Öğrencisini döven öğretmeni kınıyorum! Fiziksel şiddet uygulamadığı halde derste argo konuşan, öğrencisinin her türlü durumuyla arkadaşlarının önünde alay eden, ders aralarında Avon katalogları arasında kaybolan, dersten hemen sonra kahvehanelere koşan öğretmenlerden de nefret ediyorum!
Hastasına zavallı bir mahlukmuş gibi davranan, yüzüne bile bakmayan, tatlı dili unutup emir cümleleriyle konuşan, Doğu’ya çıkan tayinini TUS’a hazırlanma bahanesiyle reddeden, evini ilaç firmalarının hediyeleriyle düzen doktorları kınıyorum! Tıp fakültesini kazanmak, sonrasında doktor olmak için bin takla atan, Hipokrat yemininde söylediklerini unutan, hemen sonrasında da kendini bir halt zanneden doktorlardan nefret ediyorum!
Sigortasız, cep harçlığı karşılığı, etüd öğretmeni adıyla, gencecik öğretmen adaylarını “bu sene seni bir deneyelim, seneye belki stajını başlatırız” bahanesiyle köle gibi kullanan dershaneleri kınıyorum! Öğrenci başına milyarlarca kurs ücreti aldığı halde, öğretmenine komik paralar sunan, öğretmen değil işçi çalıştıran, amacı eğitim değil ticaret olan dershanelerden nefret ediyorum!
Adım attığım her yerde bunlar var. Aslında dahası da var. Bunlar benim gözüme görünmesinler, karşıma çıkmasınlar. Başka ülkeye, başka ülkeye!

Geçen ay {şurada}
günlüğü’nden ayrılacağınıza, bir daha adımı bile anmayacağınıza adım gibi eminim. Öğrenim Kredisi almaya hak kazandığım için bugün noterdeydim. Sağda görmüş olduğunuz üzere tam 6.300 YTL (Altı milyar üçyüz milyon lira) değerinde senete imza attım. Lisanstaki öğrenim ve katkı kredi borcumla beraber artık devlete toplam 11 Milyardan fazla borcum var. Ben bu borcun taksitlerini ödeyeceğim diye düğün müğün yapamam epey bir süre. Hem kim sakar, hasta, şişko ve devlete milyarlarca borcu olan birine kızını verir ki? Ben olsam ben de vermezdim :)