2017 Ajandaları Arasında Öne Çıkan Bir İtalyan: Moleskine

Moleskine defterleri 200 yılı aşkın bir süredir üretilen efsane dünya markalarından biridir. Tarihte Vincent Van Gogh, Pablo Picasso, Ernest Hemingway Bruce Chatwin gibi ünlülerin Moleskine defterlerini düzenli olarak kullandıkları söylenmektedir. 1986 yılında üretimi durdurulan defterler 1997 ylında Modo&Modo adlı Milano’lu küçük bir yayıncı tarafından yeniden yaşama dönderilmiştir. 201’te İtalyan Borsasında işlem görmeye başlayan firma 2016 yılında Belçika’lı D’leteren grubu tarafından satın alınmıştır. Moleskine 400 çalışanı ve geniş iş ortaklıkları ile büyüme evresindeki son derece yaratıcı bir şirkettir. İtalya ve Belçika’nın yanı sıra Şanghay, Singapur, Fransa (2013), Almanya (2013) Amerika, Asya iştirakleri ile dünyaya yayılmış durumdadır.

Kalite Markanın Kalıcılaşmasını Sağladı

Özel not defterleri, planlama defterlerinin yanı sıra, yıllık ve ajanda serileri ile adını duyuran Moleskine lüks defter üretiminde son derece özel bir yaratıcılığın temsilcisi durumundadır. Ürettiği kalite, önemli ölçüde başarıyı getirmiş olmasının yanı sıra, markanın piyasada kalıcı bir yer edinmesini de sağlamıştır. Özel defter sistemlerine çantalar, kılıflar, kalemler ve benzeri aksesuarları da ekleyen Moleskine markası ürün yelpazesini genişletirken kalitesini korumayı hep ilke edinmiş durumda.

Markakalem Store’de 10 TL’den 264 TL’ye kadar olan fiyat aralığında sunulan Moleskine ajanda ürünleri farklı cilt rengi seçenekleri ile keyifli kullanımlar için elinizin altında olacak özel defterlerdir.

Kalite Alışkanlık Haline Geldi

Moleskine ajanda 2017 seçenekleri oldukça başarılı modellerle sistemimizde yerini almış ve üyelerimizin yoğun ilgisini görmüştür. Şimdiden 2018 hazırlığı yapan firma, müşterilerinin nabzını yeni model oluşumları için tutmaktadır. Zira Moleskine kullanımı son derece keyif verici yönleri ile alışkanlık haline gelmiş durumdadır.

2017 ajandası tükenme noktasındaki stoklarımıza rağmen Moleskine ürünlerindeki %15 ekstra indirimimizle ilgi görmeye devam etmektedir.

12 aylık ajandalar(http://www.markakalem.com/2017-ajanda) standart üretimleri renkli kapak tasarımları ile oldukça hoş bir görsele sahiptir. Kâğıt kalitesi adeta yazmaya davet eden kullanışlılığı ile kalem ve defter severlerin vazgeçilmezleri arasına girmeyi hak etmiş durumdadır.

Lüks üretim tanımı içine giren Moleskine ürünleri, kalitesi ile bu tanımın bir adım dışına çıkmış, sunduğu niteliğe oranla ekonomik kalan fiyatları müşterilerine ilan etmeyi başarmıştır. Markakalem store, Molineks ürün çeşitlerinin hepsinde %15 indirim uygulayarak üyelerinin ilgisine sunmaktadır.

MarkaKalem’i sosyal medya’da takip edin:

https://www.facebook.com/markakalem
https://www.instagram.com/marka_kalem

“Röportaj” zannettiğiniz şey aslında “Söyleşi” olabilir mi?

Ayşe Arman‘ınkiler başta olmak üzere sağda solda okuduğunuz “röportajlar” var ya, aslında hemen hemen hepsi “söyleşi”. “10 soru sor, hemen altına cevapları yerleştir, sonra yayımla” pratikliğindeki söyleşiyi, röportaja dönüştürebilmek edebi yetkinliği, bol kültürü, bol okumayı ve aslında bir anlamda Yaşar Kemal olmayı gerektiriyor. O yüzden “istediğimi istediğim gibi adlandırırım” keyfiliğinden vazgeçip şu “röportaj” yaptığınızı zannettiğiniz görüşmelerinizi “söyleşi”ye dönüştürün. Ya da “röportajın” aslında tam olarak ne olduğunu öğrenin ve yok olmak üzere olan bu hem gazetecilik tekniğini hem de edebiyat türünü hep birlikte canlandıralım. O halde ben bildiğim kadarını aktarmakla kamuoyuna yardımcı olmaya çalışayım.

Continue reading →

İnternet belki de o kadar iyi bir icat değildir

Giovanni Sartori‘nin Görmenin İktidarı kitabı, son dönemde okuduğum ve en beğendiğim kitaplardan biri. Sartori, daha çok televizyon teknolojisi üzerine odaklansa da internet üzerine söyledikleri de ezber bozan türden. Bu sebeple özellikle kitabın internetle ilgili bölümündeki notları paylaşmak istedim. Sartori de yaşadığımız yeni dönemin “internet ve sanal alemlerin egemenliğinde” olduğunu kabul ediyor ve yine bildiğimiz bir şeyi söylüyor: Bu yeni dönemin parolası “dijital olmak”tır. Peki ya internetle ilgili söylediği ilginç görüşleri neler? Continue reading →

Funda Güleç Yalçın: Blog yazarları güçlerinin farkında değil

İlk Türkçe Bloglar listesindeki isimlerle söyleşilerin beşincisini kendisiyle yapmak istediğimde sevgili Funda, beni her zamanki gibi kırmadı. Ajandası hep dolu olan ve etkinlikten etkinliğe koşturan Funda, Blog Yazarları Çalıştaylarının her ikisinde de davetimi geri çevirmeyip bütün gününü boşaltarak Türkçe içerikleri blogların geleceği adına  attığımız küçük adımlara dahil oldu. Kendisiyle söyleşi için bir araya gelmemiz hem onun yoğunluğundan hem de benden kaynaklanan bazı sebeplerden dolayı hemen mümkün olmadı ama nihayet 22 Nisan Cumartesi günü Levent’te buluşmak üzere sözleştik.

