Şems-i Tebrizi, Bir Kadını Döverek Öldürebilir mi?

Mevlâna’yı Mevlana yapan güneşi Şems-i Tebrizi, onun üvey kızıyla rızası olmadan evlenecek; şiddet ve hakaretlerle Kimya Hatun’un ölümüne sebep olacaktır. Şems’in bu şekilde tasvir edildiği roman, İran’da yılın romanı ödülünü alırken Türkiye’de de kitabın baskısı tükenecektir. Bazı romanlar hastalıklı bir ruh hali taşıyabilmektedir.

Saide Kuds’un (Mevlânâ Celaleddin-i Rumi’nin Hareminden) Kimya Hatun romanını okumaya başladığınızda ilginç bir durumla karşı karşıya kalıyorsunuz. Okuduklarınız karşısında şaşkına dönerken Kimya Hatun romanının 2006 Parvin Etesami Edebiyat Ödülünü alarak İran’da yılın romanı seçilmiş olmasına da şaşırıyorsunuz.

Yazar Kuds, romanında Kimya Hatun’un gözünden ve ağzından olayları anlatırken bizim bugüne kadar okuduğumuz veya duyduğumuz Mevlana ve Şems-i Tebrizi’den bambaşka bir profil çiziyor. Aslında romanda yazarın başkalaştırmalarından nasibini en çok Şems almakta. Bilmeyenler varsa Mevlana’yı İran edebiyatı da sahiplenir ve ondan ‘İran şairi’ olarak söz eder; buna delil olarak da 6 ciltlik Mesnevi’nin Farsça yazılmış olmasını gösterir. İşte bu noktada Mevlana’nın ve Şems’in olumsuz yönleriyle ön plana çıkartıldığı bu roman İran’da yılın romanı ödülüne nasıl layık görülmüş, şaşırmamak elde değil.

Roman, Türkiye’de de Sonsuz Kitap etiketiyle Yakamoz Yayınları tarafından yayımlanıyor, öyle ki internet kitap satış sitelerinin çoğunda kitabın (cep boyu da dahil) baskısı tükenmiş; demek ki çok satıyor. Veysel Başçı tarafından Farsçadan Türkçeye çevrilen romanın dili ne yazık ki hem akıcı hem de sürükleyici değil. Çok fazla yazım yanlışı mevcut. Bu sebeple kitabı bitirmem uzun zaman aldı; oldukça da sıkıldım.

Elif Şafak’ın Aşk romanıyla Saide Kuds’un Kimya Hatun romanını kıyaslamak ne kadar doğru olur emin değilim ama Aşk, hem daha edebi bir dile sahip hem de yalın bir anlatıma. Şems ile Mevlana’nın dostluğu ve aşkı da daha saygılı bir dille aktarılmaya çalışılıyor. Ancak Kimya Hatun’a baktığımızda Şems ile Mevlana’nın arasındaki ilişki daha hastalıklı bir şekilde anlatılıyor; ben böyle bir hisse kapılmış olabilirim.

Romanın en çarpıcı detaylarından biri Şems’le zorla evlendirilen Kimya Hatun’un Şems’ten şiddet ve işkence görmesi. Tarihi karakterleri roman kahramanı olarak seçtiğimizde onların ruhlarını rahatsız etmeyecek bir olay örgüsü, roman kurgusu belirlemek gerektiğini düşünüyorum. Kuds’un Kimya Hatun’un ağzından anlattıkları doğru mudur değil midir araştırmak gerekir ancak sadece okuyan ama araştırmayan birçok insan için Şems, bu romandan sonra Mevlana’yı Mevlana yapan bir güneş değil eşini döven, ona hakaretler yağdıran, kadın düşmanı bir koca olarak bilinecek. Öyle ki romanın sonunda Kimya Hatun, Şems’in gözü dönmüşçesine kendisine saldırması sonucu ölüyor. Bu son, hangi tarihi belgeye dayandırılarak yazılmış; ilginç bir durum. Üstelik romanda Mevlana, Kimya Hatun’un fikrini ve rızasını almadan onu Şems’le evlendirmekle kalmıyor; Şems’in Kimya’ya yaptıklarını kendisiyle paylaşmasına rağmen yaşananlara müdahale etmiyor. Bu da Mevlana’nın şahsına kondurulabilecek bir kurgu, bir yakıştırma olmasa gerek.

