“Sevgili Evren, yaşım 35. İki yıl öncesine kadar doğru düzgün, aklı başında, okumuş, kültürlü veya okumamış bile olsa tecrübeli, görmüş geçirmiş bir büyüğümün olmaması çok da önemli değildi benim için. Biricik annemden başkası yoktu etrafımda akıl danışabileceğim. Ama onun da erişebileceği alan belli bir yere kadardı.
2 sene önce kötü bir hastalığın musallat olduğunu öğrendiğimde bana, aklımdaki sorulara kim cevap olacak diye tırmaladım beynimi. Kime tedavi olacağım, beni kim ameliyat edecek, sonrasında ne olacak, bu hastalığı bilen var mı, bir sürü soru… Olmadı… Yoktu.. Ne bir teyze, ne bir hala, ne bir dayı, ne bir amca, ne bir abla ne de aklı başında bir kuzen veya yeğen… Kimseler yoktu. (…) O ana kadar hiç bu denli hıçkırıklara boğularak ağladığımı hatırlamıyorum. Ağladığım şey aslında arzu ettiğim ama yakınlarımda olmayan şeyin bana tamamen yabancı birisinden gelmiş olması idi. Adını bilmediğim bir şey için sarıldık ağladık birbirimize. Sana içimi döktüm, belki de biraz üzdüm seni ama Hüss çok ama çok şanslı bir çocuk. Onun dünyasında hep aklı başında birileri olacak. El âlemden önce kendi yakınları olacak etrafında. Bunun nasıl bir nimet olduğunu anlaman için, yaptığın şeyin basit bir amcalık olmadığını anlaman için yazdım tüm bunları. (…) Ben seni anlıyorum ve yaptıklarını takdir ediyorum. Hüss de anlayacak, eli öpülesi amcasını hep takdir duygusu ve minnetle anacak. Sen her ne yapıyorsan çok iyi yapıyorsun. Benden söylemesi, sevgilerimle.“ [Adı Konulmamış Ziyaretçi]
İnsanın içinden öyle uzunlu kısalı cümleler geçiyor ki gün boyu. İçinden ya birini ya birkaçını çekip çıkarıyor, sözlere döküyoruz. Belki daha çoğunu ya da kimbilir daha azını yazıya aktarıyoruz. Biz, insanız! Ne acılar yaşıyor, neler hissediyor ve ne büyük sınavlardan geçiyoruz. Değil mi?
Annemin bir sözü vardır: “Birbirinin kötüsü, elin iyisine yeğdir”. Yirmi beş yıllık hayat tecrübem, aslında sizinkinin yanında adı anılmaması gereken bir tecrübe ama babamın ölümü gibi ağır bir yaşam tecrübesi bana, el-âlem dediklerimizin bazen akrabadan daha akraba olabildiklerini gösterdi.
Babamla birlikte çoğu akrabam da öldü benim için. Belki de bu yüzden Hüss‘e aslında amcadan çok “insan” olmaya çalışmam. Ben, bu yaşıma kadar hep başkalarının akrabalık ilişkilerini imrenmişimdir. Gerçeği değiştirme gücüm yok elimde. Sadece yaşanacak ileriki yıllarda, iyi bir amca olarak o özlediğim akrabalık ilişkilerinin temelini kurmaya çalışıyorum. Hüss’le yaşadığım her an, aslında hayatımda nelerin eksik olduğunu farkediyorum. Ve bu eksiklikleri kendim doldurmayı öğreniyorum. Az önce olduğu gibi…
e-vren günlüğü sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.