Nasıl ki gittikçe küçülerek ışığı zayıflayan mumu, sönmemesi için en hafif bir rüzgardan bile koruruz; içimde gittikçe zayıflayan kendi ışığımı da en küçük bir huzursuzluktan koruma telaşına düştüm. Yaş 35’e doğru hızla yaklaşırken gönlümü yoran, huzurumu kaçıran durumlar karşısındaki sabrımın da azaldığını hissediyorum. Continue reading →
Category / e-vreniyyat
Yirmi Beşinci Kat Yalnızlığı
Küçücük bir evreni koca bir dünyaya sığdırmaya çalışmanın yol açtığı ızdırapla yazıyorum bu satırları.
Önce çok sevdiğim insanlarımı aldılar ellerimden; doğup büyüdüğüm toprakları ve sonra geleceğimi… Olmak isteyip de olamadığım mesleği; aşık olduğum işi… Çok değil, birkaç yüz çocuğum vardı; önce beni aldılar onların ellerinden sonra onları dağıttılar dört bir yana. Continue reading →
Kibir Zehirlenmesi Yaşıyorum!
Benimle ilgili bilmediğiniz bir gerçek var. Her geçen gün ölüme daha çok yaklaşıyorum.
Birgün ‘Bu satırları okuduğunuzda ben çok uzaklarda olacağım’ cümlesiyle başlayan bir yazı bırakır mıyım ardımda bilmiyorum ama yaşadıklarıma dair tahammülüm azalıyor. Continue reading →
Bedel
Bazen kirlilerden kurtulmak için temizleri de elden geçirmek gerekiyor. En azından ben öyle yapıyorum. Ne kadar az kalabalık o kadar çok huzur; ne kadar az insan o kadar çok ‘kendin’
Evren’i Sosyal Ağlarda Takip E+
21. Yüzyılda Orhan Veli Olabilmek!

Orhan Veli’nin vesikalık fotoğrafı
Satışa çıkaracağı nasır ilaçlarının ambalajına Orhan Veli Kanık‘ın
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
o kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allahın adını,
Günahkar da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi’ye.
mısralarını koymak isteyen İstanbul’daki bir ecza laboratuvarı şairin kapısını çalacaktır ancak kendisine teklif edilen yüksek fiyata rağmen Orhan Veli bu isteği geri çevirecektir. Yaşanan bu olayla ilgili usta şairin yorumu, “O şiir, nasır ilaçlarının kutularına değil, bir gün Batı edebiyatı antolojilerine girecek.” sözleri olacaktır. Kendisinden iki yaş küçük kardeşi Adnan Veli‘nin anlattığı bu olaydaki muhteşem ruhu bugün hangi ünlü (!) edebiyatçıya, usta (!) şaire, romanları çok satan (!) yazara anlatabilirsin ki?

Yaprak dergisi
Kışın ortasında paltosunu satıp Yaprak dergisinin yeni sayısını çıkarmak uğruna üşütüp hasta olmayı göze alan Orhan Veli, derginin diğer sayılarını bastırabilmek için Abidin Dino‘nun kendisine hediye ettiği tabloları da utana sıkıla satışa çıkaracaktır. Bunu Abidin Dino’ya söylemek çok utanç verici olsa da gerçeği kendisiyle paylaşır. Ancak ünlü ressam, darılmak veya ayıplamak yerine Orhan Veli’ye ne kadar ihtiyacı varsa satması için yeni resimler vermeyi teklif eder.
Bütün bu fedakarlık Türk edebiyatının yapı taşlarından Yaprak dergisinin kapanışına mani olamayacaktır. Dergi, 28. sayısının çıktığı 1 Haziran 1950 yılında edebiyat dünyasına veda eder. Dört buçuk ay sonra da Orhan Veli edebiyat sahnesinden ayrılacaktır. Yaprak dergisi, Sabahattin Eyüpoğlu‘nun fikriyle 1 Şubat 1951’de Son Yaprak ismiyle Orhan Veli özel sayısı olarak son bir kez daha yayımlanacaktır.
Türk edebiyatı için Yaprak dergisinin önemi çok büyük. Üstteki kıyafet, birkaç parça eşya satılarak 28 sayı çıkartılmaya çalışılan dergi, edebiyat dünyası adına önemli işlevleri yerine getirdi. Günümüz dünya anlayışında Orhan Veli’nin fedakarlığı ne yazık ki bazıları için acınılası boş bir uğraş olarak görülecektir. Bugün yazar olmayıp roman yazan ve çok satanlar listesine girip sahiden (!) yazar olduğunu sananlara; şair olmadığı halde şiir kitabı yayımlayıp üstüne bir de banka reklamlarında oynayanlara; yazma kabiliyetini önemsemeyip internetin SEO kurallarını emeğin ve içeriğin üstünde tutanlara ne Orhan Veli’yi ne de bir dergi için yaptığı onca fedakarlığı idrak ettirmek mümkün değil.
O yüzden öyle insanlardan bir adım geride yürüyüp on adım ileride düşünübilmenin hazzı ve gururu paha biçilemez!
Evren’i Sosyal Ağlarda Takip E+
Kapı!
29 yıldır o kapıdan çok düğünler çok doğumlar çok ölümler geçti. Taşınıp yerleşenler taşınıp gidenler oldu. Kimi zaman çocukluğumuz geçti o kapıdan kimi zaman delikanlılık çağlarımız. Kapı, 1985’ten bu yana hayatlarımıza tanıklık etmeye devam ediyor.
Evren’i Sosyal Ağlarda Takip E+
Her Savaş Kendi Meydanına göre Büyüktür!
Büyüdükçe dertleri de büyüyen canım Aydın ; kendi de dertleri de daha büyük İstanbul beni bekler. Her savaş kendi meydanına göre büyüktür.
Bu, uzun yolculuğumun en korktuğum kısmını atlattığımın resmidir; çok şükür ;)