Eylül’ün 14’ü olmasına rağmen, yazın ortasındaymışcasına çok sıcak bir cumartesiydi. Öyle ki kahvaltıydı, kahve keyfiydi derken öğlen çıkabildim dışarıya. Programımda eylül sonu kapanacak olan üç sergi vardı. Aşırı sıcak, metro durağı hesaplama hatamla birleşti ve üç sergiye de Haliç metrosundan Şişhane yokuşunu tırmanarak ulaştım. Canan Maktal’ın “Özgür Bir Ruha Pranga Vurulamaz!” isimli ilk kişisel sergisi, ikinci ama en keyif aldığım adresti.
Canan Maktal ismi, karşıma ilk birkaç yıl önce İstanbul Devlet Tiyatrosunun 80 Günde Devr-i Alem oyununda karşıma çıkmıştı. Oyunu, bugün artık açık olmayan Cevahir’deki DT Büyük Sahnede seyretmiştim. Aradan yıllar geçti, DT Büyük Sahne yerini özel bir tiyatro sahnesine bırakarak Cevahir’den Torun Center’a taşındı. Sahnede oyunculuğunu seyrettiğim Maktal’ın da bugün ilk kişisel sergisini inceliyorum.
Aralarında Adile Naşit, Marilyn Monroe, Julia Roberts, Frida Kahlo gibi isimlerin yer aldığı, Maktal’a göre erkek egemen dünyada kendi düzenlerini kurmayı başaran 25 güçlü kadın serginin baş kahramanları. Canan Maktal, yırtılmış kâğıtlardan kolaj tekniğiyle hazırladığı portrelerde yer verilen hikâyeleri, daha önce Ot dergisinde yayımlamış, sonrasında da onları bu sergide deyim yerindeyse ete kemiğe büründürmüş. Bir anlamda, çoğumuzun ilkokulda resim dersinde el işi kâğıtlarıyla denediğimiz tekniğin bir sanatçının elinde zirveye ulaşmış hâli diyebilirim sergi için. Küratörlüğünü kardeşi Dilek Maktal Canko’nun üstlendiği serginin tanıtım videosunda Canan Maktal, kardeşi Dilek’in şu etkileyici cümlesini paylaşıyor: Bu kadınlar, paramparça olsalar bile tüm zerafetleriyle dimdik ayakta durup gözlerimizin içine bakıyorlar.
Ayrıca, sergiye ev sahipliği yapan Beyoğlu Çatma Mescit’teki Labirent Sanat‘ın ufak ve mütevazı atmosferinden çok etkilendiğimi de belirtmeliyim. Küçük bir apartman dairesi doyurucu, sıcak ve sanatın minimal şekilde mekâna yedirildiği bir hâle dönüştürülmüş. Bu bakımdan, Labirent Sanat’ta açılacak yeni sergileri mutlaka ziyaret etmek için takibe aldım. Canan Maktal’ın da hem yeni oyunlarını seyretmek hem yeni sergilerini ziyaret etmek dileğiyle…