24 yaşında yazmaya başladığım bu blog, bugün 20 yaşında. Sadece kendimin değil evrenin de günlüğünü tutma amacıyla “evren günlüğü” adını verdiğim kişisel bloğum 20’li, 30’lu yaşlarıma ait binlerce cümleyle inşa edildi. Bugünse bu yazıyı 45. yaşımın ilk ayında, Levent’teki Sanatçılar Parkının serinliğinde yazıyorum. 2005 yılında, Aydın’ın 40 derece yaz sıcağında, henüz Adnan Menderes Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı öğrencisiyken yazmaya başlamıştım. Ta o zamanlar, blog yazarlığı yolculuğumun yirmi yıl süreceğini, hatta İstanbul’da devam edeceğini asla tahmin edemezdim. Onca yıldır buraya yazdıklarım kadar yazamadığım, açık açık yazamayıp da satır aralarında haykırmaya çalıştığım ne çok şey oldu.
Malum, bir dönemler bloglar ve blog yazarları çok popülerdi. Birkaç kurum tarafından peş peşe blog ödülleri dağıtılıyordu. Ne o dönem ne de bu yirmi yıllık süreçte herhangi bir ödül almadığım gibi blog ekosistemini güçlendirebilmek adına tamamen ücretsiz ve gönüllü olarak üç yıl üst üste Blog Yazarları Çalıştayı düzenlediğim için linç edildim.
20 yılın sonunda bugün, o ödül alan blogların çoğu ve beni linçleyen, hatta “Evren’i indireceğiz!” gibi akıl almaz cümleler yazabilecek kadar hırslanan blog yazarlarının hiçbiri yok. “Yok” derken, gerçekten yoklar. Blogları kapandığı gibi hiçbir sosyal hesapta dijital olarak varlık da göstermiyorlar.
Geçen haftalarda oturup bugüne kadar Türkiye’de düzenlenen blog ödülleriyle ilgili organizasyonları ve bu organizasyonlarda ödül alan blogları araştırdım. Çok üzücü ve mutlaka üzerine eğilip tekrar blog çalıştayı bile yapılması gereken bir gerçekle yüzleştim. Ödül alan blogların büyük çoğunluğu kapandığı gibi ödüllü blog yazarlarının bazılarının sosyal ağlarda hesapları dahi yok. Belki de kendi tercihleriyle “unutulma haklarını” kullanıp internette anonimleşmeyi ya da hiçbir sosyal mecrada yer almamayı seçtiler.
Öyle ki artık niçin yazmadıklarını, bloglarını uzun yıllar neden güncellemediklerini veya ödüllü bloglarını hangi sebeple kapattıklarını öğrenmek istediğimde çoğu blog yazarının ne bir iletişim bilgisine ne de herhangi bir sosyal medya hesabına ulaşabildim. Umarım, bir yerlerde içerik üretmeye devam ediyor ya da en azından ödüle layık görülen bloglarındaki yazılarını silmeyip saklamışlardır.
Yirmi yıllık istikrarlı sürecin sonunda; vakti zamanında Aydın’da yaşayan bir blog yazarı olarak uzaktan uzağa baktığım İstanbul’daki o ışıltılı (!) ödüllerin en kıymetlisi sanırım bana kısmet oldu. Türkiye’nin en uzun süredir yazan blog yazarı olarak en eski ve hâlâ güncel Türkçe bloğuna sahibim. Dönüp dolaşıp geldiğinizde hep açık olan tanıdık bir kapı “evren günlüğü”. Beni bulacağınız yer de burası. İnternet kaosu içinde, milyarlarca alternatifin arasında bu bloğun, sakin bir liman olduğunun farkındayım.
Yirmi yıldır blog yazan, yüzlerce blog takip edip okuyan biri olarak, her geçen gün daha çok inandığım savımı bugünün vesilesiyle tekrar hatırlatmak isterim:
İnterneti bloglar kurtaracak!
Hep yazmaya ve yazarak “bilgimin sadakasını verebilmeye”, daha uzun yıllar devam edebilmek dileğiyle.

e-vren günlüğü sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Çok teşekkür ederim Elif, hep beraber inşallah.
[…] günlerde, Evren Soyuçok’un “Blog Yazarlığında 20 Yılı Doldurdum” başlıklı yazısını okudum. Kısa değildi, ama hiç bitmesin istedim. Çünkü orada sadece […]
Blogculuk hep olacak :) İyi ki yazıyoruz, sesimiz soluğumuz daim olsun Evren.
<3