Kaçın! ‘Demokrasi’ Geliyor!

Iraklı askerler Kuveyt'te bebek katliamı

Banu Avar’ın son okuduğum kitabı Kaçın Demokrasi Geliyor‘da bir dönem Irak’ta yaşatılan zulmün perde arkası çok ilginç bir detayla aralanıyor. İnsan, “gerçek zannettiklerimizin aslında bize algılatılan yalanlardan ibaret olabileceği” şüphesine düşmeden edemiyor.

Banu Avar, kitabının 111. sayfasında Amerika’nın 1991 yılında Irak’a müdahalesini hatırlatıyor. Irak ordusu petrol anlaşmazlığı sonucu 1991 yılında Kuveyt’e girince Amerika da Irak’a müdahale kararı alır. Ancak Irak’a kara operasyonuna karşı olan Amerikan halkının bir şekilde ikna edilmesi gerekmektedir. Bunun için de reklam devleri devreye girer ve parlak bir fikir bulunur: Iraklı askerler Kuveyt’te bebek katliamı yapıyor!

Görgü tanığı olduğu söylenen 15 yaşındaki Kuveytli bir kız çocuğu Kongre’nin İnsan Hakları Komisyonu önünde gözyaşları içinde bebek ölümlerini anlatır:

“Iraklı askerler yeni doğmuş bebekleri kuvözlerden alıp soğuk taş zemine koydular!”

Bundan sonrasını Banu Avar’ın kitaptaki cümleleriyle olduğu gibi aktarıyorum:

Dünya kamuoyu şoktadır. Sonuç: Çöl Fırtınası gerçekleşir! Amerikan askerleri Irak’a girmiştir. 135 bin Iraklı katledilir. Milyondan fazla çocuk, kadın ve yaşlı on yıl süren yaptırımlar sonucu hayatını kaybeder.

İşin aslı mı? Bebeklerle ilgili tüm haberler yalandır. Kanada televizyonu genç kızın Kuveyt elçisinin kızı olduğunu açıklamıştır. Oyunu kurgulayan ve repliklerini yazan ünlü reklam şirketi Hill and Knowlton’dır ve bu iş için on milyon dolar almıştır.

Birçok figürana ödemeler yapılmıştır. Amerika’da yaşayan Kuveytliler komisyon önünde “Ben 14 yeni doğmuş ve taşa bırakılmış bebeği ellerimle gömdüm!” gibi açıklamalarda bulunmuşlardır. Komisyondaki ifadelerden sonra George Bush, Amerikan halkına “Bebekleri yataklarından alıp soğuk zemine bırakarak öldüren Iraklılar” diye başlayan konuşmalar yapmıştır

Ve Irak, Amerikan askerlerinin çizmeleri altında kalmıştır.

Kara harekatı başladığında ekranlarda ellerinde Amerikan bayraklarıyla Amerikan ordusunu karşılayan Kuveytliler vardır. Dünya basını bu görüntülere bayılmıştır. Ünlü medya danışmanı John Rendon, bir röportajında, “O bayraklar nereden çıktı sanıyorsunuz! Bu benim tasarımımdı!” açıklamasını yapmıştır.

Türkiye’de bugüne kadar yaşanagelen ve bugün yaşanmakta olan olaylarda nerelerden kimlerin parmağı var; az çok tahmin edebiliyoruz. Böyle düşününce bazen büyük bir karamsarlığa kapılıyorum; her şey bana çok karanlık ve karmaşık geliyor. Yine de Türkiye’nin bütün bu olanlardan daha da güçlenerek çıkacağına, daha aydınlık yarınlara kavuşacağına inanıyorum. Fatih’in fethettiği, Atatürk’ün bataklıktan kurtardığı bu toprakların çirkin oyunlarla yeniden çiğnenemeyeceğini biliyorum.

