Bazı Fotoğraflar Çekilemez

Bu akşam yağmurda yürürken neyi anladım biliyor musun? Ruhumu dinlendirecek birkaç kitaba ihtiyacım var. Saatlerimi harcadım; elim Yunus Emre’yle Şems Tebrizi’ye dokundu. Şimdi onlar, yanı başımda.

Huzur’dan ayrılınca neyi düşündüm biliyor musun? Herkesin ilahi sınavı, kendine zor. Kimse için kolay değil tâbi tutulduğu hiçbir sınav.

Bu gece neyin farkına vardım biliyor musun? Hayatta bazı fotoğrafları çekmek ve çekilmek imkansız. Şimdi ben ki her yazıyı yazabilir miyim? Yazarım belki ama her fotoğrafı çekebilir miyim…

Çektiğim her fotoğraf karesi belki şimdi değil ama zamanla bana acı verecek mi? Bilmiyorum…

Sükût u Hayâl

Aslında bu yazıyı yazmak gibi bir gayem yoktu.

Her günkü yazı çalışmalarımı bitirecek, belki bir iki fotoğrafla meşgul olacak, yine arşivimden bir film seyredip uykuya dalacaktım.

İnsan bazen, bir hayalinin elden uçup gittiğini görüyor; bir şey yapamıyor. Hemen ardından daha başka bir hayale tutunmaya çalışıyor. Eğer o da yoksa vay o insanın haline. Neyse ki ben, çok istediğim bir hayalin gerçekleşme ihtimalinin ortadan kalkmasının hemen ardından var olan bir başka hedefime odaklanabildim.

Kendinizi gurbetteymiş gibi hissettiğiniz ve öyle bir şey olmasa bile sanki birine çok âşıkmışsınız da onun hasretinden yandığınız olmuş mudur? Bunu yazıyorumsam demek ki o hissiyat içindeyim. Ama niye öyleyim ya da böyleyim?

Kimi bu kadar özlüyorum, bilmiyorum ama bu duruma canım çok sıkılıyor. Birini fena halde özlüyorum ve olmayan bir sevgilinin kara sevdasını yaşıyorum.

facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni RSS abonelik

Allah Yunus’u Yarattı ve Pala Onu Yeniden Yazdı

Şimdi anlarım nedendir, Evren’in başına Yunus koyulduğu! Aşk’a doymayan Sevgiliye koşandır! Yunus yıllar yılı aramış, divâne olmuş. Şimdi anlarım nedendir… Umduğunu bulmak değil marifet! Marifet; Sevgiden Hakk’a varmak, Hak’tan Sevgiliyi yaratmak…

OD; İskender Pala için onun son romanı, bir Yunus romanı. Benim içinse o, hem Pala’nın yazdıkları hem de kitabın ilk kapağıyla son kapağında kardeşimin yazdıklarıyla muhteşem bir hazine. OD; ölümünden asırlar sonra İskender’den Yunus’un aziz hatırasına bir armağan; Evren’in En Muhteşem Efe’sinin de bana en özel hediyesi.

OD’da Yunus Emre‘nin Derviş Yunus’tan Bizim Yunus olana kadar ki sürecini kendi, Molla Kasım ve oğlu İsmail’in ağzından dinliyor; İskender Pala’nın usta kaleminden okuyorsunuz.

Irmak ile göl olmak arasında adımları gidip gelen; Bütün mesele ırmak olup koşmalı mı; yoksa göl olup dinlenmeli miyim? sorusuna yanıt arayan bir Can Yunus… Bütün evreni, kendini bilme yolunda bir kitap sayan Derviş Yunus… Pişmanlık kadar insana yakışan bir hal tanımadım ben diyecek kadar pişmanlıklarla dolu bir Kul Yunus… İlahî, gider benden benliği ve doldur içime Sen’liği! diye haykıran bir Âşık Yunus…

OD’u okuduğum süre boyunca Yunus’u, oğlu İsmail’i, Molla Kasım’ı, Tabduk Emre‘yi ve hatta Mevlana‘yı dinledim. 359. sayfanın son satırıyla onlar susunca, evrende derin bir sessizlik oldu; ben bu sessizliğin sükûnet olmasını diledim.

Seni okudum / Seni gördüm /Seni hissettim / Sana dokundum / Seni tattım / Seni tanıdım / Seni anladım!

