Eski Evler Bende Bir Keder

ağusto'09 fotoğraf hikayeleri

]fh[ fotoğrafhikayeleri {Ağustos ‘09}

Eski, virane ya da terk edilmiş evleri görünce durur bir hayale bırakırım kendimi. Bir zamanlarını canlandırmaya çalışırım esi zamandaki yeni evlerin. Orada kimler yaşardı, neler konuşulurdu diye düşünürüm. Dikkatimi en çok pencereler çeker. Onun önünde hangi zaman kim oturdu; neler geçti o pencerenin önünde merak ederim…

O yüzden severim Ortaklar, Söke, Germencik ve Koçarlı’nın hüzünlü ve yetim evlerini. Birgün bizim de yapayalnız kalacağımızı anlatırlar bana. Arada bir de olsa görüştüğümüz, eğlendiğimiz, dertleştiğimiz çocukluk arkadaşlarımızın ismi zor hatırlanır hale gelir. Sınıf arkadaşları yerini daha yenilerine bırakır ve gün gelir onlar da silikleşir. Asker arkadaşı, kurs arkadaşı derken hayatın karmaşasında vefat edenler listesinde yerini almaya başlar her biri. Kiminin acı haberi gelir, kimi biz duymadan göçüp gider.

Anneannem ve dedemin bugünlerini inşa’ ettikleri sarı boyalı tek katlı evleri canlanır gözümde. Üstü asma dolu, önü erik ağaçlı, etrafı tuğla ve pirketlerle çevrili o bir zamanların neşeli evi… Ben kendimi bildiğimde, o evde kiracılar oturuyordu, anneannemler bizimle aynı binadaydı. Sonra, sarı boyalı evin erik ağacı devrildi yere boylu boyuna; ardından kendisi yerini dev bir apartmana bıraktı. Herkes ve her şey yer değiştirdi onunla. O sarı badanalı evin penceresinden bakanlar hala çocukluğumun hafızasında; rahmetli anneannemin de birinci kattaki mutfak penceresinin tülünden sızan yeşil gözleri…

Şimdi nerede o evdeki “canlı hayatlar”, soluk alıp verenler. Haydi topla toplayabilirsen o eve bir zamanlar nefesleriyle hayat verenleri. Kimi insanlar göçüp gidiyor öteki tarafa, evleri mahzun kalıyor. Kiminin evleri yıkılıyor, evsiz kalıyor.

——–

Fotoğrafın Hikayesi: Dört aydır yazmamıştım fotoğrafhikayeleri. Gecenin bir vakti, çektiğim bütün fotoğrfalara öylesine göz atarken bu fotoğrafa birkaç saniye daha fazla baktım. 2008’in Ekim ayından Koçarlı’nın Cincin köyüne gttiğimde çekmiş; {şurada} da yayınlamıştım. Kendimi bildim bileli terkedilmiş, eski evlerin geçmişteki hikayelerini hep merak eder dururum.

evrengunlugu.net, 5. yılında sosyal sorumluluk gereği Türkiye Omurilik Felçlileri Derneğinin kampanya ve projelerini destekleme kararı almıştır. Ziyaretçilerini de TOFD’a destek olmaya davet etmektedir. TOFD’a ulaşın; gönüllü olun; 3430‘a boş bir sms atarak “Akülü Tekerlekli Sandalye Kampanyası”na 5 TL’lik bağışta bulunun.

Dünyaya En Çok Yakışan Bayram

Cumartesi günkü pikniğin yorgunluğu üzerine salı günkü İzmir gezisinin yorgunluğu eklenince 23 Nisan tatili çok iyi geldi. Her gün 6.30’da uyanan biri olarak çocukların bayramından istifade edip saat 10’da kalkmak bünyeme ilaç gibi geldi :)

Uzun bir aradan sonra Hüss‘le güzel bir kahvaltı yaptık. Kahvaltı sırasında da TRT’deki 23 Nisan programını seyrettik. Ankara 19 Mayıs Stadyumu’ndaki törenlerini seyrederken anladım ki Continue reading →

LAF OLSUN DİYE

Bütün günüm kitaplarımı yerleştirmekle geçti. Her geçen gün sayısı hızla artan “dostlarım”ı koyacak yer bulamıyorum. Kaynak görevi görenleri dolabımın en üstüne koymak zorunda kaldım. Oysa ben kitaplarımın her daim gözümün önünde olmasını seviyorum. Neyseki İlhan BERK‘lerim ve diğer şiir kitaplarım kendi dolabımda. Ne bileyim işte, dolabımı her açışımda onları seyretmekten büyük haz alıyorum. Okuyunca aldığım zevki, varın siz düşünün :)Dün uzun bir aradan sonra Harun‘la telefonda konuşabildik nihayet. Ücretli öğretmenliğe başlamış Germencik‘te. Çıraklık eğitimde edebiyat derslerine giriyormuş iki gün. Salı günü gidip bir kolaçan edeyim dedim sınıfında. Belki bir iki poz fotoğraf çekerim, e-vren günlüğü’nde de yayınlarım :) Harun’la anfideki anılarım hala dün gibi gözümde canlı. Adam öğretmenliğe başladı, boynuz kulağı geçti :)

Bir şey söylemek istiyorum bu arada: Bir şey! Ha ha haa :) :)