Haber spikerliği bahane, konu daha mühim

Hayatımdaki birçok önemli olayı bloguma not düşerken spikerlik – sunuculuk eğitimlerinin sonunda çekilen demoyu blogumda paylaşmadığımı fark ettim. Oysa diksiyon dersleriyle başlayan sürecin ayrıntılarını zaman zaman bu sayfalara not düşmüştüm. Biz 10 yıl önce blog yazmaya başladığımızda -kim olduğunu yanlış hatırlamıyorsam- Gökçen Karan “Evren, videobloglar da çek, vloglar patlayacak” demişti. O zamanlar internet bağlantı hızı çok yavaştı, bırakın internetten video seyretmeyi, internete de bir şey yüklemek uzun mesai gerektiriyordu. Şimdiki gibi video çekmek için bu kadar çok cihaz yoktu. (Zaten en başta telefonlar kamerasızdı, hatta akılsızdı) YouTube bir açılıp bir kapanıyordu; içeriği, insanların kendi ürettikleri videolardan da oluşmuyordu. Karan’ın videoblog sitesi veya öyle bir projesi vardı diye hatırlıyorum. Hatta genç bir Türk kızın vloglarının bağlantısını göndermişti; o kız kimdi hatırlamıyorum; hâlâ videbloglar çekiyor mudur bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki ilk videoblogumu yayımladığım 2007 yılından bu yana benim tarafımda pek bir şey değişmedi. O zaman da haber sunmaya çalışıyordum bugün de… Nasıl mı; şöyle ki:

Continue reading →

Doğum günü kutlayamama çekimi

Yukarıdaki video, Mayıs ayı sonunda Van ziyaretimde çekildi. Kardeşim İbrahim, eşi Kader’in doğum günü için bir kutlama videosu göndermemi rica etmişti. Kutlama mesajımı önce Van Gölü kenarında dile getirmeye çalıştım; hızımı alamayıp aynı mesajı Akdamar kilisesi yanında dillendirmeye çalıştım. Neyse ki defalarca tekrardan sonra cümlelerimi gülmeden, hatasız kurabilmeyi başarıp mesajımı Aydın’a ulaştırabildim.

2009 yılında da Misafir Kalem uygulamasıyla ilgili bir sosyal sorumluluk projesi için videoblog hazırlarken yine kamera karşısında konuşamamışım. Benim cephede 6 yıldır pek bir değişiklik olmamış demek ki ;)

Evren’i Sosyal Ağlarda Takip E

Bir Turuncu Aşk Masalı – İstanbul

Açılalı aylar oldu ama ben ilk kez 19 Mayıs’ta Marmaray‘a binip Kazlıçeşme’den Üsküdar’a geçtim. Açıkçası kapsüle benzeyen çok teknolojik bir araçla denizin metrelerce altından geçeceğimi hayal ediyordum ama Marmaray, bildiğin metroymuş ;) Ben de hevesimi birkaç yıla hizmete gireceği söylenen Havaray’a erteledim.

Marmaray’ı ilk kez kullanmama Ziya ve Deniz vesile oldular. Ağva tatili dönüşü İstanbul’a uğrayan ‘Bir Turuncu Aşk Masalı’nın kahraman çifti, onlara eşlik eden Kemal ile Özgül ve bize Üsküdar tarafı için rehberlik edecek Sehel’le Marmaray’ın Üsküdar çıkışında buluştuk. (İstanbul’da olmama rağmen Beylikdüzü’nden Üsküdar’a bizim çocuklardan önce varamadım; böyle de garip bir durum yaşadım.)

Gençlerin akşam uçakları olduğu için kısıtlı zamanda Anadolu tarafından ayrılmamak daha doğru olacaktı ve karşı yakayı neredeyse hiç bilmediğim için Sehel’den yardım istedim; o da bizi ilk olarak Fethi Paşa Korusu‘na götürdü. Yemek yemek için sıra beklememiz gerekiyordu; görevli önümüzde 10 ailenin beklediğini söyleyince bizimkiler bu duruma haklı olarak biraz şaşırdılar. (Ama ben İstanbul’da her istediğin şeyin her an olmayacağı gerçeğine alışmaya başlamışım; onu fark ettim.)

kız kulesi

Kız Kulesi‘ni uzun bir aradan sonra bu kadar yakından görmek beni çok etkiledi. Fazla vaktimiz olsaydı orada oturup Kız Kulesi manzarasında keyif yapmak vardı ama malum İstanbul her zaman koşuşturmaların şehri.

