Blog yazarlarına kitap önerileri

“Yazarın işi yazmayı öğrenmektir.” der Jukes Renard. Susan Sontag da “Genellikle okumak yazmaktan önce gelir. Nitekim, yazma dürtüsü neredeyse her zaman okumakla alevlenir.” diyerek okumanın, yazma üzerindeki önemli etkisine vurgu yapar.

Peki biz blog yazarları, “İyi yazmak için önce iyi bir okur olmalıdır.” sözünün haklılığına inanıyor; “Daha iyi blog yazısı nasıl yazarım?” sorusununun cevabını arıyor muyuz? Burada SEO kurallarına uygun, çok okunan yazılar yazmayı kastetmiyorum. SEO’yu çok iyi bilip Google’ın sevdiği ve ilk sıralara çıkardığı yazıları yazmak, işin en kolayı. Asıl önemli olan kendini okutan, geleceğe kalan ve az çok edebî bir lezzeti olan yazılar ortaya koyabilmek.

Daha iyi blog yazısı nasıl yazabilirim? başlıklı yazımda eksik ve önemli bir nokta vardı: İyi yazmak için besleneceğimiz okuma kaynakları. O yazıdan sonra, iyi yazabilmeye yardımcı olacak kitaplarla ilgili bu yazıyı yazmaya karar verdim. Sadece kendi okuduğum değil, iyi yazdıklarını düşündüğüm birkaç blog yazarı arkadaşımın okudukları kitaplara da burada yer verdim.

Yazım Kılavuzu – TDK

Bana göre yazı yazan herkesin elinin altından eksik etmemesi gereken birinci kitap Yazım Kılavuzu olmalı. Okunacak değil ama sayfa sayfa incelenecek bir kaynak. Ben Türk Dil Kurumu’nun Yazım Kılavuzu’nu kendime rehber edindim. Farklı kurum ve derneklerin yazım kılavuzları da tercih edilebilir. Nasıl ki her yayınevinin kendi yazım kuralları politikası varsa ve bünyesindeki editörlerin bu kurallara uyması isteniyorsa biz de kendi bloğumuz için bunu yapmalıyız.

Blog, henüz edebî bir tür olmasa da (ve belki de hiçbir zaman olmayacak) basılı edebiyat türleri arasında günlük, deneme ve anı türlerinin dijital ortamdaki karşılığına denk gelmekte. Kurumsal bloglar haricinde çoğu, kişisel bir üslup ve tona sahip. Bu sebeple de cümle kurulumundan üsluba, anlatım tekniğinden olay örgüsüne kadar birçok konuda blog, yukarıda sıraladığım üç edebiyat türüyle benzerlik göstermekte. Bundan dolayı, iyi blog yazıları yazabilmek için önereceğim kitaplar öncelikli olarak günlükler ve denemelerden oluşacak.

Çocuk Kalbi – Edmondo De Amicis

Çocuk Kalbi, okuduğum ilk kitaplardan biri. Hatta günlük tutmaya başlamamı sağlayan kitaptır. Blog yazarlığına attığım adımın en önemli etkenlerinden biri sayılabilir. Roman türünde olsa da bir çocuğun günlüklerinden oluşmakta. Çocuk Kalbi’yle henüz tanışmadıysanız yaşınız kaç olursa olsun mutlaka okumanızı öneririm. Çünkü bizi hiç kimse okumuyormuşçasına doğal ve rahat yazabilmemizi yeniden sağlayacak bir anlatıma sahip. Çocuk Kalbi, hemen ardından Antoine De Saint-Exupéry‘nin Küçük Prens kitabıyla da desteklenirse, blog yazılarında muazzam bir özgün anlatıma sahip olunabilir.

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu – Peyami Safa

Edmondo De Amicis’in bir çocuğun günlükleri üzerinden kurguladığı romanı Çocuk Kalbi’nden pek de farksız değil Peyami Safa‘nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu. Eserde, ismini hiç bilmediğimiz hasta bir çocuğun günlüğüne yazdıklarını onun anlatımından dinliyoruz. Böylece yaşananların, hissedilenlerin, gözlemlenenlerin nasıl duru ve sade bir şekilde anlatıldığının da en güzel örneklerini okuyoruz. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nu okuyup da hemen kâğıt kaleme sarılıp veya bilgisayarı açıp bir şeyler yazma isteği uyanmayacak çok az kişi olacağına inanıyorum.

