Mahvettiğimiz Birbirimizin Hayatları

Dün bir bayanla tanıştım; çok hanımefendi bir bayanla… Lisede çok başarılıymış, neşe doluymuş. Üniversite sınavlarında kaydırma yapınca çok istediği ingilizce öğretmenliğini kazanamamış. Sonra…

“Bir daha sınava giremedim ailevi durumumdan ötürü. Sonra evlendim ama severek, isteyerek evlendim.”

Kayınvalidesiyle altlı üstlü oturmuşlar yıllarca. Çok eziyet görmüş, zaman zaman kocasından yemediği dayakları yemiş kayınvalidesinden. Sonra…

“Sonra bu hastalığa tutuldum. Kayınvalidemin kavgalarına, baskılarına hiç karşılık vermezdim, hep içime atardım.”

Kocasına boşanması için baskı yapmış ailesi. “Zaten biz gelin aldığımızda hastalıklıydı” demişler. Sonra…

“Sonra evden kovuldum. Boşanması için kocama baskı yaparlarken o da benimle beraber yollara düştü, ayrı bir eve çıktık. Ben gencecik yaşımda hasta olmayı ister miydim, parayla mı satın aldım ben bu illeti?”

Bu asil bayanın günden güne kemikleri ve kasları eriyor. Hayatımda gördüğüm en zayıf, en takatsiz insan. 4-5 yıl öncesine kadar zar zor sokağa çıkabiliyor, yavaş yavaş evinin işini yapabiliyorken artık yerinden kıpırdayamıyor. Eşi ona tekerlekli bir bilgisayar koltuğu almış. Onun üzerine oturtup gezdiriyorlar evin içinde. Ara sıra da tekerlikli sandalye ile tedavi için hastaneye getirip götürüyorlar.

“Eşim, beni hastaneye götürmek zorunda olduğu zamanlarda dükkanı elemanına emanet ederdi. Uzun süren tedaviler yüzünden böyle idare etmek zorunda kalınca işini de kaybetti eşim. İşyerini emanet ettiği eleman çalıp çırptı. Şimdi kuş yemi, av ve balık malzemeleri satarak geçimimizi karşılamaya çalışıyor.” Sonra…

Sonra hani bir türlü ciddiye almadığımız küresel ısınma bir ailenin sıkıntısına dolaylı yollardan ayrı bir sıkıntı katmaya başlamış. Çekilen sular, kuruyan Menderes nehri yüzünden bu hasta bayanın eşi iş yapamaz olmuş. Balık tutmaya gidenler azalmış, av malzemesi satışları düşmüş. Günde 2-3 ytl’lik kuş ve balık yemi satabildiğine şükreder duruma gelmiş.

Bütün bunları anlatırken hiç ağlamadı, başını bir an olsun önüne eğmedi bu zarif hanım. Zayıf bedenine rağmen çok güçlüydü, çok asildi… Kendisine gül gibi bakan 11 yaşında pırlanta gibi bir kızı, “o benim yaşam kaynağım” diyen bir kocası vardı. Onca hastalığın ve yokluğun içinde çoğumuzun sahip olmadığı bir zenginliğe sahipti…


e-vren günlüğü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bu yazıya katkı sunun