İlk Kadın Hayali Merve İlken Röportajı

Çocukluğumda kalan bir hatırayla, Hacivat ve Karagöz’le Çağlayan’daki eski bir binanın birinci katında yeniden karşı karşıya geldim. Sırtında taşıdığı yedi yüzyıllık geleneğe rağmen ne Hacivat ne de Karagöz,  eskimişti. Tüm gölge arkadaşlarıyla, karşımda capcanlı duruyorlardı. Türkiye’nin Ustaları Projesinin İstanbul ayağının redaksiyonlarını yaparken dikkatimi çekti Merve İlken; biyografisinde “ilk Türk kadın Karagöz oynatıcısı” yazıyordu. Beni Merve’ye getiren bu ünvanıydı elbette ama başka özellikleri, sosyal rolleri yok muydu? Bunca zaman, hayaliler hep erkek miydi, hiç mi bir kadın “Ben de perdenin arkasına geçip Karagöz oynatacacağım” dememişti? Bunları kendi kendime düşünmek yerine gidip atölyesinde bizzat Merve’ye sormak istedim. Röportaj için kendisini aradığımda, ustasıyla birlikte Aydın’ın Söke ilçesindeki bir ilkokulda gösterideydi. Bir şubat akşamı iş çıkışı Ustası Suat Veral’le atölyelerinde misafir ettiler beni. Elinde büyüdüğü, bu sanatı ve mesleğini öğrendiği Suat Hocası, başlı başına bir yazı, hatta belgesel konusu. Gölge oyununda Türkiye’nin yaşayan duayen hayalilerinden kendisi. Merve’yle sohbetimize dair aktaracağım notların birçoğunda Hayali Suat Veral’in röportaj aralarında söylediklerinden de fazlasıyla faydalandığımın altını çizmeliyim. 

Continue reading →

Ömrümün en kıymetli hatırasına

Seni zor durumda bırakmamak adına kelimelerimi özenle seçiyor, cümlelerimi dikkatli kuruyorum. Bugüne kadar da seni sıkıntıya düşürme ihtimali doğurabilecek hiçbir adım atmamaya özen gösterdim. Vedalaşıp ayrıldıktan sonra farkında olarak ya da olmayarak attığım herhangi bir yanlış adım olduysa bu vesileyle de samimiyetle özür dilerim. Çok geç biliyorum, bunu da ilk kez yazıyorum: Mutluluklar dilerim.

Continue reading →

STK Gönülsüzlüğü, Gönüllü İkiyüzlülüğü

Üniversite yıllarımdan beri ulusal veya yerel birçok sivil toplum kuruluşunda gönüllülük yaptım. İnsanın kanına karışınca, ruhuna bulaşınca gönüllülükten kurtulmak (iyi anlamda söylüyorum) pek kolay olmuyor. Bu sebeple elimden geldiğince gönüllü işler yapmaya çabalıyorum; hem bilgimin zekatını verebilmek hem de yalnızca kendim için yaşama bencilliğinden sıyrılabilmek için. Herkesin gönüllülük bilinci ve hassasiyeti hatta niyeti farklı olabilir. Peki ya sosyal sorumluluk alanında faaliyet gösteren dernekler, vakıflar, yardım kuruluşları da aynı bilinç ve hassasiyete sahip mi? Bunca yıldır kurduğum temaslar ve deneyimlerden dolayı bir gönüllü olarak bu soruya “Hayır” cevabını verebilirim. Türkiye’de ne sivil toplum kuruluşu ne de gönüllülük bilincinin bir kültür olarak yerleşmediğini düşünüyorum. “Gönüllülük” kavramı hem STK hem de gönüllüler tarafından maalesef doğru anlaşılmamakta.

Continue reading →

Felaket Kaydırması (Doomscrolling) Bağımlılığı

Kovid 19 salgını dönemi, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın açıklamalarını ve her akşam vaka sayısını takip etmenin yanında neredeyse hemen her dakika -elimde olmadan- Twitter’da salgına dair paylaşımlara bakıyordum. Benzer bir durumu 6 Şubat depremlerinde de yaşadım. Sosyal medyada depreme dair gelişme ve paylaşımlardan aylarca kendimi alamadım. Sonradan öğreniyorum ki her iki olayda da olumsuz haber bağımlılığına (doomscrolling) yakalanmışım. Muhtemelen büyük küçük herhangi benzer bir olayda kötü haberleri yoğun şekilde takip etmeye başlayacağım, bilimsel adıyla “felaket kaydırması”na tekrar tutulacağım.

Continue reading →

Melih Cevdet Anday’ın Mektuplarında Türk Romanı Eleştirisi

Sözcükler dergisinin 107. (Ocak – Şubat 2024) sayısında Melih Cevdet Anday’ın Fethi Naci’ye yazdığı üç mektuba yer verildi. Mektupların ikisi 1979, diğeri 1986 yılına ait. Anday’ın Naci’ye yazdığı mektupları okurken, Naci’nin cevap mektuplarını da okumak istedim açıkçası. Muhtemelen Sözcükler dergisinin sahibi Turgay Fişekçi’de sadece Anday’ın Naci’ye yazdığı mektuplar var, Naci’ninkiler yok. Muhtemelen diyorum çünkü Fişekçi, mektupları nereden edindiği konusunda derginin girişinde herhangi bir bilgi vermiyor.

Continue reading →

İnternet özgürlüğünün anahtarı: Bloglar

Açılan her yeni sosyal ağ, geliştirilen her mobil uygulama bloglara biçilen ömrü biraz daha kısaltıyor sanki. Elon Musk’la birlikte Twitter’ın evrildiği X platformu, kullanıcılarına para ödemeye başlayınca kendi kişisel bloğu yerine X’e yazanların sayısı arttı. Hatta kendisini bloğu sayesinde tanıdığım bazı arkadaşların X’teki değişimleri karşısında kimi zaman hayrete düşüyor kimi zaman hayal kırıklığına uğruyorum. “Etkileşim” denilen şey, korkunç bir yöne doğru gidiyor. Önce o kişiyi, zamanla etrafındaki herkesi tüketen bir değişim bu. Ama yazımda ele alacağım konu bu değil. Asıl konu, bütün bu gelişmelere rağmen bloğun öneminin ve durduğu yerin kıymetinin daha da artması.

Continue reading →