Sandıkların Efendisi: Oy Kardeşliği

Öğleye doğru 11.30 sıraları. İlk oyunu kullanma heyecanı içindeki kardeşim EFE‘yle oy kullanacağımız ilköğretim okuluna doğru yürüyoruz. Kardeşim yolda şu partiye oy verenleri anlayamıyorum, bu partiye oy verenlere şaşırıyorum diye söyleniyor; bense yeni yıkadığım saçlarımın güneşte kuruyup, rüzgarda kabarmasıyla meşgulüm :) Allahım yıllar sonra tekrar oy kullanacağım ve böylesine önemli birgünde şu tipime bak! Her ÖSS öncesi okunmuş sular, kuru üzümler seçim gecesinde de hazır. Sabah abdest alınıp, Fetih Suresi okunup sağ ayakla yola çıkılıyor ve Besmele çekip seçim sandığının olduğu sınıfa girip okuyup üfleyerek EVET damgası oy pusulasına vuruluyor. Ve yarın sabah, 23 Temmuz’da Türkiye’nin geleceği bir anda yön değiştiriyor :) Oy kullanmaya giderken e-vren günlüğü’ne ekleyeceğim yazıları tasarlıyorum kafamda, hangi partiye oy verecekmişim hiç umurumda değil. En son hangi partiye oy verdiysem yine aynı ambleme basıyorum oyumu. Zaten bugün Oktay Ekşi de yazmış Hürriyet‘teki köşesinde: Öyle oy kullanmak yetmiyormuş, sandık başında bekleyenler birbirlerini ikna edip oylar üzerinde oynama yapabiliyorlarmış, mış, mış… Yarın sabah Türkiye tercihini hangi partiden yaparsa yapsın, bizim basın şimdiden sonuca itiraz edecek bahaneleri yavaştan yavaştan hazırlamakla meşgul. Geçen seçimlerde 10 milyon Türk vatandaşının oy kullanmadığını manşetlere taşıyanlar, oyunu kullanarak vatandaşlık görevini yerine getiren diğer 30 milyon Türk vatandaşının sorumluluk bilincini hiçe saymıştı.

Biliyorum yarın yine haberlerde, köşe yazılarında, gazetelerin manşetlerinde yıllardır bildik cümleler yazılıp çizilecek. Yine kimse seçim sonucundan memnun olmayacak, şu kadar insan oy kullanmadı, demokrasi tam işlemedi diyecek; sorumluluğunu yerine getirmeyenler, yerine getirenlerin tercihinin geçerliliğini zedeleyecek falan filan. Olan, o iğrenç hint mürekkebi sürülen sol işaret parmağımıza olacak! Kızılay’dan dağıtılmış gibi aynı model aynı renk tshirtü giyen bir başkasıyla karşılaştığımızda duyduğumuz utancın aksine sokaklar, caddeler aynı elin aynı parmağındaki aynı renkli işaretle selamlaşacaklar. Hepimiz bugün itibariyle oy kardeşi olacağız.

Ayşe Arman’ın Çok Secret Röportajı*

Ben, köşe yazarlarının röportajları yüz yüze yaptığını sanırdım. Sonra birgün bir sanatçının röportajlarının çoğunu telefonlayaptığını öğrendim. Dünkü Hürriyet Pazar ekindeki köşe yazısında okuyucusundan yalvar yakar özür dileyen Ayşe ARMAN sayesinde de bazı röportajların sanal yapıldığı gerçeğiyle yüzleştim. Meğer bizim kız dokuna dokuna, kanlı canlı röportaj yapmıyormuş. Soruları hazırlıyor, e.postayla aracılara yolluyor, aracılar röportaj sorularını muhatabına iletiyor, muhatap kişi soruları cevaplıyor, sonra cevaplar aynı yolla geri gelip, köşe yazarımızın gelen kutusu’nda hazır oluyormuş. Bize de vay be, Ayşe Arman yine yaptı yapacağını; gitmiş Secret’in yazarıyla röportaj yapmış! Ne şanslı kadın… demek düşüyor.

Ayşe Arman, dünkü köşesinde acı itiraflarda bulunuyor aslında, okuyucudan özür dilerken. Secret‘in Türkiye’deki yayınevi O.M‘nın** sahibi B.G**, kendisine Rhonda ile röportaj teklifini sunuyor, Ayşe Arman da hemen kabul edip, soruları hazırlıyor. Yayınevi sahibi, kendisine ulaşan soruları sözde Rhonda’ya yolluyor. Bizim kız bir bakıyor sorular yanıtlanmış, Hürriyet’te patlatıyor Secret Röportajını. Öyle ya, dünyada şu an en çok konuşulan kitap ve yazarıyla röportaj yapılmış, hele ki Türkiye’de bu onur sadece kendisine ait olmuş. Bu gurur, bu sevinç kısa sürüyor çünkü soruları yanıtlayanın Secret’in yazarı Rhonda olmadığı ortaya çıkıyor :) Cevapları kimin verdiği belli değil ama Ayşe Arman yılların gazetecisi, bu işin peşini bırakır mı? Sormuş soruşturmuş bütün her şeyin yalan olduğunu ortaya çıkarmış. Dolandırıldığı için, yalan bir röportaja imza atmak zorunda bırakıldığı için okurlarından özür dilerken, “elle tutulur, gözle görülür röportajlara imza atmadığının da” itirafında bulunmuş oluyor.

Secret’ten bazı alıntıları okudum, kitabı elime alıp karıştırmak da nasip oldu. Anladığım kadarıyla kitap Mesnevi’nin bir kopyası gibi. Okuduğum bölümlerin çok daha iyisi, çok da yararlısı Mesnevi’de hayli hayli var. Zaten hep böyledir, biz kendi kültürümüzün farkında olmayız. Batı gelir, keşfeder zenginliğimizi, allayıp pullayıp bizim olanı bize satar. Mesnevi’ye el sürmeyenler, bugün Secret diye deliriyor. Ne tuhaf bir milletiz!

**O.M yayınevi ve B.G kısaltmaları B.G isimli kişinin açtığı dava sonucu mahkeme kararının 06.01.2022 tarihinde B.G’nin avukatı tarafından bana e-postayla iletilmesi sonucu tarafımdan gizlendi. İlk defa bir blog yazımla ilgili böyle bir mahkeme kararı ve taleple karşılaştım.