Denemeler – Montaigne

Beni, Çocuk Kalbi kadar ilk ve derinden etkileyen kitaplardandır Montaigne’nin Denemeler’i. Dört ciltlik Denemeler’i aşağıda yer verdiğim Dostoyevski’nin Günlükleri ile eş zamanlı okumaya devam ediyorum. İyi bir deneme yazarı olmak ister miydim emin değilim ama yazdığım her yazıda Montaigne’nin denemelerinde olduğu gibi rahat, açık ve yalın olabilmeyi çok isterdim. Onun Denemeler’deki adeta kendi kendine anlatan, diğer yandan da sanki okurla konuşan üslubuna hayranım. Denemeler, günlük hayatta karşılaşıp da es geçtiğimiz çoğu olayın blogda harika bir yazıya dönüşebileceğini kanıtlayan örneklerle dolu. Onları okuyarak, hayata Montaigne gibi dikkatli ve derin bakabilir, her konuyu aslında yazı malzemesi yapabiliriz.

Damla Damla Günler 1,2,3,4 – Adalet Ağaoğlu

André Gide, edebiyatçıların günlüklerinin birer portre, öykü, anı, tarih yazısı olduğunu; bundan dolayı da çok değerli olduğunu söyler. Kendisi de günlük türünün en önemli isimlerinden biridir. Adalet Ağaoğlu da 1969 yılında tutmaya başladığı günlüklerini 1996 yılında tamamlayarak farklı yıllarda dört ayrı kitap halinde yayımladı. Usta bir edebiyatçının günlüklerini okumak, bizim blog yazılarımıza da ışık tutacaktır.

Anılar Kitabı – Fethi Naci

Türk edebiyatının önemli eleştirmenlerinden biri Fethi Naci. Anılar Kitabı’nda Naci’nin anlatımı öyle saf ve çocuksu ki. Kocaman bir çocuğun yazdıklarını okuyormuşum gibi hissetmiştim her sayfada. O yalın anlatımın, blog yazılarımıza katkısı büyük olacaktır.

Okumak ve Yazmak – Semih Gümüş

“Yazıya başlamak için çektiğim sıkıntıları kitap karıştırarak çözmeyi hemen öğrenmiştim. Varsa başucu kitaplarınız, sırtınız pektir, düğümleri açmak için geçerli bir anahtardır onlara göz atmak. Birkaç paragraf okurken yazacağınız başlangıç cümlelerini düşünmek, çoğu kez onları görünmez bir kaynaktan çekip çıkarır.” (Sayfa 138)

Yazar Olabilir miyim? – Semih Gümüş

Kendisinden bir dönem editörlük eğitimi aldığım Semih Gümüş’ün bugüne kadar birkaç kitabını, Notos dergisindeki ve farklı yerlerdeki yazılarını okuduğumda kurduğum cümle şuydu: Bu adam ne yazsa okurum. Yazar Olabilir miyim? adlı eserinde de Gümüş, yazmanın öğrenilebilir / öğretilebilir bir eylem olup olmadığı üzerinde durup, yazmanın nasıl geliştirilebileceğini anlatıyor ve bununla da yetinmeyip bizi besleyecek kaynakları veriyor. Yazar olabilir miyim? sorusunu sadece roman, öykü, kitap yazarı olarak ele almak yerine “yazabilir miyim?” şeklinde düşünerek kitabı okursanız çok büyük faydasını göreceğinize eminim.

“…önce iyi okur olmak gerekiyor. Hem çok okumak hem de okuduklarımızı nitelikli okuma diyebileceğimiz bir etkinlik içinde yaşamaktır iyi okumak. (…) Yazarlık öteki yazarlardan değil, kitaplardan öğrenilir. Bu ders, bütün yazarlık yaşamımız boyunca alacağımız ilk büyük derstir. Evet, kitaplardır yazarın okulu, ama onlara öykünmekten kaçınarak, kendi anlatım biçimimizi, dilimizi, üslubumuzu, yolumuzu yordamımızı bulmaya çalışarak.” (Sayfa 26)

Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık – Murat Gülsoy

Yaratıcı yazarlık ile blog yazarlığının ne ilgisi var demeyin. SEO eğitimi almak ne kadar gerekliyse yaratıcı yazarlık hakkında bilgi sahibi olmak da o derece önemli bizim için. Semih Gümüş’ün Yazar Olabilir miyim? eseriyle birbirini tamamlayan harika bir çalışma Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık. Murat Gülsoy, yazmaya nasıl başlanacağı, neyin nasıl yazılabileceği ve iyi yazabilmek için nelerden beslenmek gerektiğiyle ilgili deneyimlerini, bilgilerini cömertçe paylaşmış bu eserinde. Herkes gibi yazmamak için önemli bir farkındalık yaratıcı yazarlığa dair bilgi sahibi olmak. Bu sebeple her ne yazıyorsanız yazın; iki kez baştan sona didik didik ederek okuduğum Gülsoy’un Büyübozumu’nu mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Yazarın, sohbet edercesine samimi bir şekilde kullandığı dilini de kendimize blog yazılarımızda örnek alabiliriz.

“…okumak, yazmaya başlamanın ilk adımıdır diyebiliriz. Hele günümüzde okurun rolünü yazarın önüne geçiren, asıl yaratıcı sürecin yazmak değil okumak olduğunu öne süren, “dâhi yazar yoktur, dâhi okur vardır” diyen kuramlar olduğu düşünülürse bu önermemiz daha da büyük bir önem kazanır. Okumak, yazma pratiğinin ilk adımıysa ikinci adımı yazmaktır.” (Sayfa 13)

Genç Yazarlar için Hikâye Anlatıcılığı Kılavuzu – Celil Oker

Hacmi küçük, etkisi büyük 102 sayfalık muazzam bir yazı çalışma kitabı diyebilirim Hikâye Anlatıcılığı Kılavuzu için. Celil Oker, her sayfada okuyanı yazmaya itecek görevler sıralıyor. Hikâye yazma üzerine kurgulanmış bir eser olsa da blog yazılarına da uyarlanabilecek önemli bilgilerle dolu.

“Çözüm önerim basit: Attilâ İlhan’ın yaptığını yap. Günde bir sayfa yaz. Basit matematik: Ayda 30, yılda 365 sayfa eder. Şimdi en yakınındaki romanı al ve sayfa sayısına bak. Ne demek istediğimi anlayacaksın. (…) Her gün bu kadar yazabilir misin? Bence yazarsın.” (Sayfa 14)

Canım Aliye, Ruhum Filiz – Sabahattin Ali

Blog, bir anlamda kendimize, bir başkasına veya kimin okuduğunu bilmediğimiz kişilere yazdığımız mektuplar da değil midir? Sabahattin Ali’nin edebî eserlerindeki güçlü kalemi en zor dönemlerinde ailesine yazdığı mektuplarda bambaşka bir şekil alıyor. Farklı anlatım teknikleri kazanmak adına mektup türündeki metinleri de okumak faydalı olacaktır.

Günlük – Oğuz Atay

Oğuz Atay’ın romanlarını okumak kadar günlüklerini okumak da beni heyecanlandırmıştı. Daha doğrusu edebiyatçıların kurgulanmış edebî eserlerinden ziyade anılarını ve günlüklerini okumaktan daha çok tat alıyorum. Bloğunu benim gibi kişisel günlük tarzında kullananlar için Atay’ın günlüklerini okumak çok faydalı olacaktır. Öyle ki Günlük’ü bitirdiğimde bloğumda bugüne kadar yapılmamış şöyle bir blog yazısı örneğine imza atmıştım: Oğuz Atay’la Yapılan İlk Blog Söyleşisi

“Saatlerce hiçbir şey yapmadan evden oturuyorum; sonra, tam çıkarken, evde kalsaydım bir şeyler yapabilirdim gibi hissediyorum. Galiba hep acele ettim.” (Sayfa 89)

Bir Defterden – Melih Cevdet Anday

Melih Cevdet Anday’ın Eylül 1976 – Şubat 1979 tarihleri arasında tuttuğu günlüklerin yer aldığı Bir Defterden’de dikkatimi çeken ayrıntı günlüklerin çok kısa yazılmış olması. Anday, her gün günlük tutmak yerine uzun aralıklarla ve çoğu zaman birer paragraflık notlar almış o güne dair. Blog yazılarında haftalık olarak böylesi bir yöntem de denenebilir.

