Blog yazarlarına kitap önerileri

“Yazarın işi yazmayı öğrenmektir.” der Jukes Renard. Susan Sontag da “Genellikle okumak yazmaktan önce gelir. Nitekim, yazma dürtüsü neredeyse her zaman okumakla alevlenir.” diyerek okumanın, yazma üzerindeki önemli etkisine vurgu yapar.

Continue reading →

2019/33 Bu, benim için yeni bir deneyim

Nasıl oldu, niye oldu bilmiyorum ama iyi oldu. Blogda ya da kâğıt üzerinde hiç fark etmez, nerede olursa olsun daha çok yazmaya istekli bir dönem yaşıyorum. Bir süredir de bloğumda eskisi kadar sık yazamamaktan hayıflanıyordum. Artık akşam, gün boyunca neler yaptığımı -hatırlayabildiğim kadarıyla- telefonuma not alıyorum. Onları da pazar akşamları süzgeçten geçirip bloğumda haftalık olarak paylaşmaya karar verdim. Bunu eskiden her akşam bıkmadan usanmadan defterime yazıyordum. Tekrar gün gün yazmaya başlayınca ardımda bıraktığım bir hafta boyunca ne çok şey yaşadığımı fark ettim. Koştururcasına soluk almadan yaşıyor, günleri tüketiyorum. Gün içinde neler yaptığım konusunda hafızamı tazelemek bana iyi geldi. Böylece “zaman çok çabuk geçiyor” algısından da kurtulmuş olurum belki.

Continue reading →

Beş Şehir, Eğil Dağlar, Bir Kapı Önünde, Suç ve Ceza

Beş Şehir – A. Hamdi Tanpınar: Ankara, Erzurum, Konya, Bursa ve İstanbul, Ahmet Tanpınar’ın Beş Şehir adlı eserinde ölümsüzleşiyor. Tanpınar’ın en önemli eserlerinden biri Beş şehir’de özellikle Bursa’da Zaman kısmı şairene bir üslupla işlenmiş. {Milli Eğitim Basımevi 1972}

Eğil Dağlar – Y. Kemal Beyatlı: Günümüzde yabancı sermayeli büyük alışveriş merkezleri mahalle aralarına bile girip, bakkalların kapanmasına sebep olurken ve biz artık pikniğe, yürüyüşe gitmek yerine dev alışveriş merkezlerinde dolaşmayı tercih ederken Yahya Kemal, yıllar önce İstiklal Harbi yazılarını topladığı Eğil Dağlar’da bu konuyla ilgili yazdığı yazı ne kadar güncel:

İnönü askerlerinin yaralarını sardırmak için yüz seksen beş bin lira veren bu halk bir maaş aldı mı hemen Yunan bakkallarına, Yunan mağazalarına koşar, bir aylık maaşın yekunu olan bir milyon iki yüz bin lirayı hemen de her ay, Yunanlılara cephane yetiştiren Yunan teşkilatının eteğine döker.

…Bozdoğan Kemeri semti tamamıyla müslümandır. Orada karşılıklı dört bakkal dükkanı var: İkisi Türk, ikisi Yunanlı. Yunanlı dükkanlar makine gibi işliyor. Girenin çıkanın haddi yok, müşterilerin hepsi de müslüman. Karşılığındaki Türk bakkallarına bilakis kimseler uğramıyor…
{Eğil Dağlar, “Ramazanla Beraber, s.110-113”, MGSB Yay. 1988 İst.}
Bir Kapı Önünde, Özdemir Asaf: Epsilon Yayınları Özdemir Asaf’ın 5 kitabını “Bir Kapı Önünde” ismiyle tek bir kitapta toplamış. Dünya Kaçtı Gözüme, Sen Sen Sen, Bir Kapı Önünde, Yumuşaklıklar Değil ve Nasılsın adlı kitaplar bu eserde yer alıyor. Özdemir Asaf’ın şiirlerinin pek çoğunda kendimi buluyorum. Beğenmediğim şiiri çok azdır. Kısa yazar, çok şeyi ifade eder. Kendi bahçesinde dal olamayanın biri / Girmiş bahçeme ağaçlık taslayor der Bakı’da. Beni öyle bir yalana inandır ki, / Ömrümce sürsün doğruluğu diyerek sarsar insanı Bağlı’da. {Bir Kapı önünde, Özdemir Asaf, Epsilon Yay.}

Suç ve Ceza, Dostoyevski: En önemli dünya klasiklerinden birini ancak okuma fırsatı bulabildim. 2 ciltlik eser akıcı olmasına akıcı da yayınevinin baştan savma çevirisi, editörün doğru dürüst metin kontrollerini yapmaması yüzünden çok fazla kelime ve cümle yanlışıyla dolu. Hal böyle olunca bu kadar önemli bir eseri Kumsaati Yayınlarından okumak büyük bir işkence oluyor. Raskolnikov’un iki cinayet işleyip, yıllarca kendisiyle yüzleşmeye çalışması insanı içine kolaylıkla çeken psikolojik bir savaşı andırıyordu.