Haydarpaşa Tren Garı

Mekân olarak son durağımız Haydarpaşa Garı‘ydı. Vapurla geçerken karşıdan gördüğüm Haydarpaşa’nın içine girmek, Türk filmlerine ve dizilere ev sahipliği yapmış merdivenlerine oturmak, duvarlarına dokunmak inanılmaz bir duyguydu. Son dönemde İstanbul’da beni en çok etkileyen mekan oldu Haydarpaşa. Öylesine terk edilmiş, öylesine mahzun ama bir o kadar da misavirperverdi ki… Çok görkemliydi ve çok cömertti!

Beraber geçirdiğimiz 5-6 saatlik vakit hızla tükenince ayrılık vakti gelip çattı; o kadar garip ki vedalaştığımız nokta Ayrılık Çeşme oldu. Herkes arabaya binip havalimanına doğru yol alırken arkalarında tek başıma öylece kalakaldım. Marmaray’la Kazlıçeşme’ye dönerken bir an İstanbul’un benim için yeni baştan başladığını hissettim. İnsanın sevdiklerinden hele ki kardeşinden ayrılması çok tuhaf.

Bu arada İstanbul’da gezilip görülecek yerler Avrupa’da daha çokmuş gibi geldi bana; belki de bu taraftaki yerleri daha çok bildiğim içindir. Bir de şu sonunca vardım ki aynı gün iki kıta arasında mekik dokumak yerine her iki yakaya 1’er ya da 2’şer gün ayırmak en sağlıklı gezi planı olabilir.

Gecikmeli yayımlayabildiğim bu yazıyı ‘Bir Turuncu Aşk Masalı’nın iki kahramanına küçük bir sürpriz olsun diye kısa bir videoblogla tamamlamak istedim. Bu blogun sürekli takipçileri Ziya ve Deniz’in fotoğraflarına aşinadır. İstanbul ziyaretleri sırasında çektiğim fotoğraflarından birkaçını önümüzdeki aylarda flickrevreni koleksiyonumdan paylaşacağım.


Bir Turuncu Aşk Masalı – İstanbul paylaşan: evrengunlugu

+ Sosyal Ağlarda Takip Et

 

En İyi Kişisel Blog Olmanın Zorluğu

Taşları yerine koymakla meşgulüm aslında. Susmakla yoruluyorum. Sükûnet’e en çok ihtiyacım olan zaman dilimlerini yaşıyorum. Vakit ayırdığım şey’lerin niteliği değişti, bunların arasında ben artık daha az’ım.

Niye bu kadar sustuğumu soranlara yazabilecek çok fazla bir şeyim yok. 2012 büyük beklentilerin olduğu yıl benim için, doğru. 2010 yılı gibi bir yılı bir daha yaşamak istemediğimi tüm dualarımda dile getirmiştim. Bir kardeşi kaybetmiştim o yıl, kolay değildi. Ne o kardeşin yerini ne de onun ölümüyle duvardan indirilen çerçevenin yerini şu vakte kadar doldurmak mümkün olmadı. Üstüne üstlük beraberinde o çok sevdiğim öğretmenlik de ellerimden kayıp gitti. Hayatımda derin izler bırakan o kara yıl etkisini 2011’e kadar devam ettirdi. Neyse ki geçen yıl her şey bir nebze olsun iyileşti; hava daha aydınlık olmaya başladı.

Benim dünyamda Evren olmak bir hayli zor; sanal alemde e-vren günlüğü gibi bir blogla yer alıyor olmak e-vren olabildiğin ölçüde Evren olmaktan çok daha kolay.

Yukarıdaki videoblog, e-vren günlüğü’nün Blog Ödülleri 2011‘de halk oylaması sonucu ilk 10’a girmesi üzerine hazırlanmıştı. Sevgili Nur Şentürk‘ün sesiyle hayat verdiği bu vlogu yayımlamak üzereyken ilk 3’e girenler ödül törenine davet edildi. Ödül gecesine e-vren günlüğü’nü görebilmek için katılanların sorduğu soruların cevapsız kalmasının bir anlamı olmalıydı. O sorular ödül törenindeki fısıltı gazetesi ile saatler sonra anlam kazandı: e-vren günlüğü’nde GSM operatörleri ile ilgili geçmişte yazılan yazılar.

Kişisel blog denilince ortaya çıkan profil az çok bellidir. e-vren günlüğü’nün ortaya koydukları da artık yarışma üstü bir yapıya sahip olduğunun bir göstergesidir. Belki de hata burada yaşandı. Bu blogun ziyaretçileri -ki oylarıyla yüzlerce blogun arasında e-vren günlüğü’nü ilk 10’a taşıdılar- bu çok sevdikleri e-yaşam yolculuğunu daha başka bir platformda görme istekleri garip bir durumu da ortaya çıkardı.

