Dün çok alakasız birine senden bahsettim. Uzun bir süreden sonra ilk defa senin üzerine konuştum. Sana duyduğum nefreti, siniri, kızgınlığı anlattım. Bütün bunlara rağmen seni hala “sevdiğimi” söyledim. O an çıkıp gelsen karşıma, karşında diz çöküp ağlardım. Ne kadar aptalım değil mi! Bu, evren tarihinin en imkansız barışı olurdu.
Bugün oynanan oyunun kazananlarını {kazandığını zannedenlerini} gördüm ilk defa. Uzaktan bir süre onları seyrettim. Sonra kalkıp geçip gittim yanlarından. Mavi gözlü, sarı saçlıyla göz göze geldik bir an. Acaba çirkin düzenin sahte kahramanları, yanlarından geçenin onların kaderini az da olsa etkileyen kişi olduğunu biliyorlar mıydı?
Elimde Özdemir ASAF’ın “Yuvarlağın Köşeleri” kitabıyla öylece çıkıp gittim. Ben hep “kendi dünyamda kendi hayatımı yaşamayı” sevdim. Biçilen roller oturmadı hiçbir zaman üzerime. Kimse de giydiremedi zaten sahte dünyanın sahte formalarını bana. Sen bile !