Yediririm O Fotoğrafları Size

Çiğdem‘e MisAfir KaLeM olmayı teklif ettiğimde, hatta kendisine yazısının yayınlanacağı günü söylediğimde 17 Ağustos depreminin yıl dönümü hiç aklımda değildi. Öyle bile olsa asla kendisinden gündeme uygun bir yazı yazması ricasında bulunmazdım. e-vren günlüğü’nün bu ayki MisAfiR KaLeMi konusunda ne kadar doğru bir insana teklif sunduğumu “Ceset Torbasından 3G’ye Geciş” elime ulaşınca görmüş oldum. Akıcı ve içten anlatımıyla e-vren günlüğü’ne yeni bir soluk katan Çiğdem’e bir kere de buradan teşekkür ediyorum; e-vren dünyası’na hoş geldi :)

Peyami Safa‘nın ilk romanı olan Sözde Kızlar‘ı bitirdim. Kurtuluş Savaşı yıllarında işgal edilen Manisa’dan İstanbul’a kaçıp Yunanlıların kaçırdığı babasının izini süren Mebrure’ye hayran kaldım. İstanbul’daki akrabalarına sığınan Mebrure vasıtasıyla o dönemim  lüks hayat özentili, zevk-sefa maksatlı ilişkiler yaşayan sözde kızlarını tanıyor; hala günümüzde öylelerinin var olduğuna kanaat getiriyoruz :) Sıkılmadan okuyacağınız çok sıcak bir roman, tavsiye ederim.

Özdemir ASAF‘ın  toplu şiirlerinin yer aldığı YKY’den çıkan Çiçek Senfonisi ille de kütüphanemde yer almalı dediğim bir kitaptı. Büyük bir heyecanla satın almıştım ve aylarca sırasını bekledi. Sözde Kızlar’la aynı gün okumaya başladım, sindire sindire de okuyorum. Oktay Rifat‘ın biraz ağır ilerleyen Danaburnu romanı var şu an elimde. Otuzuncu sayfadayım, bitince güzel şeyler yazabilirim hakkında inşallah… Continue reading →

Ceset Torbasından 3G’ye Geciş

evrengunlugu Ağustos '09 MisAfiR KaLeMi

{Ağustos ‘09 MisAfiR KaLeM Yazısıdır.}

Beynimize kazınmış seslerden biri; ”Orada biri var mı? Sesi mi duyan var mı?” On iki yaşındaydım, zifiri karanlıkta sokağa çıkıp binaya baktığımızda. Anne yatağımı sallama deyip, uyumaya devam etmiştim kapımız tekme ve yumruklarla çalınana kadar. Üçüncü katta oturduğumuz için, üst katlardan her inen kapımızı çalıp geçmişti. Annem “haydi kalk biraz dışarı çıkalım” dediğinde; ”aklını mı oynattın gecenin bir vakti ne işimiz var sokakta!” diye çıkışmıştım.

Yaz günü içim ürpermişti park duvarının üstünde otururken. ”Şiddeti kaç acaba?” cümlesini ilk duyduğumda Continue reading →