Karakterler arasındaki diyaloglardaki yavanlık da romanın yarattığı hayal kırıklıklarından biri. Mevlana ile Şems’in, Şems ile Kimya Hatun’un veya diğer kahramanların birbirleriyle konuşmalarına bakıldığında ince bir ruh, derin bir üslup görmek mümkün olmuyor. Belki de yine burada şuçu çevirmene yükleyebiliriz.

Ayrıca kutsal bir özellik yüklenen tarihi ve edebi şahsiyetlerin merkeze alındığı bir romanda kızların sünnet edilmesinden adet görmesine kadar bazı olayları en ince ayrıntısına kadar anlatması da tartışılması gereken başka bir ayrıntı.

Uzun lafın kısası Saide Kuds, bu romanıyla belki İran kadınlarının neler yaşadıklarını 13. Yüzyılın önemli isimleri Mevlana, üvey kızı Kimya Hatun ve Şems üzerinden anlatmaya çalışmış ama tam olarak neyi amaçlamış anlayamadım.

Her kitap ‘eleştirel bir yaklaşım’ koşuluyla okunmayı hak etmektedir. Kimya Hatun romanını da önce Mevlana’nın hayatıyla ilgili ön bilgi edinerek ve sonra sorgulama ve eleştiri gözlüğünü takarak okumak daha sağlıklı olacaktır.

 En çok buralardayım: Instagram Facebook | Twitter

8 Comments

  1. Şems ve Mevlana ile ilgili kitapları ilk kez okumuyorum. Bu kitapta doğru olmadığını gördüğüm, okurken nasıl böyle anlatılır diye hayretlere düştüğüm yerler çoktu. Çok üzgünüm, kitabı okumuş olanlara, okuyacak olanlara ve farkında değilken yanlış öğreneceklere… Üzerine bir de ödül layık görülmüş. Maalesef ki insanların ve kelimelerin inceliklerini bilmeyenler kitap yazıyor ve ödül veriliyor. Bu arada biri Mevlana ve Şems ile ilgili ilk kez bir kitap okuyorsa çok yazık olacak. Her sözleriyle bizlere yol gösteren (incitmeden, ruhumuzun inceliklerine ve kalbimizin derinliklerine huzur bırakarak), dünyaca tanınan bu iki güzel insanı anlatamadıkları için üzgünüm. Gerçekten Mevlana ve Şems ile ilgili bilgilere Konya’da yaşamış ve oranın maneviyatını içinde bulunduran, kaleminde güçlü olan Sinan Yağmur’un Aşkın Göz Yaşları kitap serisinin birincisi Şems Tebrizi ve serinin ikinci kitabı Mevlana’yı okumanızı tavsiye ederim.

  2. Kitabı yeni okudum az evvel bitirdim . O kadar çok beğenmedim ki kitabı yakabilirim Şems ve Mevlana gibi asırlara mal olmuş iki sultanı o kadar habis ve rezilce anlatmis ki nasıl yılın romanı secilmis aklım almıyor. Hayatımda yaptığım en büyük hatadır saide kuds un kitabını okumak. Esefle kınıyorum . Ve asla inanmıyorum Şems in kimyayı döverek öldürdüğüne. !!!

  3. Kimya hatun adlı kitabı okuyunca karşımıza bambaşka bir Mevlana ve Şemsi tebrizi çıkıyor. Kitabı okurken eleştirel ve sorgulayici bakmaktan yanayim. Ister istemez kafada soru işaretleri oluşuyor.

  4. Saide Kuds un bu kitabını okudum.*Kitabi bitirdikten sonra Semsi tebrizi hakkında kötü izlenimler oluştu beynimde ama biliyordum ki Semsi tebrizi ALLAH aşkıyla yanan iyi bir insandi.Kitap beni çelişkiye düşürmüstü bu sayfa sayesinde de çelişkiden kurtuldum Teşekkürler.

  5. Sinan Yağmur’un Aşkın Gözyaşları kitabından sonra iyice merak salmıştım bu konuya ama bu kitap aynı tadı verir mi bilmiyorum. Yine de okumak istedim. Bir de İran edebiyatından bakmak lazım bu konuya. Öneri için çok teşekkürler…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir