Kredi kartı slibimden bütün bilgilerime ulaşan esnaf

Ayakkabı almak için geçen hafta İstanbul’un bir ilçesindeki küçük bir ayakkabıcıya girdim. Dükkan sahibi beni görünce büyük bir ilgiyle ayağa kalkıp yardımcı olmaya başladı. Aradığım ayakkabı modelini bulamayıp dükkandan ayrılmak üzereydim ki ayakkabıcı “Evren Bey, bu arada ben sizi epey araştırdım.” dedi. Kısa süreli bir şaşkınlık yaşadım, adama adımı söylemediğimden emindim. Ama o, sadece adımı değil nerede yaşadığımı, ne iş yaptığımı ve bütün sosyal ağ hesaplarımı biliyordu. Hatta kısa bir süre önce sosyal ağlardan beni takibe bile almıştı. 

Dijital dünyada 2005 yılından beri birçok ayak izi bıraktığımın farkındayım, bu hepimiz için geçerli. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak hakkımızda birçok bilgiyi internet ortamında paylaşıyoruz. İsteyen bloğumu ve sosyal ağlardaki hesaplarımı hatta diğer bloglara yaptığım yorumları tek tek inceleyerek hakkımda birçok bilgiye ulaşabilir, profilimi çizebilir. Peki gerçek hayatta farkında olmadan bıraktığımız ayak izleri? O küçük ayakkabıcı dükkanının genç sahibi hakkımdaki bunca bilgiye nasıl ulaştı?

Aslında tahmin etmek zor değil. Üç hafta önce yine kendisinden -ki yoldan geçerken gayrıihtiyari içeri girip hızlıca bir spor ayakkabı modeli beğenip- 10 dakika bile sürmeyen bir satın alma yapmıştım. Yanımda nakit para olmadığı için kredi kartıyla ödedim. Hatta küçük bir esnaf olduğu için sıkıntı olacaksa yakınlardaki bir ATM’den para çekip gelebileceğimi söylemiştim. Dükkan sahibi sorun olmadığını söyleyince ayakkabının ücretini kredi kartıyla ödedim.

Haftalar sonra aynı dükkana farklı bir modelde ayakkabı almak için uğradığımda ayakkabıcının beni hatırlamış olabileceği aklımın ucundan geçmezken o bana ayaküstü neredeyse hayatımı özetledi. Üç hafta önce ayakkabı almaya geldiğimde avukat olduğumdan şüphelendiğini, bazı markaların sahtelerini sattığı için daha öncesinde benzer olaylar yaşadığını, benim de avukat olup olmadığımdan emin olmak için kredi kartı slibimin üzerindeki adım soyadımı internette arattığını anlattı. Ne mezunu olduğumu, nerede çalıştığımı, neler yaptığımı, hangi sosyal ağları kullandığımı, kısacası hakkımdaki temel bilgilerin birçoğuna ulaştığını söyledi. Hatta araştırmayı bir arkadaşıyla birlikte yapmışlar, avukat olmadığımdan emin olunca da rahatlamışlardı. Aksi halde dükkanındaki bütün sahte ayakkabıları hızlıca ortadan kaldıracakmış.

Dükkan sahibi “Tahsilim yok, ilkokul mezunuyum ama insan zarrafıyım.” diye garip bir böbürlenme içine girince “O kadar da iyi tahminlerde bulunamıyormuşsun baksana, beni avukat zannetmişsin ama öyle çıkmadım.” dedim. Bu olay karşısında iki durumu sorguladım: Birincisi, ilkokul mezunu biri internetin olanaklarını kullanarak hakkımda bunca bilgiyi edinebiliyorsa başkaları neler yapmaz? İkincisi ve asıl önemlisi, hakkımdaki bu kadar bilgiye ulaşılmasını sağlayan benim. Basit bir araştırmayla “öğrenilmesinden rahatsız olacağım bilgileri” dijital dünyanın farklı noktalarına niçin kaydettim?

Bu konuda yıllardır kendimce aldığım bazı önlemler var. Hakkımda “benim istediğim kadarıyla” bilgiyi paylaşmaya özen gösteriyorum. Üzerimden daha ayrıntılı bilgilere ulaşılmasını önleme adına Facebook’ta aile ve akrabaları arkadaş listemden çıkarmak, Instagram’da da hiç kimseyi takip etmemek buna sadece iki örnek. Cep telefonu numaram hiçbir sosyal ağ hesabıma tanımlı değildir, hiçbir mobil uygulamayla da telefon rehberimi paylaşmam. Ve bunun gibi birçok otokontrol mekanizmam var.

Açıkçası ben, o ayakkabıcının yerinde olsam bir müşterim hakkında böyle bir araştırma yapsam bile bunu ona söylemez, onun kısa biyografisini yüzüne okumazdım. Hiç tanımadığınız birinin bir anda size adınızla hitap edip 5 dakikada hakkınızda birçok bilgiyi sıralaması kısa süreli bir şaşkınlık yaşayıp afallamanıza yol açıyor. Bir anda bu şekilde bir yüzleşme insanı gerçekten rahatsız ediyor. Bu olayı yaşadığımda Ayça Oğuş’la yaptığım söyleşide anlattığı bir anısı aklıma geldi. O ayakkabıcı dükkanında, tıpkı Ayça’nın denizde yüzerken bloğunu okuyan ve kendisini takip eden bir ziyaretçisiyle karşılaştığı anda yaşadığı duyguya benzer bir duygu yaşadım: Kendimi bir an çırılçıplak hissettim.

En çok buralardayım: Instagram | Facebook | Twitter | YouTube


e-vren günlüğü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

24 Comments

  1. Sosyal medya kullanımı ile her geçen gün, kişisel bilgilerimiz (burada altını çizmek isterim, paylaştığımız RESİMLERDEN bulunduğumuz ortam, tarih, saat, paylaşmasak bile KONUM BİLGİSİ, yeme-içme, eğlence, alışveriş tercihlerimize kadar) dünyaya yayılıyor. Bu bilgiler ile bir insanı tanımak ne kadar zor olabilir? Ayrıca yine sosyal medya yapay zeka işbirliği ile artık tercihlerimize göre reklamlar görüyor ve SMS ler alıyoruz.

    Bir AVM ye girdiğimizde (eğer telefonumuzun internet ve konumu açık ise) yapay zeka sayesinde bizim hangi markaları sevdiğimize, yeme-içe tercihlerimize göre kampanya mesajları gelmesi hızla artış gösterecektir.

    İnanın ki bunlar siber dünyanın en masum örnekleri :)

  2. Gerçekten de “Vay Anasını!” şeklinde haykırtabilecek bir konu. Bizim tek hatamız şudur hocam. Dijital dünyayı neredeyse tümünü kendimiz gibi temiz sanarak bilgilerimizi paylaşmamız ve bu bilgileri erişime açmamızdır. Aslında biraz daha bakacak olursak devletlerin veritabanları üzerinden milyonlarca vatandaşın özlük bilgileri, hastane kayıtları, yaptığı işlemler, kredi kartları, hesaplarındaki paralara kadar her şey erişilebilir. Sistem güvenli değil. :)

  3. internete ne kadar bilgi bıraktığımız bizim elimizde. yüz göstererek veya bir yerlerde telefon numarası bırakmak ileride sıkıntılara yol açabilir.

