keşke istanbul, sana her ihtiyacım olduğunda bana izmir kadar mesafede olsan
‘ha!’ deyince istanbul olsam!
facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni ] RSS abonelik
keşke istanbul, sana her ihtiyacım olduğunda bana izmir kadar mesafede olsan
‘ha!’ deyince istanbul olsam!
facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni ] RSS abonelik
Atalar 29 harfi bulmuşlar. Sana kâfi gelmiyor. Yüz binlerce kelime üretip bırakmışlar. Sana yetmiyor. Anlatmaya, yürekteki yangını resmetmek için yeterli değil bildiğin hiçbir harf; kullandığın bütün kelimeler. Çünkü bazen insan, tüm insanlığından sıyrılıp varlık ile yokluk arasında gidip geliyor; işte o an’da sahip olduğun hiçbir şey seninle olmuyor.
Hâlâ orada olduğunu biliyorum, çünkü seni orada bıraktılar. O beyaz badanalı duvarın ve siyah boyalı kapının önünde. O zaman bile bazı şeylerin bu kadar anlık olmasına hayret ediyordun. Şimdi her şey daha da hızla değişiyor. Sevginin, huzurun, öfkenin bu denli gel gitler yaşaması çok yoruyor seni. Biliyorum, çünkü sen anlam veremiyorsun bütün bunlara. Orada öylece durup hayretler içerisinde kalıyorsun.
Fotoğrafı yok ızdırabının, bestesi yok acılarının, cümleleri yok hüzünlerinin. Yazı dili henüz icat edemedi senin içindeki savaşları ifade etmeyi. O adam da artık orada değil. O kadın, tutmuyor elinden. Sanki hep yalnızdın, âdeta tek başına doğdun ve yalnız yürüyorsun.
Korkunç adamlar var, kötü kadınlar. Ama senin dışındaki her yerde onlar sevimli adamlar, iyi kadınlar. Bazen, “ben mi böyle kötü oldum yoksa herkes kötü de bir ben mi görüyorum gerçeği?” diyorsun ya… Sadece senin için yaratılmamış dünyanın sana özel kurgulanmış bir bölümünde biz bütün o soruların cevaplarını okuyabiliyoruz.
Birgün, o hep istediğin ıssızlık seni bulacak. Sessizliğin dile gelecek. Ya o yolda ya o yolun sonunda biri elinden tutacak. Hangisi haklı, hangisi doğru; yanlış neydi, yalan neredeydi bütün gerçekler ortaya çıkacak. O gün, kendi kitâbene kendi harflerinle kendi dilinde yazacaksın tüm yaşadıklarını. Bizler oradan okuyacağız, okudukça hayran kalacağız. O gün, yeni bir lisan öğrenecek ve yeni bir evren keşfedeceğiz. O yeni dünyada tek bir kural değişmeyecek: Sen, yalnız oldukça insanlık çoğalacak
—
facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni ] RSS abonelik
Çocukların Kemalettin Tuğcusu olma, Türk Edebiyatı’nın en çok okunan çocuk hikayecileri arasında yer alma yolunda o, sakat doğdu, sakat yaşadı ve insanlardan hep kaçtı. Ağladıkça annesi ona defterler aldı; her defterde bir roman yazdı; yalnızlığına gömülerek çizdi ve sonra hepsini evinin bahçesindeki boş havuzda yaktı.
O da Türk Edebiyatı’nın birçok ünlü ismi gibi bugünkü şöhretine kavuşana kadar acılarla, zorluklarla geçen bir ömür yaşadı. Kemalettin Tuğcu’nun derdi ünlü olmak veya para kazanmak değil, kendisiyle yalnız kalabilmek ve bir yazı makinesi gibi sürekli yazmak, yazmaktı.
“Yaşamayı seviyorum. Herhalde yaşamadığım için seviyorum.“ diyordu. Hergün aynı saatte -8’de- kalkıyor, öğle yemeğini mutlaka 13’te yiyor, sonra mutlaka 1 saat uyuyor ve eve misafir geldiğinde onlarla karşılaşmamak için pencereden kaçıp gidiyordu.
Babasını hiç affedemeyen bir çocuk yazarı Kemalettin Tuğcu. İki ayak tabanı içe dönük bir şekilde doğduğunda Continue reading →
Uzun zamandır yapmadığım şeylerden birini yaptım: Durup Düşündüm.
Bir süredir Dr. House‘u seyretmeyi, 46 Dergisinin yeni sayısını almayı, frizby oynamayı ve hatta bir yıl boyunca dört gözle bekleyip de çıkar çıkmaz aldığım YKY Şiir Yıllığını okumayı ertelediğim gibi Durup Düşünmeyi de erteliyordum. Parmağım denklanşöre gitmiyordu. Elim kaleme uzandığında da hep başka şeyler yazıyordu ve bunlar için harcadığım zamandan memnun olmuyordum.
En son, kitaplarla dolu bir yerden nefes almak için çıktığımda denk geldiğim kendini bilmez birinin sözleri üzerine düşündüm. Sandığımdan da kısa sürdü düşünmem. Halbuki üzerinde bu kadar az durmuş olmama şaşırdım. Bir grup insanı karşısına toplayıp onlara hitaben konuşurken aslında bana mesajlar gönderen adamın o anlamsız tavrı üzerine bile daha çok düşünmüştüm.
İnsanın en zor yaptığı şeylerden biri midir, karşısına geçip kendisini tepeden tırnağa süzmek, süzerken de kendisi hakkında etraflıca düşünmek? Bana kim kendisini dipten tırnağa fotoğraflayabilir veya ben boylu boyunca kendimi acımasızca eleştiren sayfalarca bir yazıyı ne kadar tarafsız yazabilirim?
