Bu gece seni anlatmaya gidiyorum ey HayaT!
Alıp O’nu karşıma -kim bilir belki de yanıma- ismini vermeden senden bahsedeceğim O’na. “HayaT!” diyeceğim, “aklımı başımdan aldı, sonra beni silkeyelip attı.”
Ey HayaT, ilk kurşunu öyle bir sıktın ki, daha yarası geçmeden son kurşunla toprağa düşürdün beni. Ben seni, sever bilirdim. Silahın, gönlünün ateşidir; kurşunun, aşkınla döktüğün gözyaşlarındır sanırdım. Meğer yan yanayken ne çok uzakmışız birbirimize. Gözlerimi kapatıp bırakıp gittiğimde kendimi sana, sen bambaşka diyarlardaymışsın.
Suç sende değil ey HayaT, bilip de bilmezlikten gelen bende. İlk kurşunu sıkan benim, gönlüne gönlümdeki sevdayı zorla kabul ettirmeye çalışan da… Az zamana sıkıştırılmış büyük beraberliğin tadını çıkarmaya çalışırken ruhunda kopan fırtınaları fark edememişim. Kendimi düşünüyorum söylediğin gibi, içindeki tezatlıkları hiçe sayarak. Ulaşılamayanın, ulaşılamayana ulaşmaya çalışması yer yüzünün en büyük sarsıntısıymış; bu ne büyük bir depremmiş ruhumda!
Elaya kaçan gözlerine vurulduğum ey HayaT! Bana yasak etme denizini, yeşilini, yaşadığın mekanları. Sesindeki hüznü duyur, fotoğraflarda kalmasın aklımı başından alan güzelliğin. Ben senin için ağlasam ne fayda, kendi ruhumu susturamadıktan sonra.
Bu gece seni anlatacağım gözyaşları içinde. “O’nu ilk yeşilleri içinde gördüm, sevdim” diyeceğim. Adını vermeden derdime nasıl derman bulurum bilmiyorum. Ama öyle ağır ki varlığın içimde, gök kubbe dar geliyor bana bu yeryüzünde. Ayağımda zincirler, gönlümde yaralar ne zor şimdi bu yolda yürümek. Unutur muyum.. unuturum elbet… unutturmasan keşke… Arasan, sorsan, beni o ilk günkü gibi yine sevsen…
—
facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni ] RSS abonelik