  4. kredi kartı kullanmıyorum digital ortamdan uzak durmak gerek bazen :)))

  5. Yorumunu okuyunca, “çok bilinen bir ismim ve soyadım olunca farklı yerlerden çok karıştıran oluyor”dan dolayı aldığın yanlış epostalar üzerine özel bir yazı yazabilirsin diye düşündüm ;) Okuması da keyifli olur kesin Zeynep ;)

  6. Yemeksepeti olayını duymuştum Görkem, servis elemanının elinde bütün kişisel bilgilerimizin yer alması, kapımıza kadar gelmesi mevzuları da ayrıca üzerine düşünülmesi gereken bir konu. “…şu zamana kadar kimseyi araştırmak aklımdan geçmedi.” demişsin, zaten kimsenin de böyle bir hafiyelik derdinde olduğunu sanmıyorum ama merakına yenik düşüp müşterinin dijital izlerinin peşine düşenler var demek ki.

  7. geçmiş olsun mu demeliyim, yoksa iyi ki böyle bir şey olmuş da biraz düşünme fırsatı bulmuş mu bilemedim. Bilinmek bazen güzel gelse de (Aydın sokaklarında blog ismini duymak), gerçekten olmalı bilemedim. çok bilinen bir ismim ve soyadım olunca farklı yerlerden çok karıştıran oluyor, google’daki ilk arama sayfalarında hemencik çıkmıyorum ama onlarca yanlış email alıyorum. çoğunlukla bloglarım dışında sosyal medyayı kullanarak, kendime dijital notlar alıyorum ama bunlar ilerde nasıl bir zararla geri döner bunu da çok bilemedim.

  8. Eski mesleğim ayakkabıcılık. İmalattan satışa, pazarcılığa perakende satışa her alanında bulundum. Elimden de çok slip – fiş vs geçmiştir ancak şu zamana kadar kimseyi araştırmak aklımdan geçmedi. Yemeksepeti’nden sipariş veren kadın müşterileri whatsapp’ta ekleyip taciz edenler vs daha neler neler… Eskiden “kadın olmak zor” derdik ancak şimdilerde komple şu hayat zor! Neyimiz var neyimiz yok silsek, tanık koruma programına alınıp yeni bir isim ve sıfır GSM hattı ile hayata yeniden mi başlasak acaba? Emin ol 2 gün dayanamayız. Yeni ismimizle hemen mail adresleri alıp sosyal ağlara dalar blog vs aynı eski dünyaya döneriz.

  9. Wow. Hiç birimiz herhalde bir dükkana girerken bunları düşünmüyoruzdur. Bu yazıdan sonra direk adımı Google’de arattım ve çıkan sitelere baktım :) Sosyal mecralarda zaten aktif değilim, blogumda da hakkımda kısmını hemen bir gözden geçirip bazı bilgileri kaldırdım.

  10. Google aramalarımız, cep telefonlarımızın navigasyon sistemiyle uğradığımız her mekan, geçmişte alışveriş yaptığımız birçok mağaza bizimle ilgili önemli veriler depoluyor. Bu, buz dağının görünen yüzü. Telefonlarımızda kullandığımız uygulamalara verdiğimiz izinleri, sitelere üye olurken “Okudum, kabul ediyorum.” diye bir çırpıda onay verdiğimiz şartları ayrıntılarıyla incelesek çok şaşırtıcı sonuçlarla karşılaşırız.

    Mark Zuckerberg’i çok zeki bir insan olarak değerlendiriyorum. Bir insanın büyük bir “veri yığını” olduğunu ve bu bilgi yumağının, cebindeki paradan daha değerli olduğunu erken tespit etmiş birisi. Nitekim, ABD’de Facebook sayesinde elde ettiği bu kişisel verileri birilerinin çıkarı uğruna ve insanları “yönlendirmek” amacıyla kullanıp kullanmadığı senato tarafından sorgulanıyor. 21. yy. en değerli madenin “bilgi” olduğunu göstermiş oldu hepimize. Üstelik zaman geçtikçe tükenmesi bir yana miktarı arttıkça değeri de artan nadir cevherlerden biri. :)

