(3+1) Pelin Buzluk: Yazmak Öğretilmez ama Okuyarak, Yaşayarak Öğrenilir

edebî blog’un 3+1 yazı dizisi öykü kitaplarıyla Yaşar Nabi Nayır Öykü Ödülü, Selçuk Baran Öykü Ödülü ve Sait Faik Abasıyanık Hikâye Armağanı’na layık görülen yazar Pelin Buzluk. Buzluk, 3+1 kapsamında Necati Mert, Cemil Kavukçu ve Enis Batur‘un edebiyata dair sorularına yanıt verirken kendisinden önce 3+1 için yazan Hüseyin Ahmet Çelik‘in yazısındaki bir cümleye dair görüşlerini dile getirdi.

Necati Mert:

Kurslarda yazar olunmaz. Ama kurslar açılmalı. Çünkü orada yazı, edebiyat, hikâye üzerine konuşuluyor. Ustaların yazıya nasıl girdikleri, yazıyı edebiyata nasıl çıkardıkları ve nasıl hikâye ettikleri konuşuluyor, eserlerinden de örnekler veriliyor. Bunlar güzel. Yararlı. Ama edebiyat için yeterli değil. Parmaklarımızı yedirecek kadar leziz bir yemeğin sırrı nerede? Yemek kitabında verilen ölçülerde mi?

Pelin Buzluk:

Madem yemek kitabı eğretilemesi var. Ben de oradan devam edeceğim. Mutfakta “göz kararı” denen bir şey vardır, bu karar deneyimle gelir. Yazma ve okuma deneyimi, yaşam deneyimi. “Parmakları yedirtecek” edebiyat için belki öncelikli nitelik inandırıcı olmasıdır. Metnin yaşam dünyası meşru olmazsa, okur o dünyada bir yaşantı süremezse ne kadar yazsanız nafile. Bunun için de öncelikle yazarın metnin yaşam dünyasının, karakterlerin, olayların varlığına inanması gerekir. Önce bir düş görecek, orada bir yaşantı süreceksiniz, sonra ise bu düşü başkalarına göstermek için incelikli bir dil ve anlatım gerekiyor. Ben de kurslarda yazar olunmayacağını düşünüyorum. Yazmak öğretilmez ama öğrenilir, okuyarak, yazarak, yaşayarak.

Cemil Kavukçu:

Sadece bir kitap, çocukluğunuzun bütün bir dönemine sığabilir mi, bu özel yılların simgesi olabilir mi?

Pelin Buzluk:

Sanırım olabilir. Benim için bu kitap “Şeker Portakalı”.

Enis Batur:

Türk edebiyatını biz tanıyoruz. Dünya tanıyor mu?

Pelin Buzluk:

Dünya, Türkiye edebiyatını çevrildiği ölçüde tanıyor, başka bir deyişle tanımıyor. En çok konuşulan dillere çevrilen metinler de Türkiye olarak dünyada neyi temsil ediyorsak o temsili sürdürmek üzere seçiliyor. Oryantalist öğeler barındıran metinler bu nedenle başı çekiyor.

+1

Sizden önce 3+1’de yazan Hüseyin Ahmet Çelik‘in yazısında yer alan “Küçümsemelere, bıyık altından gülmelere, layık görmemelere, suçlamalara inat dünyayı kurtarmak için yazarız. İnsanlığı kurtarmak için. Siz yazdıktan sonra dünyanın artık başka bir yer olduğuna inanmıyorsanız yazmak fazla yorucu bir eylem sizin için. Yazmasanız da olur.” cümlesiyle ilgili sizin yorumunuz nedir?

Pelin Buzluk:

Ben, yazdıktan sonra dünyanın başka bir yer olduğuna inananlardan değilim maalesef. Bir düş görüyorum ve onu başkalarına göstermek, düşle bir yaşam alanı açmak istiyorum, özü bu.

Edebiyatçıların Edebiyatı

Çalışma masamın üzerinde epey bir süredir duran ve her akşam sindire sindire okuduğum bir çalışmaydı Yüz Yüze Konuşmalar – Yaşayan Edebiyat. Henüz birinci cildini bitirdiğim ve ikincisini okumak için sabırsızlandığım kitap, Telif Hakları Derneği tarafından hazırlandı ve Temmuz 2018’de Grand Pera Emek Sahnesinde yapılan davette katılımcılara hediye edildi. İçinde 50 edebiyatçının, yine 50 edebiyatçı tarafından kendileriyle yapılan söyleşiler yer alıyor. Bu anlamda çok kıymetli.

Continue reading →