“Aradan çok zaman geçti. Defterimi buldum. Gene yazmak istiyorum. Üstelik yalnız olduğum için bu deftere yazmak beni canlandıracaktır. (…) Yazmak konuşmaktan daha iyidir bence. Eskiden çok konuşurdum, çünkü az yazardım. (…) Evet, yazmak yaşamaktır. Ben de bu deftere, yaşamımı sürdürmek için yazacağım.” (3 Temmuz 1978, Sayfa 68)

Bir Yazarın Günlüğü – Dostoyevski

Rus edebiyatının en önemli yazarlarından Dostoyevski’nin 1.210 sayfalık Günlükleri’ni hâlâ okuyorum. Yazarların roman ve öykülerindeki kurgulanmış cümleleri dışında doğrudan kendi ağızlarından yazdıkları günlükleri, beni oldum olası heyecanlandırır. Dostoyevski, 1873-1881 yılları arasında ay ay tuttuğu günlüklerde edebiyattan siyasete, dönemin toplumsal olaylarından devletler arası ilişkilere kadar pek çok konuda görüşlerine yer vermekte.

“Yeri gelmişken, ne olur ne olmaz diye, burada bir Türk atasözünü aktaracağım (özbeöz Türk atasözü, uydurma falan değil): ‘Eğer hedefine doğru giderken yolda durup sana havlayan köpeğe taş fırlatırsan, hiçbir zaman hedefine varamazsın!’ Kendimi vaatlerle bağlamayı sevmesem de Günlüğümde elimdem geldiğince bu bilge söze uyacağım.” (Sayfa 358)

Günlükler – Stefan Zweig

468 sayfalık Günlükler, Stefan Zweig’in Eylül 1912’den Haziran 1940’a kadar tuttuğu günlüklerden oluşmakta. Melih Cevdet Anday gibi Zweig de çoğunlukla gün gün kısa notlar alarak yaşananları özetlemeyi tercih etmiş.

“İkinci deftere başladım; benim için de beklenmedik ve dehşet verici bir şey. Bugün de ilk günkü kadar gerilim içindeyim.” (1 Mayıs 1915, Sayfa 179)

Masalını Yitiren Dev – Adnan Binyazar

Anılarını okuyunca sarsıldığım edebiyatçılardan biridir Adnan Binyazar. Çocukluk ve gençlik yıllarındaki anılarına çoğu kimsenin yapamayacağı kadar açık ve ayrıntılı bir şekilde yer verdiği eserine seçilen Masalını Yitiren Dev ismi bile çok etkileyici. Çoğunlukla anılarımıza yer verdiğimiz blog yazılarımızda bazı ayrıntıları yazmaya çekinip kendimize saklama duygusunu kırmamızda Binyazar’ın anılarında kullandığı dil ve yöntem bize yardımcı olacak.

Sözcükler – Jean-Paul Sartre

Tıpkı Adnan Binyazar’ın Masalını Yitiren Dev’de yaptığı gibi Jean-Paul Sartre de 59 yaşında kaleme aldığı Sözcükler’de çocukluğuna dair anıları cesurca yazıyor. Aslında bir anda özyaşam öykümüzü yazdığımız bloglarımızda daha cesur içerikler üretebilmek için Sartre’nin otobiyografik eseri Sözcükler, kalemimizi güçlendirecektir.

Örümcek Kapalı – Cemil Kavukçu

Cemil Kavukçu’nun denemelerinden oluşan eser, 2013 Erdal Öz Edebiyat Ödülünün sahibi. Eserde “Yazma Sıkıntısı”ndan “Yazmayı Bırakabilmek”e kadar on dokuz deneme yazısına yer veriliyor.

“Yazmak, kendi sesini aramanın serüvenidir. Önceleri, kafanın içinde dönüp duran seslerin çoğu başkalarınındır. Sevdiğin, etkilendiğin yazarların gölgesi ister istemez yazdıklarının üzerine düşer. Okuma alanın genişledikçe bütün bunların sentezinden yavaş yavaş kendin sesini fark edersin. Arayış başlamıştır.” (Sayfa 33)

Okunur ve kaliteli yazılar yazmanın yolu Türkçeyi doğru kullanmaktan geçiyor. Anlatım bozukluğu yapmamak, gereksiz sözcük kullanımından kaçınmak, anlatılacak konuyu az ve öz bir yazıyla anlatabilmek çok önemli. Aşağıda Türkçenin doğru kullanımı üzerine okuduğum eserleri listeledim.

  • Türkçe OFF – Feyza Hepçilingirler – Remzi Kitabevi
  • Dedim “AH” – Feyza Hepçilingirler – Everest Yayınları
  • Dilim Dilim Anadilim – Feyza Hepçilingirler – Everest Yayınları
  • Ekinin Harman Olduğu Türkçe Günlükleri – Feyza Hepçilingirler – Everest Yayınları
  • Filizin Boy Verdiği Türkçe Günlükleri – Feyza Hepçilingirler – Everest Yayınları
  • Dilin Zamana Dokuduğu Türkçe Günlükleri – Feyza Hepçilingirler – Everest Yayınları
  • Yıldızların Suya Döküldüğü Türkçe Günlükleri – Feyza Hepçilingirler – Everest Yayınları
  • Rüzgârın Göğe Savurduğu Türkçe Günlükleri – Feyza Hepçilingirler – Everest Yayınları
  • Tohumun Toprağa Düştüğü Türkçe Günlükleri – Feyza Hepçilingirler – Everest Yayınları
  • Sorulmadan – Feyza Hepçilingirler – Everest Yayınları
  • Bu Dağların Karı Erimez – Feyza Hepçilingirler – Everest Yayınları
  • Dermişim – Adnan Acar – Doruk Yayımcılık
  • Türkçe Sorunları Kılavuzu – Necmiye Alpay – Metis Yayınları
  • Dil Meseleleri 2 – Necmiye Alpay – Metis Yayınları
  • Dilimiz, Dillerimiz – Necmiye Alpay – Metis Yayınları
  • Sözün Doğrusu 1,2 – Yavuz Bülent Bakiler – TEV Yayınları

Yukarıda sadece okuduğum kitaplara yer verdim. Okumayı bekleyen günlük, deneme, anı tarzında çok fazla kitap var. Onları okudukça bu listeye eklemeye devam edeceğim. Aşağıda, bu yazıyı hazırlarken kitap önerilerini rica ettiğim blog yazarlarının benimle paylaştıkları kendi listeleri yer almakta. Listelerde, çoğunu henüz okumadığım ve birkaçını ilk kez duyduğum eserler var. Bu açıdan söz konusu önerler, benim için çok önemli bir kaynak oldu. Kitap önerilerini benimle paylaşan blog yazarlarına çok teşekkür ederim.

Atıf Ünaldı’nın kitap önerileri

Atıf Ünaldı‘dan, blog yazarlarına kitap önerisinde bulunmasını rica ettiğim de listesini hızla gönderdi. Ünaldı’nın kitap önerileri listesinde Kur’an-ı Kerim de bulunuyor. Çünkü ona göre “Yazılmış en iyi kitabı okumak, iyidir.”

  1. Kur’an-ı Kerim
  2. Fazla Kültür Göz Çıkarmaz – Judy Jones, William Wilson – Optimist Yay.
  3. Savaş Sanatı – Sun Tzu – Remzi Kitabevi
  4. Aklını Kullan Aksini Düşün – Paul Arden – Boyner Yayınları
  5. Gündelik Hayatımızın Tarihi – Kudret Emiroğlu – İş Bankası Kültür Yayınları
  6. Yüzyılların 100 Kitabı – Martin Seymour-Smith – Boyer Yayınları
  7. Gereksiz Bilgiler Ansiklopedisi
  8. Sanatın Öyküsü – E.H. Gombrich – Remzi Kitabevi
  9. Mesele Ne Kadar İyi Olduğun Değil, Ne Kadar İyi Olmak İstediğin – Paul Arden – Pegasus Yayınları
  10. Unutulmayanlar, Yüzyılın Portreleri – Suat Aksoy, Atilla Aksoy – Probil
  11. Lügat 365 – Can Yayınları
  12. Mitoloji – NTV Yayınları
  13. Kitap Okumanın Zararları – Edip Yüksel – Beyan Yayınları