Söyleşi öncesinde Funda’nın eşi Hasan Yalçın‘la da tanışma şansım oldu. Üçümüz, – hatta bir ara ikimiz – keyifli bir sohbet ettiğimizi düşünüyorum. (Hatta içimden bir ara “Hasan ağabeyle de ayırca bir YouTube’luk söyleşi mi yapsam?” diye geçirmedim değil.) YouTube videolarından takip ettiğim biriyle karşılıklı sohbet deneyimini de ilk defa yaşayınca biraz değişik geldi bana. Sohbeti de kendisi de çok tatlı biri ve zaten Funda da eşi için sürekli “Benim tatlı kocam” dedi. Sohbet sırasında Funda “Evren biz birbirimize benziyor muyuz?” diye sordu. İkisini birbirine yüz yüze karşılaşmadan önce de benzetiyordum, o gün orada da benzettim. Ama Funda, benzemediklerini çünkü kendisinin çok güzel bir kadın olduğunu esprili bir dille yineledi. Bence yüreği de kendileri de güzel bu iki insan, birbirine yakışmakla kalmamış birbirini çok da güzel tamamlamışlar.

Diğer 4 söyleşide olduğu gibi Funda’yla yapacağım söyleşi de blog / blog yazarlığı merkezliydi ve Türkiye’nin ilk blog yazarlarının blog kültürü adına düşünceleri üzerine yazılı bir arşiv oluşturma amacıyla çıktığım bu yolda temel birkaç soruyu da bu çerçevede tutmaya çalıştım. Bunun yanında özellikle Funda’nın son blog yazıları ile 2009 yılındaki ilk yazılarını ve yeni çıkan kitabı “Küçük İşletmeler için Sosyal Medya“yı okuyup notlar aldım.

Funda, benim için uzun yıllar sadece dijital ortamda iletişimimin olduğu bir blog yazarıydı. İlk yüz yüze görüşmemiz de Blog Yazarları Çalıştayı 1’in yapıldığı İstanbul Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezinin bekleme salonunda oldu. Açık olmam gerekirse öncesinde de profesyonel olduğunu düşündüğüm Funda’nın duruşundan, bilgi birikimden fazlasıyla etkilenip -elimde olmadan- ondan çekinir bir tavra büründüm. Bunu ona ne kadar yansıttım bilmiyorum ama o çalıştaydan sonra Funda ile iletişimimde -kem küm dönemi-ne girdiğimi hissettim. (İtiraf edeyim, benden yaşça büyük olmasına rağmen kendisine ismiyle hitap ettiğim için bana sinir olduğunu bile bir dönem düşündüm. Hatta hep merak ettiğim bu konuyu söyleşi esnasında da sormayı planlıyordum ama arada kaynadı.) Ona karşı içimde ördüğüm duvarın kırılma noktasını İndir.com Mobil Etkinlik‘te tekrar bir araya geldiğimizde yaşadım. Funda, o etkinliğin sunuculuğunu üstlenmişti ve mobil uygulama ödülü adaylarıyla kurduğu sıcak iletişim, sunumlarındaki samimi tavrı beni çok etkiledi. Zaten bu söyleşide Funda’nın kendisiyle ilgili değerlendirmelerini dinlediğimde de geçmişte yaşadığım hissiyatta çok da haksız olmadığımı anladım.

Elbette aslolan “kişinin kendisiyle ilgili sözleri”dir ancak her ne kadar aşağıdaki söyleşide kendisi kabul etmese de onun duygusal ve kucaklayıcı bir yapısı olduğuna -hâlâ- inanıyorum. Ama şunu da kabul ediyorum: Profesyonellik -zannediyorum- daha mesafeli ve güçlü durmayı / görünmeyi gerektiriyor.

Funda’nın söyleşisinde öne çıkan bir nokta var ki üzerinde durulması ve değerlendirilmesi gerekiyor: “10 kişi de olsa blog yazarlarının bir araya gelerek -gerçek manada- birlik beraberlik gösterip bazı konularda ortak adım atması.” Bu görüşe gönülden katılmakla kalıyorum, somut bir adım atmak gerektiğini de biliyorum ve kişisel menfaatlerden, kibirden uzak arkadaşlara aynı çağrıyı ben de yineliyorum. Çünkü “İnterneti bloglar, blogları da işini iyi yapan blog yazarları kurtaracak.”

Söyleşinin blog yazarlarına katkı sunmasını, yeni kapılar açmasını ve Türkçe içerikli blogların temelini oluşturan ilk yazarlarla ilgili önemli bir dijital arşiv olmasını diliyorum. Ayrıca söyleşiyi, en altta yer alan videodan Funda’nın kendisi sesiyle dinleyebilirsinizContinue reading →