Son okuduğum kitaplardan Yaratıcı Reklamcılık‘ta bir reklamın, vermeye çalıştığı mesaj anlaşılmıyorsa yaratıcı olmadığını vurguluyor Feridun Hürel.
Önceki yazılarımda Taci Yalçın’ın yaratıcılık kavramının tanımını paylaşmıştım. Hürel de yaratıcılık kavramıyla neyi kastettiğini şu cümlelerle ifade ediyor:
Yaratıcılıktan kastımız, yoktan var etmek değil elbette… Bizim yaratıcılık diye adlandırdığımız; bilgilerin, bilinenlerin bir bileşimi ya da daha farklı ifadesiyle varılan “yeni” sonuçlar, çözümler…
Kitabın kapağında yer alan ‘Eski köye yeni adet’ ifadesi de yaratıcı reklamcılıkla ve kitabın içeriğiyle ilgili aslında başlı başına bir özet. Kitabı okurken etkileyici ve anlaşılır reklamcılık fikirleriyle ilgili önemli notlar aldım. Onların arasında Hürel’in altını kalın çizgilerle vurguladığı bir hata var ki bu hem reklamlar hem de bizler için geçerli:
“Birilerinin size benzemeye çalıştığını görmek, aynada birilerine ne kadar benzediğinizi görmekten çok daha mutluluk vericidir.”
Bu mutluluğu aramızda yaşayan kaç kişi vardır acaba? Bazen ben de kendimi sorguluyorum “dış görünüş olarak, yaşam biçimi açısından; hatta yazı üslubum bakımından birine benzemeye çalışıyor muyum; benziyor muyum hatta benzetiliyor muyum? diye. Taklit etmek, esinlenmek, özenmek, benzemeye çalışmak… Dijital dünyanın en sevimsiz geleneği copy-paste bizim gerçek hayatımızda da mevcut mu acaba?
Yeni okumaya başladığım Sorulmadan kitabında Feyza Hepçilingirler de ‘birilerine benzeme’ çabamıza değiniyor:
“Yazın Ayvalık’ta bir akraba düğününde dikkat ettim; beş genç kızdan üçü Sibel Can’dı. Aynı yürüyüş, aynı kıvırtış… Daracık pantolonlar, upuzun yırtmaçlı etekler… Sanırsınız ki az önce sahneden inmiş ya da az sonra sahneye çıkacak. Ne çok Sibel Can yetiştirmişiz, şaştım kaldım.”
Hepçilingirler bu yazıyı kaleme aldığında sene 2000’miş. Bugün Sibel Can olmasa da özenilen, taklit edilen yeni isimleri popüler kültür vitrine koymaya devam ediyor.
İlla bir ünlüye benzeme gayreti içerisinde de olmayabiliriz. Bazılarımızın evi İKEA kataloglarındaki gibi değil mi? Alın size özgün olamamanın en basit örneği.
Hürel, “Herkes, kendi fikirlerinden daha yaratıcı olan fikirlere hayranlık duyar.” diyor. Elbette öyle. Ben, aklıma gelmeyeni aklıma getiren, ‘Bunu ben nasıl düşünemedim!’ dediğim durumlarda da karşı tarafa hayranlık duyuyorum.
Evren’i Sosyal Ağlarda Takip E+
e-vren günlüğü sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
özgün ve anlaşılır bir içerik her zaman değerlidir ve diğer içerikler 3-4 adım öndedir. Teşekkür ederiz verdiğiniz biligler için
Hayranlık duymak ile özenmek farklı şeyler. Senin de belirttiğin gibi duyduğumuz hayranlık bizi olumlu yönde harekete geçirse ve kendi yorumumuzu katarak daha iyisini yapmaya kalksak ne güzel olur. Katkın için teşekkür ederim İsmail ;)
Aslında problem sanırım duyduğumuz hayranlıkta. Biz kendi fikirlerimizden daha yaratıcı olan fikirlere hayranlık duyarken bunu biraz abartıp ben de onun gibi olmalıyıma getiriyor. Halbuki duyduğumuz hayranlığı olumlu olarak kullanabilsek hem özgün olacağız hem daha iyi işler çıkaracağız.