Vakti gelmişti… Gelmişti ki; Ben bu kitabı aldım, okudum… Yıllarca gerekeni yapmamışken bu satırlarda ve sözlerde oldu hepsi. Sen oldun aktın içime, yüreğime… En güzeli de ben abimi tanıdım, anladım. Benim abim; Yunus Evren…

facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni RSS abonelik

Rüyayı Yaşamak

Dün Aykut‘la birlikte yağmurda arabayla dolaştık. Arabayı tam Vardar Pastanesi’nin önüne park ediyordu ki keşke bir deniz kenarı olsa da durup onu seyretsek dedim. Birden kendimizi Kuşadası Devlet Hastanesinin hemen altındaki o seyir bölümünde buldum ;) Yağmurlu Aydın gününde yolculuk yapmak bana çok iyi geldi.

Sıkıntılı bir cumartesi günü yol boyu dilimde dualar vardı. Kararsızlıklarımın, tercihlerimin ya da atacağım adımların ne olması gerektiği konusunda bir işarete ihtiyacım vardı. Dönüşte Kızılcaköy’e uğradık. Sanki orada birileri Continue reading →

En İyi Kişisel Blog Olmanın Zorluğu

Taşları yerine koymakla meşgulüm aslında. Susmakla yoruluyorum. Sükûnet’e en çok ihtiyacım olan zaman dilimlerini yaşıyorum. Vakit ayırdığım şey’lerin niteliği değişti, bunların arasında ben artık daha az’ım.

Niye bu kadar sustuğumu soranlara yazabilecek çok fazla bir şeyim yok. 2012 büyük beklentilerin olduğu yıl benim için, doğru. 2010 yılı gibi bir yılı bir daha yaşamak istemediğimi tüm dualarımda dile getirmiştim. Bir kardeşi kaybetmiştim o yıl, kolay değildi. Ne o kardeşin yerini ne de onun ölümüyle duvardan indirilen çerçevenin yerini şu vakte kadar doldurmak mümkün olmadı. Üstüne üstlük beraberinde o çok sevdiğim öğretmenlik de ellerimden kayıp gitti. Hayatımda derin izler bırakan o kara yıl etkisini 2011’e kadar devam ettirdi. Neyse ki geçen yıl her şey bir nebze olsun iyileşti; hava daha aydınlık olmaya başladı.

Benim dünyamda Evren olmak bir hayli zor; sanal alemde e-vren günlüğü gibi bir blogla yer alıyor olmak e-vren olabildiğin ölçüde Evren olmaktan çok daha kolay.

Yukarıdaki videoblog, e-vren günlüğü’nün Blog Ödülleri 2011‘de halk oylaması sonucu ilk 10’a girmesi üzerine hazırlanmıştı. Sevgili Nur Şentürk‘ün sesiyle hayat verdiği bu vlogu yayımlamak üzereyken ilk 3’e girenler ödül törenine davet edildi. Ödül gecesine e-vren günlüğü’nü görebilmek için katılanların sorduğu soruların cevapsız kalmasının bir anlamı olmalıydı. O sorular ödül törenindeki fısıltı gazetesi ile saatler sonra anlam kazandı: e-vren günlüğü’nde GSM operatörleri ile ilgili geçmişte yazılan yazılar.

Kişisel blog denilince ortaya çıkan profil az çok bellidir. e-vren günlüğü’nün ortaya koydukları da artık yarışma üstü bir yapıya sahip olduğunun bir göstergesidir. Belki de hata burada yaşandı. Bu blogun ziyaretçileri -ki oylarıyla yüzlerce blogun arasında e-vren günlüğü’nü ilk 10’a taşıdılar- bu çok sevdikleri e-yaşam yolculuğunu daha başka bir platformda görme istekleri garip bir durumu da ortaya çıkardı.

Ortada baş döndüren bir dünya ve korku duyulan bir gerçek var: Biz ona boşuna yıllardır e-vren günlüğü demiyoruz ;)

 facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni RSS abonelik

Her Fotoğraf Kendi İnsanını Yaratır

Fotoğrafın en güzel tarafı, objeyi kişiselleştirebiliyor olmamıza imkân tanımasıdır. Bu imkânı sizin bakış açınız, detayları görebilme kabiliyetiniz ve photoshop teknikleri de sunabilmektedir. Görüneni olduğundan farklı sunabildiği ölçüde etkileyici olabilen fotoğraf, elbette ki kendi insanını yaratmaz. Fotoğraf var olanı, göstermek istediği gibi gösterir.

Fotoğrafın detayları: http://www.flickr.com/photos/evrengunlugu/6241223499/

 facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni RSS abonelik