Yabancılara Türkçemizi Öğretmeye Başladım

Birkaç yıldır almayı en çok istediğim eğitimlerden biriydi Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi (daha yaygın bir ifadeyle Yabancılara Türkçe Öğretimi) Sertifika Programı. Birçok üniversite bünyesindeki TÖMER’ler yılın farklı tarihlerinde bu sertifika programını açıyor. Ben de nihayet bu yıl, konuyu gündemime almaya fırsat bulup eğitimleri araştırdım; fiyat, süre ve tarihlerini inceleyip içlerinden birinde karar kıldım. Eğitim programı en uzun süre (70 saat) olan İstanbul Aydın Üniversitesi TÖMER’i tercih edip dersleri almaya başladım. Her ders, ne kadar doğru bir tercih yapmış olduğumu gördüm. Yabancı dil olarak Türkçenin öğretilmesi alanında otorite olmuş, bu alanda önemli kaynak kitaplara / makalelere imza atmış farklı üniversitelerden akademisyenlerin girdiği dersler, tamamen yabancısı olduğum alana dair teorik anlamda sağlam bilgiler edinmemi sağladı. Gözlemci olarak katıldığımız uygulamalı dersler de farklı bir deneyim kazanmamı sağladı ama kendi adıma eksik olan bir şey vardı: Yabancı öğrencilerin karşısına çıkmak.

Yabancılara Türkçe Öğretimi Sertifika Programı dersleri devam ederken öğrendiklerimi sahada deneyimleyebilmek için arayışa girdim. Fatih’te uluslararası göç yaşayan insanlara yönelik çalışmalarda bulunan bir sivil toplum kuruluşuyla irtibata geçtim. Dernekte, iki öğretmen tarafından yabancılara Türkçe öğretildiğini ancak konuşma pratikleri yapmak için vakit olmadığını öğrendim. Tam da istediğim buydu aslında: Türkçe konuşma kulübü. Gönüllü olarak cumartesi günleri konuşma kulübü yapabileceğimi söyledim ve dün ilk kez 10 kişiyle dernek binasında bir araya geldim. Yaşları 23 ila 63 arasında değişen B1-B2 seviyesinde Türkçe sertifikasına sahip yetişkinler arasında lise son sınıf öğrencisi de vardı Fransızca öğretmeni ve makine mühendisi de… Bilgisayar Mühendisliği bölümünde okuyan öğrenciden ev hanımına kadar hepsinin ortak noktası Türkçeyi daha doğru bir şekilde konuşabilmekti. Bir cumartesi günü eşlerini, çocuklarını evde bırakıp sabahın 10’unda onları Bayrampaşa’dan veya farklı semtlerden Türkçe konuşma kulübüne getiren motivasyon tam olarak buydu.

Konuşmaları için bahaneler oluşturabilmek amacıyla onlardan Türkiye’de yaşadıkları sıkıntıları küçük kâğıtlara yazıp katlayarak bana vermelerini istedim. Irkçılık, ötekileştirme vs gibi tahmin ettiğim durumlar zaten yazılmıştı ama kâğıtlardan hiç ummadığım bir şikâyet de çıktı: Bizimle Arapça konuşulmaya çalışılması, Türkçe konuşmamaları.

Kâğıdı açıp bunu okuduğumda hepsi “Evet kesinlikle” deyince bir ezberim daha bozulmuş oldu. “Özellikle Fatih civarında tabelaların çoğunun Arapça yazmasının, esnafın sizinle Arapça konuşmaya çalışmasının ya da en azından Arapça bilen bir personel çalıştırmasının sizin hayatınızı kolaylaştırdığını, bundan memnun olduğunuzu sanıyordum” dediğimde kesin bir dille “Hayır, biz bundan memnun değiliz” dediler. “Artık Türkiye’deyiz, İstanbul’da yaşıyoruz ve Türkçe konuşmak istiyoruz. Çarşıya, pazara gittiğimizde Türkçe soru soruyoruz, ürünün fiyatını Türkçe soruyoruz ama karşımızdaki ısrarla Arapça cevap veriyor, biz bunu istemiyoruz.” demeleri beni hem çok şaşırttı hem mutlu etti. Bilgisayar Mühendisliği Bölümü hazırlık sınıfında okuyan öğrenci, Türkçe konuşurken kimsenin kendisini düzeltmemesinden dert yandı. Üniversitedeki personelden sınıf arkadaşlarına kadar herkesin “seni anlamıyorum” deyip iletişimi kesmeleri yerine yanlış Türkçe telaffuzlarını düzeltmelerini beklediğini söyledi. Yaklaşık 10 yıl Fransa’da yaşayan Fransızca öğretmeni de beni şaşırtanlar arasındaydı. Fransa’dan Suriye’ye dönmüş, savaşın ardından 2014 yılında İstanbul’a gelmiş. Fransa’ya tekrar dönmeyi düşünüp düşünmediğini sorduğumda “Hayır, asla” dedi. İmkânı olmasına rağmen gitmek istemiyor, kendince Fransa’nın Türkiye’den daha kötü olduğunu anlatmaya çalışırken en önemli gerekçesini de söylüyor: Ben Müslümanım ve bunu Türkiye’de daha rahat yaşıyorum.

İlk günkü sohbetimizde onlardan Türkçenin öğrenmesi kolay ve çok güzel bir dil olduğuna dair görüşler aldım. Bu da beni çok mutlu etti. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği deneyimimin ardından bir dönem de zaten Türkçe bilenlere, ana dillerini daha iyi konuşabilmeleri için Diksiyon dersleri vermiştim ama ana dili Türkçe olmayanlarla Türkçe çalışmak ilk kez deneyimleyeceğim ve beni çok heyecanlandıran bir durum.

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir