Dilim “otuz” kelimesine, ruhum otuzlu yaşlara alışamamışken 26 Haziran 2021 Cumartesi günü itibarıyla yer yüzünde kırk yılı doldurdum. İstanbul’daysa girdiğim dokuzuncu yaş. Acaba 9’u mu baz alsam diye de düşünmüyor değilim. Sanırım, zihnim ve ruhum 40’lı yaşları kabullenene kadar uzunca bir süre yaşımın otuz dokuz olduğunu söyleyeceğim. 40’lar bana eskiden ne kadar büyük ve uzak yaşlar gelirdi.
İçeriden dışarıya baktığımda öyle hissetmesem de bugün itibarıyla 35 yılı devirdim. Dilim ‘otuz’ kelimesine bile hâlâ alışamamışken içimdeki ruhun 25 ila 30 yaş arasında gezindiğini hissediyorum; hissetmiyorum aslında bire bir yaşıyorum. Cahit Sıtkı Tarancı’nın 35 Yaş şiirini ilk okuduğumda ya ortaokul ya da lise sıralarındaydım. O zamanlar 30’lu yaşlar bana çok uzak gelirdi. Çocukken sokakta oynarken bazen ’30 yaşına geldiğimizde acaba nerede olacağız?’ muhabbetleri yapar; türlü tahminler yürütürdük. Bugün yaşadığım hayata dair tahminlerim var mıydı hatırlamıyorum; zaten geleceğime dair hâlâ kesin bir öngörüm yok. Mesela 40’ında yine şu anki mesleğimi mi yapacağım; 50’sinde nerede olacağım, kestiremiyorum.
Doğum günümle ilgili bloguma ne yazabilirim diye durup düşündüm ve Aydın’da başlayıp İstanbul’da devam eden 35 yıllık hayatımın seyrini değiştiren 35 önemli olayı hatırlamaya çalıştım. Bakalım kaç madde çıkarabilmişim:Continue reading →
Tam otuz dört yıl önce (yine bir Cuma günü sabaha karşı) bugün dünyaya geldim. Annemin ilk ‘dokuz ay on günlük’ evladıydım, öyle ki bunun için adak bile adamıştı. 70’lerin sonu 80’lerin başı; ülke en karışık dönemlerinden birini yaşarken babam, annemi ve ağabeyimi Avusturya’ya götürür. Ortalık durulunca kısa bir ziyaret için dönerler ama annemle babamın niyeti doğum için tekrar Avusturya’ya dönmektir. Tam da vaktinde, bugün memleketim dediğim Aydın’da hayata merhaba derim. Bu doğum, babam hariç ailem için Aydın’da hâlâ sürecek yerleşik hayatın da başlangıcıdır. Continue reading →
Bugün 26 Haziran. Benim doğum günüm, e-vren günlüğü’nün doğum gününden tam 1 ay önce. 20’li yaşlarımın son basamağına adım atıyorum. 30’a 1 kala önce sevgili öğrencilerimle sonra da ailemle iki defa doğum günü kutladım ;)
Bu yıl mezun olan öğrencilerim bugün LYS’ye girmiş olmalarına rağmen sınav çıkışı beni Pınarbaşı mesiresine davet edip doğum günümü kutladılar. e-vren öğrencileri hayatımı renklendirmekte yine çok başarılıydılar. Onlarla birlikte olduğum süre boyunca beni çoğu zaman mutlu etmişlerdi, bugün çok daha büyük bir mutluluğu yaşattılar bana. Öğrencilerimin benim mutluluğumdan daha büyüğünü üniversite yolunda yaşayabilmelerini diliyorum.
—
evrengunlugu.net, 5. yılında sosyal sorumluluk gereği Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği‘nin kampanya ve projelerini destekleme kararı almıştır. Ziyaretçilerini de TOFD’a destek olmaya davet etmektedir. TOFD’a ulaşın; gönüllü olun; 3430‘a boş bir sms atarak “Akülü Tekerlekli Sandalye Kampanyası”na 5 TL’lik bağışta bulunun.
Canım ailem, sevgili Ayben, dosttan – kardeşten öte Harun‘um, canım kardeşlerim İlknur ve Fatih, bizim kız Deniz, hakim adayımız Betül Atlı, Çağrı Paçin, Ebruların Sultanı, Gülbahar, Güneş Yeşim, Neşe Altunal, Özlem Bilgi, Salih’im, Saliha Toksoy, Yasemin Hanım ve sınıf arkadaşlarım…
Dün doğum günümde beni unutmayıp aradığınız ve yanımda olduğunuz için teşekkür ediyorum :) Bu yol tek başına yürünmüyor, tek başıma yürütmediğiniz için de teşekkürler…
Yapayalnız bir doğumgünü sabahına gözlerimi açtım, hayatımda ilk defa. Ama akşama doğru Harun‘un sürprizi, akşam Fatih ve İlknur’un doğum günü organizasyonuyla bir kere daha yalnız olmadığımı, ne kadar da zengin olduğumu anladım. 2007’nin 26 Haziran’ı benim için çok önemliydi çünkü içimden bir his bunun Aydın’da ve ailemle geçireceğim son doğum günü olduğunu söylüyordu… Dün, belki de bunun bir provası yaşandı. Neyseki gece annemle kavuştuk yeniden :)
Birkaç gün önceden Deniz, bugün için hepimizi çaya çağırdı. {Biz derken ben, Ziya, Fatih, İlknur} Bugün de sabah 9’dan 14’e kadar dersim var. Yeni hocamızla tanıştık ilk defa. Rehberlik dersine giriyor, çok eğlenceli birisi. Haliyle ders de çok neşeli geçti. Dersten sonra ben de bir yorgunluk, bir uyku… Her öğlen mutlaka uyumaya alışkın olunca bünyem, biyolojik dengem sarsıldı haliyle. Hava çok sıcak, ta dağın tepesinden güneşin bağrında yürüyerek aşağı iniyoruz. Küresel ısınma karşısında son derece savunmasız yani.
“Evren git eve, üstünü başını değiştir, duş al, devir kafayı yat uyu” dedim. Bu yorgunlukla Denizler de keyfim olmayacaktı zaten. Esnemekten iki çift laf edemeyecektim :) Davete icabet etmek gerek, eve uğrayıp üstümü değiştirip, Hüss‘ün de elinden tutup soluğu Denizler de aldım. Meğer Ziya ve Deniz; Deniz’in kardeşi Ozan ve benim için sürpriz doğum günü hazırlamışlar. Ozan’la ben aynı gün doğumluyuz. Başka birini de tanımadım zaten benimle aynı gün doğan :) Deniz öyle güzel profiterol yapıyor ki, yerken kendimden geçiyorum. Ozan’la ikimiz profiterolü çok seviyoruz diye, doğum günü pastamızı da ondan yapmış Deniz. Üzerine de iki mum… Üfleye üfleye bir hal olduk mumları. Ozan aşka geldi, bana üfleyecek mum bırakmadı. Yaktık üfledik, yaktık üfledik.
Amma uzattım konuyu. 12 gün önceden kutlanan bir doğum günü olayını yazacaktım bir iki cümle, çenem düştü yine :) İyi ki varsınız çocuklar!