  11. Bazen kargo vb yerlere TC numaramı artık yanlış mı yazsam diye düşünmeye bile başladım Fatma ;) Hatta bir kereye mahsus, TC numaralarımızı değiştirme hakkı tanınsa keşke. Bilinçsizce olduk olmadık her yere dağıttık TC numaralarımızı. Bloğunu okuyan biriyle karşılaştığında hissettiğin duygu yerine ve zamanına göre değişir bence. Zaten yukarıdaki yazıda da beklenmedik bir anda tanımadığım birinin hakkımda birçok bilgiyi sıralamasından duyduğum tedirginliğe vurgu yapılıyor. Ayça da denizde yüzerken, belki de kendisiyle baş başa kafasını dinlemek istediği bir anda hoş olmayan bir üslupla kendisine yaklaşan bir okurundan bahsetmiş olabilir. İstanbul’a taşınmadan yıllar önce Aydın’da sokakta yürürken 3-4 kişilik bir grup, “evrenin günlüğü” diye bağırınca şaşırmıştım ve mutlu olmuştum ;) Ama bahsettiğim durum, bundan çok farklı.

  12. Selam Evren,
    İsim ve soyadımızla kişisel bilgilerimize kolayca ulaşılıp kötü niyetli kişilerce kullanılmasının önüne geçilmesi ve bu konuda hassasiyet gösterilmesi gerekir tabi ki. Kargo alırken bile TC mizi yazıyoruz. Bu durum da çok endişe verici.
    Ancak, biz blog yazarlarının okunduğumuzu duyduğumuzda çıplak hissetme durumu ilginç geldi bana :) Aksine bloğumu okuyan ve takip eden biriyle karşılaşmak çok hoşuma gider. Sanırım bakış açısı ve algıyla ilgili bir durum bu, her blog yazarına göre değişiyor.
    Sevgiler…

  13. Asıl mevzuyu anladım zaten. Ancak benim bahsettiğim de bana korkunç geliyor. “Kişisel verilerin korunması kanunu” dediğin şey ne kadar uygulanıyor ki! Beni çok saçma yerlerden arayanlar oluyor. Telekom diye zırt pırt arandım bir ara ve telefondaki kişi benim adresimi, kimlik numaramı vs. her şeyi biliyordu.

  14. Yazıda da belirttiğim gibi Salih, bu bilgi paylaşımını bilinçli ve bilinçsiz bir şekilde yapıyoruz fakat birileri “bilinçli” olarak bu bilgi araştırmasını yapıyor ki tedirgin edici olan bu.

  15. Dijital dünya, dijital izler. Ben de sanal dünyada pek bilgilerimi paylaşmamaya çalışıyorum ama ne kadar dikkat etsem de çok fazla iz bıraktığımın farkındayım. Bilgilerimizi paylaşırken sanki basit bir şeymiş gibi her yerde paylaşıyoruz ama bir yandan da hakkımızda en ufak bilgilere bile sahip olmayan kişilere bilgilerimizi servis etmiş oluyoruz.

  16. Bahsettiğin ve daha fazla bilgiyi zorunlu olarak bazı yerlerle paylaşıyoruz Semi ama bunlar “kişisel verilerin korunması kanunu” kapsamında kayıt altında tutuluyor. Burada asıl mevzu, sıradan bir vatandaşın “ad soyad”dan yola çıkarak hafiye gibi dijital araştırma yapması. İnsanı tedirgin eden durum bu. Daha doğrusu öz eleştiri yapmamı sağlayan durum bu ;)

  17. Sanırım ben de senin gibi hissederdim. Gerçekten düşündürücü bir durum. Henüz karşılaşmadım ancak benim de birçok yerde bilgilerime ulaşmak mümkün. Sadece sosyal ağlar değil birçok yerde kaydımız var. En basiti kargo gönderemiyoruz, telefon numaramızı, vatandaşlık numarasını vermek zorundayız. Otobüs bileti alırken de aynı.

Bu yazıya katkı sunun