Denizli günlüğü

yunusevren_denizligunlugu

Denizli’ye gidiyorum diye bas bas bağırdım bu sayfalardan. 8 Aralık Perşembe başlayan gezim 12 Aralık Pazartesi Aydın topraklarına ayak basmamla sona erdi :) Diğer Denizli ziyaretlerime nazaran bu defa daha fazla eğlendim, insan gördüm ve zevk aldım. İşte Denizli’den kısa kısa notlar:

Ramazan, Suzi, Zeynep, Harun, Yahya, Halamlar, İbrahim ve Mustafa abim vs vs vs… Herkesi gördüm, herkesle bir kaç kelam ettim. Amma en çok dedikoduyu Suzi’yle yaptım :)

yunusevren_evrensuzi

Yukarıdaki fotoğrafta da görebildiğiniz üzere Suzi (sağdaki) benim Hülya AVŞARIM’dır. Biri ayaküstü, ikisi oturarak olmak üzere 3 defa görüştük. Canım arkadaşım Zeynep’le de görüşmek kısmet oldu. Eskilerden bir muhabbet bir muhabbet. Laf lafı açtı, adı anılmamış kişi, yad edilmemiş hatıra bırakmadık. Ayrılık zor oldu Suzi ve Zeynep’ten. Eski sınıfımdan Denizli’ye geldiğimde görüşebildiğim tek onlar kalmıştı.

evrensoyucok_ampulramo

Ramazan her zamanki gibi benim moral sponsorumdu. Yalnız bu defa özel sebeplerden dolayı canı epeyce sıkkındı. Neyse ki bir kaç gün de olsun moralini sağlam tutabildik (gibime geldi). Evini baştan sona temizleyip, dekorasyonunu değiştirme planlarımız her seferinde başarısızlıkla sonuçlandı ama bizi güzel sürprizler bu hale getirdi. Tek bir sorun vardı: Ramazan’dan o çok güzel cüzdanını alamadım bir türlü. Nasıl gerildim, nasıl üzüldüm anlatamam :)

yunusevren_yahya

Yahya (fotoğraftaki) ve Mustafa abiyle de görüşmek büyük keyifti. Gönülden sevdiğim ama çok sık görüşemediğim biri abim diğeri kardeşim olan iki değerli insanla buluşmak gerçekten çok güzeldi. Gerçi Mustafa abimle biraz ayaküstü oldu ama bunu telafi etmesini de bilirim ben :)

Halamlarda akşam yemeği, İbrahim abimde akşam yemeği, gece yatısı, sabaha kadar sohbet, gırgır şamata… Hüseyin’le oyunlar vs vs. Amcaoğlumu, Düriye ablamı, bizim Hüseyin’i, Fatma Yengemi nasıl da özlemişim. Geceler az geldi, yetmedi bize. Her zamanki gibi İbrahim abimle çay üstüne çay içtik. Güldük, eğlendik, zaman zaman Türkçe üzerine derin sohbetler yaptık..

Cuma sabahı başlayan Turgut Hocamla görüşmem fakülte kampüsünden Denizli’nin çeşitli mekanlarına taşındı. Sordum cevapladı, sordu cevapladım. Bir kere daha Turgut Hocanın dünyasında kaybolup gittim. Kariyer planlarım gözden geçirildi ve yeni bir yol haritası çizildi. Üzerine de kabak tatlısı yenildi. Turgut Hocamdan bir çanta dolusu hoş anıyla ayrıldım yine. Bir de yüreğimde kocaman heyecanlarla…

yunusevren_evrenharun

Ve Paşa, Harun’un evinde… Yağsın dedi de yağmur, dinmesin dedi sonra. Görüşemediğimiz günlerin acısını çıkardık. En çok yapmayı istediğim şeyi yaptım: Harun’la sabaha kadar çay içip sohbet ettik. Gezdik dolaştık. Yedik içtik. Babam ve Oğlum filmine gittik. Ağladım, yürüdük, ağladım, oturduk, ağladım, konuştum, dinledi… Harun, benim dünyama girdiğinden beri Evren’in yeni gizlerini keşfetmeye devam etti. Yine en güzel şekilde ağırladı beni evinde, bu kentte, yüreğinde…

Bu yazı, ilk blogcu.com’da yayımlandıktan sonra buraya taşındı.

Bayram-ı Ramazan

Ramazan Bayramını, Kurban Bayramından daha çok sevmişimdir her zaman. Ramazan Bayramını hep iple çeker, büyük bir heyecanla beklerim. Ondan aldığım büyük hazzı, Kurban Bayramından alamam nedense. 

Her yıl olduğu gibi bu bayram da çok eğlendik ve güzel bir bayram geçirdik. Elime dijital fotoğraf makinemi alıp bol bol fotoğraf çektim. Bayramın en renkli anılarından biri ise şüphesiz dedemin objektifler karşısındaki sempatik tavırları ve pozlarıydı. Anneannemle birlikte verdikleri poz çok güzel bir hatıra olarak yerini aldı arşivimde. 

Bu yılın en büyük sürprizi ise bayramın üçüncü günü Ferit‘ in Denizli’den kalkıp ziyaretime gelişi oldu. Yaşadığım en büyük mutluluk bu oldu şüphesiz. Yaşadığım tek hayal kırıklığı ise şu an İzmir NATO’ da askerlik yapan Mustafa‘nın bana uğrayamadan İzmir’ e geri dönmesi oldu. 1 yılı aşkın bir süredir görüşemiyorduk. Bayram izni almıştı ama çıkan bir aksilik sebebiyle NATO’ ya geri döndü ve görüşemedik. 

Ve Harun… Yine Paşa’ sının elini öpmeye geldi :) Bu sefer kardeşi Ümran’ı da yanına alıp gelmiş. Zannediyorum kendisine ödünç verdiğim kitabı kaybetmesi skandalının ardından böyle bir güvenlik tedbiri aldı :) Neyse ki kitabın aynısını bulup almış da bayram günü elimi kana bulamadım :) 

Yeni imajımı ise kesinlikle Ziya’ya borçluyum. Zor beğenen, olumlu yorumları kıt Ziya, bu bayram bambaşka bir görüntüyle objektiflere poz vermeme vesile oldu. Demek ki arada bir “iyi yorumlar” işe yarıyormuş :) 

Bu bayram beni unutmayan:

Cihan ÇETİNKAYA, Bilal Emrah İBİL, Ali AKTAŞ, Ramazan TEKKOYUN, Osman ALCA, Yahya KONYALI, Semih KUM, Fatih SEVCİ, Hatice ASLAN, Halil SAMURKAŞ, Suzan GÖZÜKARA, İsmail TEKKOYUN, Durmuş Ali KAVAKLI, Muhammed SOYUÇOK, Elif YILMAZ, Meldanur BULUT, Ayşen ÖÇALAN, Nihal KILIÇ, Ayşe MACİT, Tuğba KOÇER, Salih GÜRBÜZ, Altan KOLBAY, Harun BOYLU, Ferit KAYA, Deniz ÇEVİK, İlknur KAVAS, Betül ATMACA, Evrim KEPENEK, Deniz ALPAY, Yonca ALTINDAL, Neşe ALTUNAL, Ayşe ERDOĞAN, Serkan ÖZKAN, Ahmet GÜZEL ve Mutlu YAVUZ‘ a sonsuz teşekkürler. 

Büyükler ziyaret edildi, gelen misafirler ağırlandı, hocaların yanına gidildi, en yakın dostlarla sohbetler edildi, hasret giderildi. Bir çırpıda geçip gitti bir bayram daha…