“Röportaj” zannettiğiniz şey aslında “Söyleşi” olabilir mi?

Ayşe Arman‘ınkiler başta olmak üzere sağda solda okuduğunuz “röportajlar” var ya, aslında hemen hemen hepsi “söyleşi”. “10 soru sor, hemen altına cevapları yerleştir, sonra yayımla” pratikliğindeki söyleşiyi, röportaja dönüştürebilmek edebi yetkinliği, bol kültürü, bol okumayı ve aslında bir anlamda Yaşar Kemal olmayı gerektiriyor. O yüzden “istediğimi istediğim gibi adlandırırım” keyfiliğinden vazgeçip şu “röportaj” yaptığınızı zannettiğiniz görüşmelerinizi “söyleşi”ye dönüştürün. Ya da “röportajın” aslında tam olarak ne olduğunu öğrenin ve yok olmak üzere olan bu hem gazetecilik tekniğini hem de edebiyat türünü hep birlikte canlandıralım. O halde ben bildiğim kadarını aktarmakla kamuoyuna yardımcı olmaya çalışayım.

Continue reading →