Kırk dördüncü sayfa da doldu

Ömrüm kaç sayfadan oluşacak bilmiyorum ama 26 Haziran 2025 itibarıyla kırk dört sayfayı doldurdum. Koca kırk dört yıl. Ancak itiraf etmeliyim ki yaşamaya hâlâ başlamadığımı düşünüyorum. Çok eskiden beri böyle hissederim, yeni bir şey değil. Bu duygunun psikolojideki adı nedir bilmiyorum. Hâlâ hayatım tam istediğim gibi değil, sanki bir şeyler benim için henüz gerçekleşmedi, çoğu konuda bazı şartlar daha iyi hâle gelecek de ben sanki o zaman arkama yaslanıp “oh tamam, şimdi oldu ve artık istediğim gibi yaşayabilirim” deyip derin bir nefes alacakmışım gibi hissediyorum; daha doğrusu bekliyorum. Ve bunun hiçbir zaman tam anlamıyla gerçekleşmeyeceğinin, böyle diye diye, bazı şeylerin gerçekleşmesini beklerken koca bir ömrü tüketeceğimin de farkındayım. Umarım öyle olmaz. “An”ın, içinde bulunduğum her yaşın, yaşamakta olduğum her mutluluğun, hüznün, sağlığın, hastalığın, güzelliklerin, sıkıntıların, daha doğrusu “benim sürecimin” farkında ve bilincinde olarak alırım her nefesimi. Çünkü biliyorum, ne geleceğe takılıp kalarak ne de gelecekten kaygı duyarak, korkarak yaşanıyor.

Continue reading →

Benim “uçan” babama…

29 yıl önce, henüz 47 yaşındayken vefat eden babamla aynı yaşta olmama birkaç yıl kaldı. Hızla ona yaklaşsam da hafızamdaki baba, benden hep onlarca yaş büyük kalmaya devam ediyor, ne ilginç. Bazı anılar zamanla soluklaşırken bazı hissiyatlar canlılığını hiç yitirmiyor. Geçirdiğimiz vakit çok azdı, yaşadığı ömür de az olunca hâliyle ondan öğrenebildiklerim de sınırlı kaldı. Muhakkak her anne baba, evlatlarına deneyim aktarmayı sorumluluk bilir. Babamdan yana öğreneceklerimin yarım kalması sebebiyle belki de hâlâ kendini gerçekleştirmeye çalışma telaşıyla yeni eğitimler alıp öğrenmeye devam ediyorum.

Continue reading →
80:20 kuralı blog trafiğini artırma yöntemleri

Blog yazarları için 80:20 Kuralı

Bloğunun keşfedilmesini, yazılarının daha çok okunup yorum almasını önemseyen blog yazarlarının gözden kaçırdığı bir nokta var: Yayma! Bu, ben ve takip ettiğim benim gibi eski birçok blog yazarının dikkat etmediği bir konu olsa da “yayma”nın önemi üzerine inşa edilmiş bir ipucu var: 80:20 kuralı

Continue reading →

Sosyal Medya Tavsiyeleri Gerçekten Güvenilir mi?

Sosyal medyada gezinirken herhangi bir influencerin önerdiği ürünü hiç satın aldınız mı? Ya da sadece “çok takipçisi var” diye birinin tavsiyesine daha fazla güvendiniz mi? Aslında bu, sandığımızdan çok daha sık yaşanan bir durum. Peki, sosyal medya fenomenlerinin güvenirliği satın alma kararlarımızı gerçekten etkiliyor mu? İşte tam da bu soruya cevap arayan bir doktora tezi düştü e-postama “Google Akademik Uyarı”dan. Ayşe Yavuz’un Sosyal Medya Fenomenlerinin Online Kaynak Güvenirliklerinin Satın Alma Davranışı Üzerindeki Rolü başlıklı araştırması, sosyal medya kullanıcılarının tüketim alışkanlıklarını anlamamıza yardımcı olacak çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor.

Continue reading →

Blog, bir hâkimiyet meselesi

Yazmaya başladığımız ilk andan itibaren blog, aslında çoğumuz için internette, sosyal ağlar karşısında, en çok da kendi dijital evrenimizde bir hâkimiyet meselesi değil mi? Ben buradayım, şu konuda uzmanım, sosyal ağların algoritmalarının kölesi değil kendi evimde, kendi bloğumda söz sahibiyim, tüketen değil üreten taraftayım demenin bir yolu blog.

Continue reading →

Açılış konuşması mı açış konuşması mı?

Uzun süredir vakit ayırıp üzerine yazmak istediğim bir konuydu “açış / açılış konuşması” arasındaki fark. İtiraf edeyim, yakın bir zamana kadar aradaki farka çok hâkim değildim ve sıklıkla “açılış konuşması”nı kullanıyordum; onu da yanlış yerde kullanıyordum ;)

Öncelikle şunun altını çizeyim: Açış konuşması mı açılış konuşması mı? İkisinden biri değil çünkü ikisi de doğru. Anlamları ve buna bağlı olarak kullanım yerleri farklı. Her zamanki gibi dayanağım Türk Dil Kurumu (TDK). TDK Sözlük’te açış ve açılış konuşmaları arasındaki fark, gayet iyi anlaşılacak şekilde veriliyor. Ama yazının devamında TDK’nin kendi içinde yaşadığı tezatlığa da değineceğim.

Continue reading →