KADERİN KİMİN ELİNDE?

Dün çok alakasız birine senden bahsettim. Uzun bir süreden sonra ilk defa senin üzerine konuştum. Sana duyduğum nefreti, siniri, kızgınlığı anlattım. Bütün bunlara rağmen seni hala “sevdiğimi” söyledim. O an çıkıp gelsen karşıma, karşında diz çöküp ağlardım. Ne kadar aptalım değil mi! Bu, evren tarihinin en imkansız barışı olurdu.

Bugün oynanan oyunun kazananlarını {kazandığını zannedenlerini} gördüm ilk defa. Uzaktan bir süre onları seyrettim. Sonra kalkıp geçip gittim yanlarından. Mavi gözlü, sarı saçlıyla göz göze geldik bir an. Acaba çirkin düzenin sahte kahramanları, yanlarından geçenin onların kaderini az da olsa etkileyen kişi olduğunu biliyorlar mıydı?

Elimde Özdemir ASAF’ın “Yuvarlağın Köşeleri” kitabıyla öylece çıkıp gittim. Ben hep “kendi dünyamda kendi hayatımı yaşamayı” sevdim. Biçilen roller oturmadı hiçbir zaman üzerime. Kimse de giydiremedi zaten sahte dünyanın sahte formalarını bana. Sen bile !


e-vren günlüğü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

One Comment

  1. bize verilen senaryoya elimizde olmadan sadık kalarak, 0′ noktasından başladığımız sayı doğrusunda rolümüzü oynayarak ileriye doğru yol alıyoruz,her gün biraz daha yaklaşıyoruz sona,ve her gecen gün rolümüzü daha bi benimsiyoruz nedense,alışkanlıklar olmasa…

    ”Yuvarlağın Köşeleri” demiş özdemir aasaf;ben de diyorum ki,yuvarlağın köşesi olur mu hiç :) zamanında Yunus da dememiş miydi ” bir sinek bir kartalı kaldırdı vurdu yere,yalan değil gerçektir ben de gördüm tozunu” şairlik böyle bir şey sanırım …

Bu yazıya katkı sunun