının cevaplarını da içeren bir yazı kaleme aldım. Yazıyı Medium’daki sayfamdan okuyabilirsiniz.

Her Ne Okuyorsanız Hemen Bırakın

Lafcadio Hearn’ün Okuma Üzerine kitabını “Her ne okuyorsanız hemen bırakıp önce bunu okuyun” notuyla Instagram’da paylaşmıştım. 75 sayfalık bir hacme sahip olsa da Hearn, her sayfada biz okurları deyim yerindeyse tokatlıyor ve bize “okuduğumu sanıyormuşum” dedirtiyor. Kabul edelim, çoğumuz nasıl okuyacağını bilmeyen, kötü okuma alışkanlığına sahip okurlarız. Ancak doğru okumayı öğrenmek mümkün ve bu, küçümsenmeyecek bir başarı! Yazının devamını Medium’daki sayfamdan okuyabilirsiniz.

En Son Kitap, Ne Zaman Okunacak?

Kitapları koyacak yeriniz kalmadığında ne yapıyorsunuz? Yeni bir kitaplık mı alıyor ya da bazı kitapları elden mi çıkarıyorsunuz? Peki ya elinizdeki kitap sizi sarmadıysa? Bitirmeye mi çalışıyor yoksa okunmayı bekleyen onlarca kitabın sabırsızlığına son vermeyi mi tercih ediyorsunuz? Bütün bu sorulara kendi hayatımdan örneklerle cevap vermeye çalışacağım. Ama önce her iki konuyu da Okumak ve Yazmak’ta gündeme taşıyan Semih Gümüş’e kulak verelim. Yazının devamını Medium’daki sayfamdan okuyabilirsiniz.

Daha İyi Okumak Mümkün mü?

Andrew Bennet ve Nicholas Royle, 196 sayfalık Şu Edebiyat Denen Şey’in 97 sayfasını “okumak” eylemine ayırır. 97 sayfalık bu yolculuk, bizim gibi hem okuma hem yazma tutkunlarını tetikleyici bir cümleyle başlar: Okumak, yazmayı da içerir. Bu yazıda daha iyi okumanın nasıl mümkün olduğu üzerine odaklanacağım. Bu sebeple önce Bennet ve Royle’un yukarıdaki sözünü alıntılayarak başladığım yazının devamını Medium’dan okuyabilirsiniz.

8 Sayı, 4 Bin Kelimeyle Erman Çetin

Erman Çetin vefatından 18 yıl 9 ay önce, Temmuz 2006’da ilk sayısı yayımlanan Aydın Life’ta “Yayıncılığın zor olduğu bir ilde, yeni bir projeye başlamak çok heyecan verici” sözleriyle okurları selamladı. 11 aya yayılacak 8 sayı boyunca yayın direktörlüğünü yürüttüğü Aydın Life’ın giriş yazısındaki “Doğru bir iş yaptığımızı biliyoruz” sözü, Erman’ın yıllar içinde Aydın yerel basınına vizyon kazandıracağının da ilk işaretiydi. İlk sayıda “Aydın basın tarihinde yeni bir dönem” olarak nitelendirdiği, üçüncü sayının giriş yazısında “Aydın’ın simgelerinden biri haline gelmesini amaç edindiğimiz” dediği Aydın Life’ın, sekiz sayılık kısa ömrüne rağmen hâlâ hatırlanan, benzeri tekrar etmeyen bir yerel yayın olarak tarihe geçmesinin sırrı Erman’ın yine birinci sayıdaki yazısında gizlidir: Ne derler, “İşi aşkla yaparsanız, tarifine bakılmaz”.

aydinlife.com.tr için yazdığım ikinci yazının devamını buradan okuyabilirsiniz.

Yazan Herkesin Kendisine Sorması Gereken 9 Soru

Türk Dil Kurumunda (TDK) yönetim kurulu başkanlığı da dâhil olmak üzere otuz yıldan uzun süre hizmet veren Ömer Asım Aksoy, Dil Yanlışları adlı eserinin ön sözünde işi yazmak olanlara yönelik önemli hatırlatmalarda bulunmaktadır. Kitabın TDK tarafından 1980’de yapılan ilk baskısının ön sözünde Aksoy, yazım kurallarını öğrenmiş olmanın düzenli ve sağlıklı yazmak için tek başına yeterli olmadığının; bu bilgilerin uygulanarak işler ve canlı tutulması gerektiğinin altını çizmektedir. Aksoy’un altını çizdiği önemli noktaları mercek altına aldığım Medium’daki yazımı buradan okuyabilirsiniz.

Dijital Nezaketsizlik

Yıllardır farklı sebeplerle gönderdiğim bazı e-postalara, kısa mesajlara, WhatsApp iletileriyle sosyal medya DM’lerine yanıt alamadım; cevapsız telefon aramalarıma dönüş gelmedi. Eminim siz de benzer örnekleri yaşamışsınızdır. “Dijital nezaketsizlik” olarak adlandırdığım bu durum, canımı sıkan bir ayrıntı olarak hayatımda varlığını südürmeye devam ediyor çünkü dijitalde varlığım ve iletişimim devam ediyor ;) Sürekli maruz kaldığımız dijital nezaketsizliğin ardında aslında bazı psikolojik mekanizmalar yattığını Medium’daki yazımda ele aldım.