Yazmanın Mutfak Sırları

Farkındayım, yazma konusunda hepimiz zor bir süreçten geçiyoruz. Üstelik, yapay zekânın “sayesi”nde yazmak daha da kolaylaşmış görünse bile. Bunca bildirimin, dijital gürültünün, tüketilecek içeriğin arasında hâlâ yazma isteği duyuyor, yazmaya vakit ayırıyor, yazabiliyorsak şanslı azınlığa dâhiliz. Yazmanın mutfak sırlarına odaklandığım bu haftaki Medium yazımı buradan okuyabilirsiniz.

Nâzım Hikmet’ten Orhan Veli’ye: Evladım Olsa Reddederim!

Yalçın Armağan tarafından hazırlanan, Everest Yayınları etiketiyle yayımlanan Dakika Atlamadan’ı okuyorum. Melih Cevdet Anday’la yapılan söyleşilerin bir araya getirildiği kitapta, Hürriyet Gösteri için Konur Ertop’un kendisiyle yaptığı söyleşi de yer alıyor. Anday, o söyleşide Nâzım Hikmet’in Orhan Veli için “Evladım olsa reddederdim.” dediğini; bunu da kendisine bizzat Sabahattin Eyüboğlu’nun aktardığını söylüyor. Önü ardı paylaşılmayan bu bilgiyi okuduğumda oldukça şaşırdım. Bu sözün izini sürdüğüm araştırmada elde ettiğim diğer şaşırtıcı ayrıntıları Medium’daki yazımda okuyabilirsiniz.

Blog Yazmanın Ne Anlamı Var ki?

Dünya açlıkla, savaşlarla, susuzlukla sınanırken, Instagram sanki başka bir dünyadan peri masalı anlatırken, video dışındaki içerikler o kadar da ilgi görmezken üç — beş kişi belki okur diyerek ısrarla yazmaya niçin devam ediyoruz? Öyle ki internetin, vakit öldürmek için yazılan blog yazısına da ihtiyacı yok. En azından biz, bunun farkındayız. Yazının devamını Medium’daki sayfamdan okuyabilirsiniz.

Her Okur, Okuduğu Kitabın Yazarı Olmalı

Kitaplığımdan ne zaman bir kitap seçsem -birkaç yıl önce okuduğum, sayfalarına notlar düştüğüm, cümlelerin altını çizdiğim herhangi bir kitap- aynı şeyi yaşarım. Sayfaları karıştırırken işaretlediğim yerlere bakıp, bir an duraksar; “Bu satırların altını ben mi çizmişim? Bu notu gerçekten ben mi düşmüşüm?” derim. Yazının devamını Medium’daki sayfamdan okuyabilirsiniz.

Yazmaya Dair Sorgulamalar

Boş sayfaya bakarken -eğer daha öncesinde hangi konu üzerinde, ne hakkında yazacağımı belirlemediysem- başıma hep aynı şey gelir: Cümleler kafamda dolaşır, karmakarışıktır. Hiçbiri yeterince net ya da açık değildir. Cümlenin ya başını ya sonunu getiremem. Böyle zamanlarda elim, kitaplığımdaki herhangi bir kitaba, çoğunlukla da başucu kitaplarıma uzanır. Yazıya nasıl başlayacağımı bilemediğim zamanlarda neler yaptığımın ayrıntıları Medium’daki sayfamda yazdım.

Kelime mi Sözcük mü? Dil Milliyetçiliğine Dair

Geçenlerde bir yazıma, yüz yüze tanışmasam da kendisini ve yazılarını çok sevdiğim bir arkadaşım “kelime” yerine “sözcük”ü kullandığım için teşekkür yorumu bıraktı. Önemli bir farkındalıktı, ciddi bir noktaya dikkat çekişti ve üzerine mutlaka tartışılmalıydı. Peki “kelime” yerine “sözcük” kullanımı, Türkçemiz adına gerçekten teşekkürü hak eden bir tercih mi? Bu sorunun cevabını, bu haftaki Medium yazımda masaya yatırdım.

Daha Sağlam Bir Yazı Nasıl İnşa Edilir?

Daha iyi okumanın izini sürdüğüm birkaç yazının ardından, bir yazıyı inşa ederken nelere dikkat edilmesi gerektiği üzerine çalıştım. Sağlıklı bir yazının temelinde var olması gerekenleri, sona doğru sıraladım. Çünkü önce ”Yazmak kadar yaşamak da niçin önemli?” sorusunun cevabına Medium’daki yazımda daha yakından bakılmalı.