Duma Duma ReferanDUM!

Dünkü referandumda görevliydim. İçlerinde en genç ben olduğum için midir nedir bilmiyorum en sevimsiz görevi bana vermişlerdi. Haftalarca parmaktan çıkmayan seçim mürekkebini ben sürüyordum. Bizim mahalleli artık beni uzun bir süre yâd edecek. 258 kişinin parmağını boyadım çünkü. {Bir daha lazım olur mu bilmiyorum ama seçim mürekkebi bu sefer Türkiye’de üretilmiş. Her seçim bize mürekkep ihraç eden Hindistan bu seçim üzülmüş olsa gerek.}

Bizim sandıktan HAYIR oyları fazla çıktı. Yan sandıktan da… Demek ki insanlar tekrar boyanmak istemiyor diye düşündüm. İki de bir sandığa gitmek zor geliyordu insanlara. Demokratik hakları kullanmak, bizi yönetecek insanı ya da insanları sadece 500 kişinin değil “kendimizin” seçecek olmasına karar vermek güzel di de… Oy sandığının olduğu yere zar zor gelen insanların hali de kötüydü hani…

Bizim aile de benim görevli olduğum sandıkta oy kullandı. Hüss de her seçimde en çok konuşulan konu olan o meşhur mürekkepten parmağına sürdürmek istedi. Ben de amcası olarak ona torpil yaptım doğal olarak. Aileleriyle gelen küçük çocukların büyük çoğunluğu anne babalarının parmağına sürülen o mürekkebe ne kadar da meraklıydı. Hepsini damgaladım, geçtim :)

Çoğu insan hala neye EVET neye HAYIR diyeceğini bilmiyordu. Kapıda, komşuların akıl alışverişleri duyuluyordu. Oyunu kullanan tanıdıklara mührü nereye bastıkları soruluyordu. Çoğu kişi de o pis mürekkep yüzünden benimle kavgaya tutuşmaya kalkıyordu. “Teyzem, bak bizim sandıkta oy kullananlara çekilişle araba veriyoruz” diye işi dalgaya vuruyordum. Birçoğuna da “baktıkça beni hatırlayın” diyordum ki yanlışlıkla boydan boya mürekkebe buladığım amcayı yumuşatmaya çalışıyordum :) Eğlenceli bir seçim göreviydi benim için. Keşke her yıl bir şeyleri seçsek, sandığa gitsek, ben yine herkese mürekkep sürsem diye iç geçirmedim değil.

Amca: Oğlum sürmesen olmaz mı o şeyi?
Ben: Nolur süreyim amca, hevesimi alayım.
Sarışın bir kız: Çok minik damlat tımam mı?
Ben: Yoo olmaz, ben resim filan çiziyorum.
Teyzenin biri: Delikanlı, ete sürme, tırnağa sür. Eskisi yeni çıktı daha.
Ben: Teyzecim, parmağa isim yazdıranlar bile var, siz ne diyorsunuz öyle.

Tanıdık tanımadık, uzun sürede görüşemediğim bir sürü insanla karşılaşmış oldum bahaneyle. Ayrıca ellerim öyle bir mürekkep oldu ki ona buna sürmekten… Önümüzdeki 10 yıl içinde yapılacak hiçbir seçimde bana oy kullandırtmayacaklar. Çünkü çık-ma-ya-cak :)

Sandıkların Efendisi: Oy Kardeşliği

Öğleye doğru 11.30 sıraları. İlk oyunu kullanma heyecanı içindeki kardeşim EFE‘yle oy kullanacağımız ilköğretim okuluna doğru yürüyoruz. Kardeşim yolda şu partiye oy verenleri anlayamıyorum, bu partiye oy verenlere şaşırıyorum diye söyleniyor; bense yeni yıkadığım saçlarımın güneşte kuruyup, rüzgarda kabarmasıyla meşgulüm :) Allahım yıllar sonra tekrar oy kullanacağım ve böylesine önemli birgünde şu tipime bak! Her ÖSS öncesi okunmuş sular, kuru üzümler seçim gecesinde de hazır. Sabah abdest alınıp, Fetih Suresi okunup sağ ayakla yola çıkılıyor ve Besmele çekip seçim sandığının olduğu sınıfa girip okuyup üfleyerek EVET damgası oy pusulasına vuruluyor. Ve yarın sabah, 23 Temmuz’da Türkiye’nin geleceği bir anda yön değiştiriyor :) Oy kullanmaya giderken e-vren günlüğü’ne ekleyeceğim yazıları tasarlıyorum kafamda, hangi partiye oy verecekmişim hiç umurumda değil. En son hangi partiye oy verdiysem yine aynı ambleme basıyorum oyumu. Zaten bugün Oktay Ekşi de yazmış Hürriyet‘teki köşesinde: Öyle oy kullanmak yetmiyormuş, sandık başında bekleyenler birbirlerini ikna edip oylar üzerinde oynama yapabiliyorlarmış, mış, mış… Yarın sabah Türkiye tercihini hangi partiden yaparsa yapsın, bizim basın şimdiden sonuca itiraz edecek bahaneleri yavaştan yavaştan hazırlamakla meşgul. Geçen seçimlerde 10 milyon Türk vatandaşının oy kullanmadığını manşetlere taşıyanlar, oyunu kullanarak vatandaşlık görevini yerine getiren diğer 30 milyon Türk vatandaşının sorumluluk bilincini hiçe saymıştı.

Biliyorum yarın yine haberlerde, köşe yazılarında, gazetelerin manşetlerinde yıllardır bildik cümleler yazılıp çizilecek. Yine kimse seçim sonucundan memnun olmayacak, şu kadar insan oy kullanmadı, demokrasi tam işlemedi diyecek; sorumluluğunu yerine getirmeyenler, yerine getirenlerin tercihinin geçerliliğini zedeleyecek falan filan. Olan, o iğrenç hint mürekkebi sürülen sol işaret parmağımıza olacak! Kızılay’dan dağıtılmış gibi aynı model aynı renk tshirtü giyen bir başkasıyla karşılaştığımızda duyduğumuz utancın aksine sokaklar, caddeler aynı elin aynı parmağındaki aynı renkli işaretle selamlaşacaklar. Hepimiz bugün itibariyle oy kardeşi olacağız.