Ortada baş döndüren bir dünya ve korku duyulan bir gerçek var: Biz ona boşuna yıllardır e-vren günlüğü demiyoruz ;)

 facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni RSS abonelik

Aşk Bir İnkılâptır {Stüdyo Kaydı}

Hayatımdaki çoğu şeyi sorguladığım bir dönemden geçerken aşk, epeydir ihmal ettiğim bir şeydi. Şubat 2009’da yazıp {burada} yayımladığım ve hemen ardından ilk kez {şurada} seslendiridğim Aşk Bir İnkılaptır‘ı 2009’un Temmuz’unda Ankara’ya gittiğimde sevgili Nur‘un yardımıyla çalıştığı radyonun kayıt odasında da seslendirmiştim. Kalb Kalbe On Beş Kelam tamamlanmaya devam ederken, 15 aydır beklettiğim bu kaydı fon müziği koyma fikrinden vazgeçip ham ses olarak paylaşıyorum. 

 

evrengunlugu.net

2010-2011 dönemindeki yayın süresince Acil İhtiyaç Projesi Vakfı‘nı, AİP Vakfı’nın proje ve çalışmalarını gönüllü olarak desteklemektedir.

MisAfiR KaLeM – 3430 Kampanyası’na Doğru

Her şey e-vren günlüğü’nün 5. yılına girmesiyle başladı ;) Bu süreçte bugün için gelinen nokta {şu an için} Türk blog aleminin en yeni sosyal sorumluluk projesi… Ramazan Bayramı sonrası detayları açıklanarak başlatılacak TOFD‘a destek kampanyasının ikinci etabı için severek emek harcıyor; yoruluyoruz. :) Hem biraz daha  yeni kampanyaya hazırlayalım hem de bu süreci özet geçelim istedik:

e-vren günlüğü’nün resmi sosyal sorumluluk desteğinden bahsetmişken bugün çok hoş bir projeden de haberdar oldum. Yozgat’a Kitap Yağdıralım kampanyası yürütücülerinden aldığım eposta sonrası projelerini inceleme şansım oldu. Bugüne kadar -ve halen- pek çok okulun kitap bağış ilanlarını internetin belli başlı yerlerinde görmek mümkün. Resmiyeti olan, sistemleştirilmiş ve profesyonelce yürütülen bu tarz projelere destek vermek, bunları duyurmak boyunumuzun borcu. Continue reading →

Aşk İnkılaptır ile Sema

Bugün 09.09.09 ve Dünya Aydınlılar Günü ;) Aydın’ın medyatik isimleri bas bas bağırdı; facebook’ta gruplar açıldı; Aydın Belediyesi  durumu sahiplendi ve aylardır süren lobi çalışmaları netice verdi: Takvimler 09.09.2009’u gösterdi :) Sahur’a 1 saat kala yazıyorum bu yazıyı; 9 Eylül’e aydınlıkta gözlerimizi açınca bakalım biz Aydınlıları nasıl birgün bekliyor olacak :)

Dün bütün gün hava bulutluydu. Aylar sonra Aydın’ın gökyüzünde bulutlar ve gök gürültüleri hakimdi. Nihayet iftardan hemen önce sonbaharın ilk yağmuru toprağa düştü. Ancak akşam ana haber bültenlerinde Trakya’yı adeta Nuh Tufanı’nın vurduğunu gördük.

{Şurada} introsunu yayınladığım ama aylardır bir türlü hazırlayamadığım kardeşim İbrahim‘in sema videosunu nihayet bu gece bitirebildim. Görev yaptığım Dalama Lisesi‘nde 8 Haziran’daki Göster Şiirini Konuştur Şairliğini sloganlı özel şiir dinletisinin finalinde Aşk’la yazılmış yazılarımın bir derlemesini seslendirmiş; kardeşim İbrahim de Mercan Dede’nin müziği eşliğinde sema etmişti. Hepimiz için ilklerin yaşandığı o geceden en unutulmaz görüntüler:

evrengunlugu.net, 5. yılında sosyal sorumluluk gereği Türkiye Omurilik Felçlileri Derneğinin kampanya ve projelerini destekleme kararı almıştır. Ziyaretçilerini de TOFD’a destek olmaya davet etmektedir. TOFD’a ulaşın; gönüllü olun; 3430‘a boş bir sms atarak “Akülü Tekerlekli Sandalye Kampanyası”na 5 TL’lik bağışta bulunun.