Malum Medya

Malum Medya:

-e-vren günlüğü, severek takip ettiğim sabah programlarından biridir. {Tansu Çiller, Milliyet}

-e-vren’i Irak’a, günlüğü’nü de İran’a cumhurbaşkanı yapalım. Oralardan bi’ blog olacağı yok! {George Bush, NewYork Times}

-Ben e-vren günlüğü’nü bizim bi’ arka sokaktaki komşunun oğlu tutuyor sanıyordum. Çocuk meğer Aydın’dan yazıyormuş. {CMYLMZ, Show Tv}

Ziya, çarşamba akşam 22.30’da Konya‘ya gitti; perşembe akşam 22.30’da Aydın’a geri döndü. Giderken Kontur’la gitti. Gelirken Konset’le geldi. Giderken de gelirken de aynı eşofmanlı çocukla aynı otobüstelermiş. {Hoş, Ziya da aynı kıyafetteydi mecburen (: } Bak, blogger olsan al sana süper melzeme dedim ve malzemeyi ben kullandım :)

Ben bu TTNET‘i dava mı etsem, buralardan rezil mi etsem… Bir kesiyor, bir bağlıyor interneti. İnternet gündüz gidiyor, gece geliyor; akşam kesiliyor, öğlen bağlanıyor. Bir bloggerla bu kadar inatlaşılmaz kardeşim!

Akülü Araç Kampanyasından Artan Para:

Eylül ayında bloglar aracılığıyla toplanan bağışlarla 2 kişiye akülü araç bağışlamıştık, bunu da {buradan} yazmıştım. 820 YTL para artmıştı ve bu projenin öncüsü kalemhane de kalan son parayla söz verdiği üzere Doğu’da görev yapan Esra öğretmenin {burada blog da tutuyor} öğrencilerinin bazı ihtiyaçlarını aldı. Kalemhane, bugün bu gelişmeyi hem e.postayla hem de detaylı bir yazıyla paylaştı. e-vren günlüğü aracılığıyla yardımda bulunanlara bağışlarının son kuruşunun da hesabını vermek adına {bu bilgiyi} paylaşıyorum. 

SADDAM MI İDAM EDİLDİ?

Bir ülkenin iç işlerine, başka bir ülke müdahale ediyor. Sınırlarından içeri, yabancı bir devlet izinsiz giriyor. Ve dini, dili, ırkı apayrı bu devlet, çok daha iyi bir düzen vaadiyle herşeye el koyuyor. Kardeş olsa yapmaz bunu. ABD’nin bu akıl almaz Irak sevgisi nedendir acaba?

Bush, şimdi daha mı büyüdü? Irak, bugünden itibaren eskisinden daha rahat bir hayata mı kavuştu? ABD’nin Irak’a ve belki de çevredeki diğer komşu ülkelere noel hediyesi, bayram sürprizi oldu Saddam’ın asılması. Apar topar, alelacele… Yangından mal kaçırırcasına. Adı üstünde sürpriz, ancak böyle olurdu.

Televizyonlar Saddam’ın idam görüntülerinin peşinde. Sonrasında asılma anını ilk kendileri yayınlamak için yarıştalar. Sanal reklamlar, idam görüntüleriyle aynı anda ekranlarda boy göstermek için sıraya giriyorlar. Milyonlarca seyirci bu mide bulandırıcı görüntülere kilitleniyor. Bayram heyecanı, kurbanlık telaşı unutuluyor. İdam sehpasının önündeki Saddam’ın yüzünde flaşlar patlıyor. Objektifler kayıtta. Yılın son ama en büyük olayı. Bir devlet lideri sevabıyla günahıyla medeni dünyanın gözleri önünde öldürülüyor. İnternette idamından sonra Saddam’ın kanlı görüntüleri dolaşıyor.

Hıristiyanlar Noel’i, Müslümanlar Kurban Bayramını karşılamaya hazırlanıyor. Hayat devam ediyor. Benim midem bulanıyor… Acaba idam edilen Saddam’ın kendisi miydi yoksa bir milletin ya da modern insanoğlunun geleceği miydi?