edebî podcastin 1. bölümüne konuk olan isim, Yazar Fatih Baha Aydın oldu. Bu bölümde İnci Aral, Vladimir Nabokov ve Nurullah Ataç’ın edebiyata dair görüşleri ele alınırken, Mario Levi’nin edebiyatla ilgili bir sorusuna cevap aranıyor.
![](https://i0.wp.com/www.evrengunlugu.net/wp-content/uploads/2022/11/fatih-baha-aydin.png?fit=1200%2C675&ssl=1)
edebî podcastin 1. bölümüne konuk olan isim, Yazar Fatih Baha Aydın oldu. Bu bölümde İnci Aral, Vladimir Nabokov ve Nurullah Ataç’ın edebiyata dair görüşleri ele alınırken, Mario Levi’nin edebiyatla ilgili bir sorusuna cevap aranıyor.
Çalışma masamın üzerinde epey bir süredir duran ve her akşam sindire sindire okuduğum bir çalışmaydı Yüz Yüze Konuşmalar – Yaşayan Edebiyat. Henüz birinci cildini bitirdiğim ve ikincisini okumak için sabırsızlandığım kitap, Telif Hakları Derneği tarafından hazırlandı ve Temmuz 2018’de Grand Pera Emek Sahnesinde yapılan davette katılımcılara hediye edildi. İçinde 50 edebiyatçının, yine 50 edebiyatçı tarafından kendileriyle yapılan söyleşiler yer alıyor. Bu anlamda çok kıymetli.
Continue reading →Tam on bir yıl sonra İnci Aral‘la yolum ikinci kez kesişti. Mayıs 2007’de Adnan Menderes Üniversitesine gelen Aral’la ayak üstü sohbet etmiştik. O sohbetin devamını yıllar sonra İstanbul’da gerçekleştirdik. İnci Aral, İFSAK Edebiyat Fotoğraf Sohbetlerinin bu ayki konuğuydu. O söyleşiden notları edebi.blog‘da paylaştım ama orada yer vermediğim birkaç ayrıntıyı buraya sakladım. Continue reading →
İnci ARAL, kendisini karşılamaya gelen BESYO’lu gençleri görünce “Adnan Menderes Üniversitesi’nde Edebiyat öğrencisi yok mu?“ diye sorduğunu söylüyor. Beden Eğitimi Öğretmenliği’nde okuyan öğrencilerin İnci ARAL’ı tanıyor olması güzel elbette ama belki de o bir yazar olarak en büyük hedef kitlesi Edebiyat öğrencilerini görmek istiyordu karşısında. Öyle de oldu. Ayak üstü dakikalarca sohbetler yapıldı…
Kendisi de Edebiyat bölümlerinin eğitimindeki aksaklığın farkında. “Edebiyat okuyunca edebiyatçı olunmuyor.“ diyor. Hatta edebiyatçı olmak istemiyorsan Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne gitmek gerek tarzında da bir ifade kullanıyor. “Edebiyat öğrencisi olduğumu söyleyince -sen iyi şiir de yazarsın- diyorlar hemen. Oysa bize şiirin nasıl yazıldığına dair bir eğitim verilmiyor.“ diyorum. O, yazar olmak isteyen ve bunun için Edebiyat Fakültelerine giden pek çok kişiden de duymuş bunu. Yazmak için gitmişler, daha az kitap okur olmuşlar. Biraz acı olacak ama ben bu durumu şöyle özetliyorrum: Türkiye’de en az kitap okuyanlar edebiyat öğrencileridir. Ama en çok korsan kitap okuyanlar da yine edebiyat öğrencileridir.
Bugün bir edebiyat dergisinde tek bir yazımızı yayınlatmak neredeyse imkansız bir şey. Çünkü sanki oralar isim sahibi olmuş, belli yazarlar / şairler tarafından zaptedilmişti. “Haklısın“ dedi İnci ARAL; “Yazar olmak için çok okumak, çok yazmak ama dehşet yazmak gerekiyor.“ Bunun için kültürün, edebiyatın kalbi İstanbul’da olmaya da gerek yoktu. “Bak ben mesela taşrada yaşıyordum. Manisa’da kendi halinde bir yaşamım vardı. Birgün bir arkadaşımın ısrarıyla birkaç öykümü dergilere yolladım ve bütün o dergiler beni arayıp öykülerimi yayınlamak istediklerini söylediler“ diyor. Hatta Varlık Dergisi‘nin sahini Yaşar Nabi kendisine “Siz Türk Edebiyatının en büyük isimlerinden, romancılarından biri olacaksınız” bile demiş vakti zamanında.
Üstüne üstüne vurguluyor İnci ARAL, “dehşet yazacaksınız! Öyle dehşet yazacaksınız ki, yer bulamadığınız dergiler sayfalarını çarşaf gibi önünüze serecek…”