Angut Nedir, Neye Denir?

{Eylül ’06 MisAfiR KaLeM Yazısıdır}

Merhaba. Bu ay e-vren günlüğü’nün misafiri benim. Bu güne kadar misafir olanların içinde en küçüğünüz benim sanırım. Bu sanal misafirlik amma da zormuş ya. Ben normal hayatımda bile bu kadar kasılmadım, zorlanmadım. Ama gerçekten çok güzel. Bu arada kendimi tanıtmayı unuttum sanırım. Hemen tanıtıyorum:

Continue reading →

OYALANIYORUM HAYATLA

{Mayıs ’06 MisAfiR KaLeM Yazısıdır}

Difrensiyali dağılmış Chevrolet gibisin” dedi birahanenin omuzları çökmüş, gözleri kırış kırış, azıcık sarı saçlı patronu. Elindeki yufkayı özenle kıvırıp sigara böreği yapmaya devam etti. “Hadi parka git de açıl” diyerek önünde dikilip bira isteyen sarhoşu kolundan tutup dışarı doğru itti. Chevroletin arkasından bakakaldım ben de. Yer Bornova.. Sevgi Yolu.. Birçok cafe ve restoran var ama öğrenci semti diye hiçbirinde bira yoktu. Biz de illa bira içmek için merkeze doğru yürüdük. Sonunda bulduğumuz salaş birahane, Türkiye’de bir zamanlar her sokakta olan birahanelerin son örneğiydi. İçerideki yorgun ve bezgin yüzler at yarışı izliyordu TV’ den. Ağır bir yağ kokusu sinecekti üstümüze ama olsun. Mekanın sefilliği belki de imkansız bir buluşma için en güzel yerdi.

Pazar günü evde otururken, Continue reading →

BU BENİM İLK GÜNLÜĞÜM

{Mart ’06 MisAfiR KaLeM Yazısıdır}

Merhaba. Bu ay e-vren günlüğü’nde misafir benim. Allah’tan bu sanal bir misafirlik yoksa Evren’i pişman ederdim yaptıklarımla ama burada pek sorun çikaramayacagim galiba ;) İnanın kendimi misafirlik psikolojisine soktum; yazı yazmaya başlamadan terlik giydim ayağıma. E tabi bir de abuk sabuk bir şey yazmamı önlemesi için annemden koluma çimdik atmasını istedim. :) Bu arada ben kim miyim? Kendimi tanıtmalıyım galiba.

Ben Bade. 1982 İstanbul doğumluyum ama aslen Rizeliyim. Doğduğumdan beri -ki bu 19 yıla tekabül ediyor- İstanbul Kadıköy’de yaşiyorum. Tabi buna bağlı olarak iyi bir Fenerbahçe taraftarıyım. 2004 yılında Sakarya Ünv. Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldum. 2 yıldır ögretmenlik yapıyorum. İtiraf etmeliyim ki hayallerimi ögretmenlik süslemiyordu ama şu an keyif alarak yapıyorum.

Gelelim Evren’le nasıl tanıştığıma…

Continue reading →

İLK TORUN ve TEK DEDE

{Şubat ’06 MisAfiR KaLeM yazısıdır}

Herkesin hayatı boyunca etkilendiği kişi ya da kişiler vardır. Kimi televizyonda gördüğü bir sanatçıdan kimi bir şarkıcıdan kimi öğretmeninden kimi annesinden kimi babasından kimi bir yakınından kimisi ise çevresindeki herhangi birinden etkilenir. Bu etkileşim çeşitli yönlerden olabilir. Kimileri o kişinin giyim tarzından etkilenir ve onun gibi giyinmeye çalışır; kimileri konuşmalarından etkilenir ve onun gibi konuşmaya başlar.(Bu tür etkileşime taklit diyebiliriz) Kimileri ise o etkilendikleri insanların karakterlerinden hâl ve hareketlerinden etkilenir; hayatları boyunca o insanların çizgilerini takip eder, her şeyleriyle onları kendilerine örnek alırlar. Benim de hayatım boyunca kişiliğinden etkilendiğim, hâl ve hareketlerini örnek aldığım bir insan var. Bu insan kim mi? Belki çok şaşıracaksınız ama bu insan: dedem. Continue reading →