Durmamak gerek ama elbette düşünmek şart. Hele ki başkalarını bırakıp kendimiz hakkında düşünmek gerek!
—
facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni ] RSS abonelik
—
evrengunlugu.net;
2010-2011 dönemindeki yayın süresince Acil İhtiyaç Projesi Vakfı‘nı, AİP Vakfı’nın proje ve çalışmalarını gönüllü olarak desteklemektedir.
Küçük bir arkadaşım olsa, beraber sadece kitap okusak. Ben okusam o dinlese, o okusa ben cümlelerin altını çizsem.
O da benim gibi Özdemir Asaf hayranı olsa. Cemal Süreyya yazsa ben Cemal Süreya diye düzeltsem; Atilla İlhan desem Attila diye de o beni düzeltse.
Sadece küçük bir arkadaşım olsa; benden uzun veya kısaymış, bana uzak ya da yakınmış fark etmez. Çok sevse fotoğrafı… Benimle hem fotoğraf çekmek için hem de fotoğraf çekilmek için can atsa.
Gözlerden ırak, gönüllerin tuzağından arı küçük bir arkadaşım olsa. Yormasa beni, hiç soru sormasa bana, söylediği her söz zaten hep cevaplarım olsa.
Ah, küçük bir arkadaşım olsa. Olsa da koca bir evren’de küçük bir evren olsa!
—
Yazarın notu: Yukarıdaki yazı, birkaç ay önce yazılmaya başlandı. Yazının orijinali Sancak Murat’a gönderildi ve yazıya uygun bir fotoğraf çekmesi rica edildi. e-vren günlüğü’nde ilk kez denenen böylesi bir çalışmada imzası olan ADÜ Fotoğraf Topluluğu eski başkanı ve aynı zamanda ADÜ Türk Dili ve Edebiyatı öğrencisi Sancak Murat’a teşekkürler.
—
facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni ] RSS abonelik
[10. kelâm]
Evren kalbi: Eğer gerçekten hissettiğin gibi olsaydı görüşmemek çok kolay. Benim seninle değil, senin duygularınla değil, kendimle bir savaşım var; bir çıkmazım var. Kendi içimdeki Aşk’la, duygularımla, hislerimle bitmek bilmez bir harp!
Kalb-i Aşk: O zaman bana söyle şunu: Neden benimle görüşmeyi imkansızlaştırıyorsun? Neden beni alıp bağrına basmıyorsun? Beni senden neden uzaklaştırmak istiyorsun?
[1. kelâm]
Evren kalbi: Derin bir iç çektim. Tekrar bir hamleyle kendime geldim. Ama yine sendeledim. Bu kez sende’ledim.
Kalb-i Aşk: Aslında yalnızlıkla ilgili bütün bunlar. Hani şu “kalabalıklardaki yalnızlık” denen şeyle ilgili… İçinde bir şeye dokunuyor; acıyor bir şey ve sonra düşünüyorsun. Kendine dönüyorsun bir film, bir şarkı veya bir sözle. Continue reading →
Bugün:
Paylaşmak, kâğıt üstünde de olsa dijital ortamda da olsa paylaşmak’tır. Bir yazıyla, bir müzikle veya bir fotoğrafla da olsa paylaşmanın mecrasının önemli olmadığının bir göstergesidir: Oğul
3 Yıl Önce:
En zayıf ruh hâlimle en tökezlediğim günleri yaşıyorum. Gücümü en kaybettiğim anda sanal alemin bu akıl almaz paylaşımcılığı, beni kendime getirecek yeni bir dijital mesajla üzerine düşen görevi yapıyor: Daha önce hiç görmediği bir yürek kendisine “Oğul” diye seslenerek bir mesaj yazıyor. Oysa “oğul” diye seslenen de seslendiği kişinin daha önce sesini bile duymuyor.
(…) iç sesimi sanal alemde paylaşıyorum herkesle. Edebiyat okumasaydım, yine yazar mıydım bunca şeyi. Sanırım evet. Köyden dışarı çıkmamış ve kanserin pençesinde can vermiş amcamın saklı günlüğünü okuduğumda da rahmetli babamın yıllar sonra keşfedilen duvardaki fotoğrafının arkasındaki şiiri okuduğumda da “yazmanın” bir eğitimden çok genlerden gelen bir kabiliyet olduğunu anlamıştım.
Yazma işine nereden de girdiysem… Asıl mesele 4 yıldır internetteki bu “e-vren günlüğü” sayesinde beni göz yaşlarına boğan insanlarla tanışmış olmam. Siz, o insanların sonuncusu oldunuz. Ben bir Türkolog diplomasına sahip edebiyat mezunu, yıllardır Fethi Naci ismi diline pelesenk olmuş bir yeni yetmeyken, o büyülü ismin eşi bana gün gelecek “oğul” diye seslenecek.
(…) Biliyorum, yalnız değilsiniz… İstersek yakınınızdayız çünkü.
e-vren günlüğü yazarına dipnot: Bu yazının arşiv kodu evrengunlugu.net’in 6 yıllık arşiviyle aynı kodu taşımaktadır “30082008” Yazının orijinalinde bulunmasına rağmen bazı cümleler çıkartılmış, noktalama işareti hataları düzeltilmiş olabilir. Anlatım bozukluğu olan cümlelere dokunulmamıştır.
—
facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni ] RSS abonelik