Dondurmam Gaymak Harikası!

Dondurmanın adı, kaymağın tadı Nasip dondurmaları… O alacalı bulacalı “çubuk dondurmalar”, iki tane cıbıl cıbıl mankene kamera karşısında yalatıldıkları için çok satılıyorlar. Üstelik de süttozundan, gıda boyasından imal ediliyorlar. Dondurmacı Nasip, Yılmaz Güney hayranıdır ama ailecek toptan Demirelci’dirler. Gün gelir Avrupa Birliği’nin gıda koteksi -o da neyse- kafasını bozar, kominist kominist konuşur; gün gelir Gümrük Birliği, şalep hayallerini yerle bir edince cinnet geçirir.

Nasip’in dondurmalarının tadı avuç içi kadar köyde manda dondurmalarının saltanatını sallayamamış, Zeybek TV’deki reklamları onu şöhret yapmaya yetmemiştir belki ama iki de bir apartman gibi olan motoru gibi motor, köyün hiçbir erkeğinde yoktur :) Zaten Dondurmam Gaymak’ı Gaymak yapan da filmin ilk saniyesinden son saniyesine kadar Nasip’in motoru olmuştur. Hem bildiğimiz motoru, hem de bindiğimiz motoru :)

Ben Babam ve Oğlum kadar beni ağlatan bir film seyretmediysem, Dondurmam Gaymak kadar da beni güldüren bir film daha seyretmedim. Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak filminin bir üst modeli gibi olmuş. Belki kıyaslamak yanlış ama ne Vizontele serisi, ne G.O.R.A., ne de Hokkabaz beni bu kadar güldürmüştü. Abartısız film boyunca bütün sinema gülme krizlerine girdi.

İlknur ve Fatih‘le perşembe akşamı Dondurmam Gaymak’a gittik. Ve sürekli ” bitmesin ne olur film” dedim. Ben böylesine bizden, bildik, tanıdık, doğal bir film seyretmedim. Meğer biz Türk halkı -aslında komik olmayan- sinema filmleriyle uyutuluyormuşuz!

DONDURMAM GAYMAK ve GEN

Haberi okuduğumda önce üzüldüm: Neden Babam ve Oğlum Değil? diye…

Kültür Bakanlığı nezdinde kurulan bir seçici kurul, Şubat ayında yapılacak Amerikan Film Akademisi Film Ödülleri Oscar aday adayı olarak Türkiye’yi Dondurmam Gaymak‘ın temsil etmesine karar vermiş. Babam ve Oğlum ise Dondurmam Gaymak’tan 3 puan eksik oy aldığı için 79. Oscar törenine katılma şansını kaybetmiş. Dondurmam Gaymak’ı seyredemedim henüz, cd’si de piyasaya çıkmamış daha. Babam ve Oğlum’un bugüne kadar yapılmış en iyi Türk Filmi olduğunu düşündüğüm ve belki de bu filmle aramda duygusal bir bağ kurduğum için üzüldüm 79. Oscar Ödülleri aday adaylığına seçilememesine. Bugün objektif karar verebilmek adına Dondurmam Gaymak’ın vcd’sini almaya gittim ama elimde GEN’le geri döndüm.

Mustafa Hakkında Her Şey, Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak, Babam ve Oğlum, Türev… Yeşilçam’a külahını ters giydiren yeni nesil yönetmen ve oyuncuların Türk Sinemasında ne büyük başarılara imza attıklarını bir kere daha gördüm GEN‘i seyrederek. Dersler, sınavlar, gereksiz stresler arasında boğulmaktan ne kadar çok başarılı yapıtı kaçırdığımı bugün fark ettim. Doğa RUTKAY‘ı pek sevmezdim ama bu filmden sonra gözümde devleşti adeta. Filmin müziğinden görüntülerine, makyajından sesine kadar her şey diğer Türk filmlerinden çok ama çok farklıydı. Olayın geçtiği hastahane ve bahçesinin son derece kasvetli hali, senaryonun ürperten ilerleyişi, diyaloglardaki incelikler, oyuncuların seslerindeki korkutucu tonlar… Filmin sonuna doğru insanın kanını donduran iki önemli sürpriz var ki, GEN böylece sinemaseverlerin hafızalarındaki yerini başarılı bir şekilde alıyor.