BU BENİM İLK ÖLÜMÜM

BU BENİM İLK ÖLÜMÜM
“Ne zaman bir yakını ölse birinin,/Onu ilk-ölüm sanır kalır o.
Ne zaman bir sevdiği ölse birinin,/Onu en-ölüm alır kalır o.”  Özdemir Asaf 

{Nisan ’06 MisAfiR KaLeM Yazısıdır}

22 yaş delikanlılık gururumu saçından sürükleyip, sokakları ağlayarak koşar adım geçiyorum. Aynı cümle kafamın içinde dönüp duruyor. Yok, hayır, hırıltılı bir şekilde haykırıyorum. Nefes alamıyor, bastığım yeri göremiyorum. Bütün hayatım, bütün yaşadıklarım film şeridi gibi… Yoksa ölen ben miyim? Ölümün gerçeği, bütün kalelerimi tuzla buz etmiş. Hayat sırtımdan vurmuş. Beni bunca yıl sinsice aldatmış da basmışım gibi yatak odasında ölümle. Aynı saplantılı cümle tırnak içinde. “Hayır, o ölmedi, o değildir, o değil!” Bütün sokaklarına küsmüşüm adanın. Bütün mutlu anıların sindiği köşebaşlarına tükürmek geliyor içimden. Continue reading →

Annesinin Kazandibi

{Ocak ’06 MisAfiR KaLeM yazısıdır}

Yaşı henüz yirmi olmasına rağmen yaşanan bazı olaylara karşı ‘ay ömrümden 5 sene gitti’ deyimlerini katarsak aslında yirmi olmadığını biliyor. İspatı ise hafiften beyazlaşan saçlaryla kamburluğudur. Her ikisine de alıştı aslında. Bir nevi bağışıklık kazanma olayı hayata karşı. Bunu şimdi daha iyi anlıyor. Çünkü yalnız kaldığı için geceleri yaşadıklarını düşünüyor ve bazen gülüyor bazen ağlıyor ve bazen de pişmanlık duyuyor. Nedense geceleri daha çok düşünüyor her şeyi. Sakin olmasından mı, günahları – kötülükleri gizlediğnden mi bilmem ama seviyor geceyi. Ruh hali olarak da çok değişiyor. Kendisini buluyor ve onu tam olarak tanıyanlar çok az sayıda olan kişiler onu gece dinleyenler çayına ortak olanlardır genellikle. Onu ailesinden bile daha iyi tanırlar aslında. Onlar onun için her ne durumda olunursa olunsun asla ve asla bırakmayacağı kardeşleridir. Continue reading →

YÜREĞİMDEKİ ACI

{Aralık ’05 MisAfiR KaLeM yazısıdır}

Kapının önünde otururken gördüm onu. Kırmızı yanakları, çekik gözleri, etli elleri, koca kafası ve yanından hiç ayırmadığı futbol topu ile çekingen etrafa bakıyordu.

Bu sabah Saliha Teyzesinin ekmeğini ve Osman amcasının gazetesini almaya gitmemişti. Kahvaltı bile etmemişti. Henüz dokuz yaşındaydı ama yaşadıkları ve yaşatacakları onun iştahını kapatmaya yetiyordu. Başına gelecekleri anlayabiliyordu. İçinde ulaşamadığı, sebebini bilmediği bir yara sürekli kanıyordu sanki. Ve bu kan şeffaflaşarak gözlerinden süzülüyordu. Hayatının değişmeye başladığını artık hiçbirşeyin eskisi gibi olamayacağını idrak etmişti, koca kafalı, çekik gözlü çocuk. Derin bir ah çekti gözlerinden akan kanı silerken. Yavaşça oturduğu merdiven basamağından kalktı. Continue reading →