Okuma önerisi: Atıf Ünaldı ile yaptığım söyleşi

Burak Göç’ün kitap önerileri

  1. Yaratma Savaşı – Steven Pressfield: Her yazar kendi içinde “direnç” dediğimiz etken kuvvetle savaşmak zorunda. Ve direnç, tüm kötü alışkanlıklardan daha kötü. Steven Pressfield’in bu kitabı, bize gizli düşmanı yakından tanıma ve yazım gücümüzü bir ileri seviyeye taşıma şansı sunuyor.
  2. İyi Yazmak Üzerine – William Zinsser: William Zinsser, ömrünü düz yazı yazarı olarak geçirmiş başarılı bir yazar. Bu kitabında, meslek hayatı boyunca edindiği deneyimlerini bizlere aktarıyor. İyi Yazmak Üzerine kitabı, tıpkı adı gibi iyi yazmak isteyen herkesin okuması gereken bir kaynak.
  3. Ego Düşmanındır – Ryan Holiday:  Yazmak, büyük oranda ego işi. Blogcuların hem ilişkilerini hem de yazma işini egolarından nasıl uzak tutacaklarını öğrenmeleri gerekiyor. Bence, Ryan Holiday’ın kitabı bunun için en başarılı kaynak.
  4. İknanın Psikolojisi – Robert B. Cialdini: Yazmak aynı zamanda okuyucuları ve okuyucuların psikolojisini anlamayı gerektiriyor. Herkesin anlayabileceği dilde yazılan İknanın Psikolojisi, daha ikna edici yazılar yazmak isteyenler için bulunmaz bir nimet.
  5. Dip – Seth Godin: Herkes her şeyi başaracak diye bir şey yok. Bazen vazgeçmek hayatınızın en büyük başarısını sunabilir. Seth Godin, Dip ile sonuna kadar gitmek yerine, doğru zamanda vazgeçmenin hayat kalitesini nasıl artıracağını bilimsel gerçekliklerle açıklıyor.

Fatma Canbulat Erdem‘in kitap önerileri

Edebiyat MutlulukturZülfü Livaneli: Zülfü Livaneli okumak her zaman insanın ufkunu açıyor. Edebiyatı daha çok sevmemi sağlayan yazarlardandır Livaneli. Yılların tecrübesi ve birikimini  Livaneli kitaplarını okuyunca görmek ve onun gibi yazabilmeyi hayal etmek…

Kitaptan Alıntılar:

Eğer bir roman, ne kadar önemli bir konu anlatırsa anlatsın, sizi sıkıyorsa, içinize fenalıklar basmasına neden oluyorsa, en iyisi kaldırıp bir kenara koymaktır. Borges de bunu tavsiye eder ve ekler: “Dünyada okunmayı bekleyen o kadar iyi kitap var ki!”

Amerikan başkanlarından Woodrow Wilson “Eğer bir köpek yüzünüze bakıp da yanınıza gelmiyorsa vicdanınızı kontrol edin” buyurmuş.

Roman insanı anlatır ancak insanı anlattığı zaman roman olur. 

Yazmanın birinci kuralı okumaktır. Okumak zihninizi açıyor. Bir edebiyat ırmağı akıyor beyninize ve gönlünüze. Hemeroslardan başlayan bir nehir.

Edebiyatın malzemesi doğrudan doğruya hayattır ve edebiyat sıkıcı bir şey değildir, bir zevk meselesidir. İnsanlar zevk aldıkları için kitap okurlar.

Uzakların ŞarkısıKaan Murat Yanık: Yazarın cümlelerindeki mecazlar, kurduğu hayal ve gerçek  arası dünyada anlattığı hikayeler çok etkileyici. Altını çizerek okuduğum romanlar benim için çok daha kıymetli. Bu güzel ve etkileyici cümleleri kuran yazarın kitaplarını okumayı seviyorum.

Kitaptan Alıntılar:

Elimdeki kitabı sımsıkı tutuyor, içindeki karakterleri yere dökmekten korkuyordum. Lakin içlerinden biri kitabın ipine tutunarak aşağı indi. Benimle gelmek istemediğine hükmedip, gitmesine izin verdim.

Gözleri terk edilmiş bir evin açık pencerelerini andırırdı hep.

Kar, bedenimle ruhum arasındaki boşluğa yağıyordu. Çocukluğum avucumda tanelendi…

…..kendi sesini yiyor, soğukla örtünüyor, sessizliği kışkırtıyor.

