Blog Denen Şey

Özel yaşamını, video ve fotoğraflarını, gündemdeki olaylarla ilgili kişisel görüşlerini, yaşadığın ilişkilerin iç dünyandaki yansımalarını elektronik ortamda milyonlarca insanla paylaşıyorsan sen de bir blog yazarı/blogger‘sın. Bu paylaşımına istersen blog, ister weblog, istersen de elektronik günlük ismini ver. Hiç farketmez.

Blog, serbest bir oluşum ve tamamen kişisel bir uğraş olarak ortaya çıkmıştır. Ortak yazılanlar, kopyala yapıştır içeriğe sahip olanlar benim için blog özelliği teşkil etmiyor. Öyle ki takip edilesi bir özelliğe de sahip olmuyor. Peki iyi bir blogun özellikleri nelerdir, başarılı bir blogger nelere dikkat etmelidir?

  • İlle de kişisel fotoğrafınız olmalı. Bu konuda blog sahipleri ikiye ayrılsa da ziyaretçiler yazılarını okuyup beğendikleri blog yazarının kimliği merak ederler. Hiç fotoğrafını kullanmayıp, meçhul yazar olmayı tercih edenler de bir süre sonra okur kitlesini kaybetmektedir.
  • Yazılar mümkünse blog yazarına ait ya da kendi çektiği fotoğraflarla-görsel öğelerle desteklenmelidir. Bir blogta görsellik çok önemlidir. Yazıyı okunur kılan en önemli iki unsur sağlam bir başlık ve iyi bir fotoğraftır. Yapılan en büyük hatalardan biri de grafik sitelerinde konuyla ilgili fotoğraflar bulup yazıya eklenmesidir.
  • Sağlam ve ilgi çekici bir başlık kullanılmalı. Bu aslında bir kabiliyet meselesi de sayılabilir. Ama yazının özeti sayılabilecek başarılı başlıklar, bir yazının okunma ihtimalini yükseltmektedir. Başlığı sayesinde sloganlaşan ve e.psoatalar arasında dolaşan pek çok blog yazısı mevcuttur.
    Ziyaretçilere saygı göstermek bir zorunluluktur. Bu anlamda söylenebilecek pek çok şey var: Doğru bir Türkçe, lan’lı ulan’lı bir dilden uzak bir üslup, kimliğini saklamamak ve yorumlara en kısa sürede cevap vermek.
  • “Blog benim blogum değil mi, dilediğim gibi yazarım” diyen pek çok blogcu var. {Eğer öyleyse internette değil, bir defterde günlük tutmak daha doğru bir davranıştır.} Ve bunların çoğu nedense Türk Blogger’lar. Bizim kadar dilini kötü kullanan bir millet daha yoktur. Konuşma diliyle yazacağım derken sesli harfleri yok sayan, kelimeleri çözme işini ziyaretçiye bırakan bir blog sahibi kısa sürede okur kitlesini kaybetmeye mahkumdur. Yaşanılanların en iyi düzgün bir dille ifade edilebileceğini unutmamak gerekir.
  • Ziyaretçiler – okurlar siz istediğiniz için değil kendileri istediği için sizin blogunuzdadırlar. Kimisi sessizce elektronik günlüğünüzü takip ederken kimileri de bu ziyaretini size duyduğu saygıdan dolayı yorumlarıyla ölümsüzleştirmek isterler. Yorumlara ve atılan e.postalara en kısa sürede cevap yazmak büyük bir zorunluluktur. Okurlara kısa bir mesajla dahi geri dönerek onlara saygı duyduğunuzu göstermelisiniz.
  • Yorum kısmı chat odası değildir! Yorumlara hemen altından yine yorum kısmından cevap verme alışkanlığı yavaş yavaş kayboluyor ki iyi de oluyor. Arama motorundan bir şekilde sizi bulmuş birisi ilk ve son yorumunu yapmış olabilir. Onun yorumuna vermiş olduğunuz cevabı görmesi adresinizi hatırlamama ihtimalinden dolayı mümkün olmayabilir. En doğru davranış e.ppostayla geri dönmektir. Ayrıca yorum kısmından cevap yazmanın bir sakıncası da iki farklı üslup riskidir. Yukarıdaki yazıda duygusal bir dil kullanan blogger, altta cevaben yazdığı yorumda höy löy löy tarzı bir üslup kullanınca bütün sihir bozulabiliyor.
  • Blogun “kişisel bir şey” olduğunu unutmamak çok önemli. Blog, yazarının kişisel dünyasıdır. Kendi reklamını yapar, düşüncelerini pazarlar, cümlelerini satar, kendisini ifade etmeye çalışır, sesini duyurmak için bir yol olarak blogunu kullanır. Belki de kariyer hedefleri çerçevesinde blogunu inşa eder. Bu sebeple blogta yer alan yazıların, görüşlerin, video ve fotoğrafların mümkün olduğunca size ait yani kişisel olmasına özen göstermekte fayda var. Can Dündar’ın çok beğendiğiniz bir köşe yazısını, Özdemir Asaf’ın beğendiğiniz pek çok şiirini blogunuzda çarşaf çarşaf yayınlayarak blog tuttuğunuzu sanıyorsanız yanılıyosunuz. İnsnalar beğendikleri köşe yazarlarının yazısı okumak için sizin blogunuza değil, o yaarın kişisel sitesine gidecektir. Şiirler için de pek çok elektronik antoloji sitesi mevcut. Ziyaretçilerin başkalarına ait yazılar için değil, sizin için orada olduklarını unutmayınız.
  • İstatistik bilgilerinizi paylaşın. Okurlarınızın büyük çoğunluğu sizin e-günlüklerinizde bahsettiğiniz başarılarınızdan, mutluluklarınızdan sevinç duyan insanlardan oluşmaktadır. ilginçtir ama bu tartışılmaz bir gerçektir. Sadık okurlar, blog sahibinin inişlerini çıkışlarını takip ederken, onun başarılı bir yol çiziyor olmasından yanadır. Kendi dünyasıyla özdeşleştirmeye başladığı blgunuzun ziyaretçi sayısının artıyor olmasını da önemser. Bunu sevdiğiniz bir yazarın kitabının çok fazla satması gibi düşünebilirsiniz.
  • İyi bir blogta bulunması gereken özellikler saymakla bitmez. Benim üç yıllık tecrübelerim dahilinde not düşebileceğim noktalar şimdilik bu kadar. Son derece yoruma ve güncellemeye açık bir konu. Tabi tartışmaya da… Bu yazıya yapılan her yeni yorumun, içeriğe büyük katkı sağlayacağı kesin.

e-vren günlüğü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.