2005 yılından beri blog yazıyorum. Zaman zaman yazılarımın sıklığı azalsa da ne yazmayı bıraktım ne de bloğumu kapattım. Çünkü en başta “yazma” eyleminin kendisine, sonrasında blog denen bu harika sisteme tutkuyla bağlıyım.
Continue reading →Yarım Saat Aralıksız Yazarak Beyin Boşaltma (Brain Dump) Tekniği
Neredeyse iki aydır, her gün üç sayfa yazıyorum. Günlük tutmaktan veya öykü gibi kurgusal bir metin yazmaktan değil aklıma gelen hemen her şeyi çalakalem, gelişigüzel yazmaktan bahsediyorum. Kimileri bu yazma şeklini “sabah sayfaları”, “üç sayfa kuralı” veya “beyin boşaltma (brain dump) tekniği” olarak adlandırıyor. Hatta bu tekniğin farklı versiyonları, yaratıcı yazarlık atölyelerinde de sıklıkla öneriliyor. Süre tuttuğumda üç A4 kâğıdına yazmayı ortalama 30 dakikada tamamladığımı görünce ben de buna “yarım saat aralıksız yazma” tekniği adını verdim. Bu teknik, nasıl adlandırılırsa adlandırılsın, hangi ihtiyaç ve amaçlar için kullanılırsa kullanılsın beynimi boşlatmamda, iç konuşmalarımı azaltmamda ve zihnimin kıvrımlarında fark etmediğim bazı düşünceleri keşfedip yeni kararlar almamda bana çok yardımcı oluyor. Kendimle, zihnimle yüzleştiğim bir deneyim yaşıyorum.
Continue reading →e-vren günlüğü, 19 Yılı Geride Bıraktı
Bir blog, üstelik hem Türkçe hem kişisel bir blog, nasıl olur da on dokuz yıl güncel kalmaya devam edebilir? Bu sorunun yanıtı elbette bende. Birçok etken sıralayabilirim bununla ilgili ancak yapmayacağım. Beni ilgilendiren, on dokuz yılı geride bırakan e-vren günlüğü ile beraber benim de neleri geride bıraktığım.
Continue reading →Şiir Yıllıkları Tutkum
30’undan sonra kitaplığında pek kitap tutmayıp çoğunu kütüphanelere bağışlayan ama şiir kitaplarını vermeye hiçbir zaman kıyamayan biri olarak yazıyorum bu yazıyı; tabii uzun süredir çok istediğim Adam şiir yıllıklarını kitaplığıma eklemenin sevinciyle de yazıyorum.
Continue reading →Evrene mesaj
sarsıntı
Yıllar önce yaşadığın terk edilişin benzerini yaşadın. Gösterdiğin tepki neredeyse aynıydı. Aradan yıllar geçse de biten ilişkiler karşısında pek de güçlendirememişsin kendini. Yanılıyor olabilirim – muhtemelen yanılıyorum – çünkü bir öncekini atlatman aylar sürmesine rağmen bu seferkinin sendeki sarsıntısı birkaç gündü. Zihninden ve gözlerinden bunu anlayabiliyorum.
Continue reading →İlk Kadın Hayali Merve İlken Röportajı
Çocukluğumda kalan bir hatırayla, Hacivat ve Karagöz’le Çağlayan’daki eski bir binanın birinci katında yeniden karşı karşıya geldim. Sırtında taşıdığı yedi yüzyıllık geleneğe rağmen ne Hacivat ne de Karagöz, eskimişti. Tüm gölge arkadaşlarıyla, karşımda capcanlı duruyorlardı. Türkiye’nin Ustaları Projesinin İstanbul ayağının redaksiyonlarını yaparken dikkatimi çekti Merve İlken; biyografisinde “ilk Türk kadın Karagöz oynatıcısı” yazıyordu. Beni Merve’ye getiren bu ünvanıydı elbette ama başka özellikleri, sosyal rolleri yok muydu? Bunca zaman, hayaliler hep erkek miydi, hiç mi bir kadın “Ben de perdenin arkasına geçip Karagöz oynatacacağım” dememişti? Bunları kendi kendime düşünmek yerine gidip atölyesinde bizzat Merve’ye sormak istedim. Röportaj için kendisini aradığımda, ustasıyla birlikte Aydın’ın Söke ilçesindeki bir ilkokulda gösterideydi. Bir şubat akşamı iş çıkışı Ustası Suat Veral’le atölyelerinde misafir ettiler beni. Elinde büyüdüğü, bu sanatı ve mesleğini öğrendiği Suat Hocası, başlı başına bir yazı, hatta belgesel konusu. Gölge oyununda Türkiye’nin yaşayan duayen hayalilerinden kendisi. Merve’yle sohbetimize dair aktaracağım notların birçoğunda Hayali Suat Veral’in röportaj aralarında söylediklerinden de fazlasıyla faydalandığımın altını çizmeliyim.
Continue reading →Ömrümün en kıymetli hatırasına
Seni zor durumda bırakmamak adına kelimelerimi özenle seçiyor, cümlelerimi dikkatli kuruyorum. Bugüne kadar da seni sıkıntıya düşürme ihtimali doğurabilecek hiçbir adım atmamaya özen gösterdim. Vedalaşıp ayrıldıktan sonra farkında olarak ya da olmayarak attığım herhangi bir yanlış adım olduysa bu vesileyle de samimiyetle özür dilerim. Çok geç biliyorum, bunu da ilk kez yazıyorum: Mutluluklar dilerim.
Continue reading →