…yağan bahar yağmuru misali susmak bilmezdi…

Sinek Valesi NizamettinNazlı Eray: Nazlı Eray kitaplarını ilk okuduğumda “Nasıl yani? Yazar iyice uçmuş” dediğimi hatırlıyorum. Zengin bir hayal gücünün eseri öykü ve romanlarında, gerçek dışı, olağanüstü, fantastik ögeler bu âlemden alıp başka dünyalara götürüyor bizi Nazlı Eray.  Tek bir kitabını okuyan bile anlayabilir ona neden fantastik edebiyatın kraliçesi dendiğini. 

Kitapta yaratılan dünyaya bir nebze olsun aşağıdaki paragraf cevap verebilir belki; 

Sultanahmet’teki otoparktaki sinek valesi Nizamettin, aşık olduğu Rihanna ve lokması döküldükten sonra ulaştığı Nizamettin Adası; bir ölüden geriye kalan anı ve eşya yığını. Helvan karılmış, duan okunmuş bile olsa ölmemiş olabilir misin? Nizamettin’in çelişkisi. Ziraat’e para yatırınca insan yaşını gence fiksleyen Medyum Meziyet. Ronaldo ile Roma’da dizdize yemekler.

Kanadı Kırık KuşlarAyşe Kulin: Ayşe Kulin okumayı sevdiğim doğrudur. Araştıran, tarihi gerçekleri roman tadında anlatan ve su gibi akan romanların yazarı Ayşe Kulin. Bu romanı ise bende tüm Milli duygularımı canlandırdı, Atatürk’ün ne kadar ileri görüşlü ve yenilikçi bir lider olduğunu tekrar hatırlattı. Zaman ve mekân değişse de insanların hırslarının her dönem aynı olduğunu görmek ve kıyaslama yapmak imkânı sunuyor roman ayrıca bizlere.

1933 yılında Nazi döneminde Hitler Almanyası’ndan kaçan Yahudi bilim adamı Prof. Gerhard ve ailesinin Türkiye’de dört kuşak sürecek hikâyesini anlatıyor. Onunla birlikte  gelen Alman bilim adamlarının Türkiye’ye bilim ve sanat alanındaki katkıları günümüze kadar yaşanan sosyo politik olayları da gözler önüne seriyor. “Vatanı sevgi olan” insanlar var bu kitapta. Ülkemizde insanların hayatını etkileyen birçok siyasi olay da romanda yer alıyor ve yakın tarihimize ışık tutuyor.

30’lu yıllar Türkiye’nin çağı yakalamak için olağanüstü gayret gösterdiği, kadın-erkek her insanın fedakârlık yaptığı bir dönem. 1933’te Atatürk, üniversite reformu yapıyor, Darülfünun kapatılıyor, yerine üniversite kuruluyor, o günlerde Türkiye Cumhuriyeti’nin eline önemli fırsat geçiyor, Hitler, Yahudi kökenli bilim adamlarını atıyor. Atatürk de Yahudi bilim adamlarını Türkiye’ye davet ederek üniversitede görev veriyor.

Gör BeniAzra Kohen: Azra Kohen’in tüm kitaplarını okumanızı öneririm. İnsan olabilmeyi, çevreciliği, doğayla barışık yaşamayı, inancı, her anlamda temiz kalabilmeyi ve daha önce göremediğimiz geçekleri tüm çıplaklığı ile kaynak da belirterek gözler önüne sunuyor.

Son kitabı; İki Devrin Hikayesi  ‘Gör Beni’, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarını anlatıyor, şahane bir kurgusu var ve bugüne kadar belki de hiç merak etmediğimiz, öğrendikçe şaşırdığımız olaylar, bilgiler bizim de araştırmamız için alt bilgide kaynak ismi verilerek belgelendirilmiş. Osmanlı’nın son döneminde Sarayda yetişmiş, Sadrazam oğlu olan Selim ve Kurtuluş Savaşında Ege’de babasını ve abisini kaybetmiş Atatürkçü, savaşçı, azimli, şifacı Ülkü’nün aşkı çevresinde şekillenen bir hikaye okuyoruz. Bir tarafta öğretmenleri Fred’in ilginç bilgileriyle öğrenme aşkı ile hayatları kesişen Orhan ve İlmiye’nin hikâyeleri. Osmanlıyı Türkleri birbirine düşürmeye çalışan dış güçler, İnsanlık tarihi, din tarihi ile bildiğimiz, öğrendiğimiz tarihin doğru bilinen yanlışları yüzümüze tokat gibi çarpıyor. 

Okuma önerisi: Fatma Erdem: Blog sayesinde aslında yazabildiğimi keşfettim

Haydar Özkömürcü‘nün kitap önerileri

Brief – Kısa ve Öz – Joseph Mccormack: Blog yazmaya yeni başlayanlar için önerebileceğim ilk kitaplardan biri Brief olacaktır. Çünkü Mark Twain’e atfedilen ünlü bir söz vardır; Kusura bakma kısa yazacak vaktim yok. 

Enformasyon – James Gleick: Yazı enformasyon çeşitlerinden birisi, belki de en önemlisi. Aslında bunun ne kadar değerli olduğunu, nasıl bir geçmişi olduğunu, nasıl evrimleştiğini yeri geldiğinde akademik, yeri geldiğinde hikayelerle aktaran oldukça kalın ve ağır bir kitap. Blog yazarlığında uzmanlaşmak isteyenler için kesinlikle ilk tercihlerden biri olmalı. 

Herkes Yazabilir – Ann Handley: Aslında oldukça basit bir içeriği olan bu kitap, blog yazmaya yeni başlayanlara ya da başlamak isteyenlere tavsiye edebileceğim bir kitap. Eserde, her türlü içeriğin nasıl oluşturulabileceğine dair öneriler olduğu gibi işin temelini de ele alıyor. 

Hikaye Tasarımı – Gaston Legorburu, Darren McColl: Bir noktadan sonra anlıyorsunuz ki “yazmak” oldukça kolay bir iş. Bunun arkasına bir hikaye yerleştirmek, tutarlı bir strateji oluşturmak asıl iş. Hikaye Tasarımı makalelerinizde okuyucuyu daha uzun tutacak, gerektiğinde harekete geçirebilecek yöntemleri anlatıyor. 

The Tipping Point – Malcolm Gladwell: Aslında bu kitabın blog yazarlığı ile hiçbir ilgisi yok. Ancak blog yazarı, günümüzde olaylara daha farklı bakabilen daha entelektüel bakış açısıyla olayları yorumlayabilen ve hikayeleştirebilen kişiler olmalı. Bu kitabın içeriğinden çok hikayenin kurgulanışına ve aktarım diline bakılması ve blog yazıları için bir mihenk taşı olarak değerlendirilmesi işe yarayacaktır. 

Haydar Özkömürcü’nün objektifinden önerdiği kitaplar

Diğer 117 aboneye katılın

8 Comments

  1. Hepsi birbirinden değerli kitap önerileri olmuş. İçlerinden okuduklarım var. Okunacaklar listemde olanlar var. İlk kez duyduklarımı da inceleyeceğim. Elinize sağlık.

  2. Evren çok iyi hazırlanmışsın, katkıda bulunan arkadaşları da ayrıca tebrik ederim. Ben maalesef toparlayamadım, gelişigüzel bir şeyler yazmaktansa vermemeyi tercih ettim. Kusura bakma lütfen…

  3. Bloğa ve blog yazarlığına ne kadar değer verdiğini biliyorum Fatma. Paylaşacağın kitaplar da bu anlamda çok önemli olacaktı. Blog konusunda her zaman paylaşımcı oldun, olmaya devam ediyorsun. Seninle tanışmak ve bu yolda birlikte ilerlemek benim için de büyük bir mutluluk. Çok teşekkür ederim emeğin için.

  4. Merhaba Evren,
    Bu çok faydalı, ufuk açan blog yazına küçücük bir katkım olabildiyse ne mutlu bana.
    Gerçekten de çok değerli bilgiler paylaşmışsın. Not alarak okudum yazını, okumadığım kitapları okumak için can atıyorum.
    Celil Oker’in önerisine ise bayıldım;
    “Çözüm önerim basit: Attilâ İlhan’ın yaptığını yap. Günde bir sayfa yaz. Basit matematik: Ayda 30, yılda 365 sayfa eder. Şimdi en yakınındaki romanı al ve sayfa sayısına bak. Ne demek istediğimi anlayacaksın. (…) Her gün bu kadar yazabilir misin? Bence yazarsın.” (Sayfa 14)
    Bloğunda bana da yer verdiğin için çok teşekkür ediyorum.
    Onur duydum.
    Sevgiler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir