{Mayıs ’07 MisAfiR KaLeM Yazısıdır}
‘Yaş otuz beş yolun yarısı’ demiş şair, oysa ben daha yolun kenarındayım. Hızla geçip giden zaman insanı bazı şeyler için erteliyor. Bu bazen iskeleden kalkan vapura koşmak, bazen de ertelenmiş bir aşkın gelmesini beklemektir. Birçok şeyin ertelendiğini düşünürken aslında kendimizi ertelediğimizi fark ederiz.
Duygularımızı ifade etmekte zorlanırız ve konuşmayı erteleriz. Konuşmak istediğimiz kişi yüzümüze baktığında duygularımızı anlayacağını düşünürüz. Sıcak bir bakışımızın yettiğini… Oysa ‘seni seviyorum’ diyememenin ağırlığı altında ezilirken, duygularımızı ertelemenin canımızı acıttığını fark ederiz. Sevdiğimiz insanların artık yanımızda olmadıklarını anladığımızda bu gerçek bir tokat gibi çarpar yüzümüze, içimizi acıtır.
Bazen ertelediğimizi düşündüğümüz şeyleri aslında erteler gibi yaptığımızı fark edip, ona kavuştuğumuz zaman aslında ona koştuğumuzu anlarız. Aşık olduğunuz insanı düşünün; o size en yüce, en ulaşılmaz kişi gibi gelirken aslında size şah damarınız kadar yakın olduğunu anlarsınız.
Hayat geç kalınmışlıklarla dolu. Tam yetiştim derken uçup gidenlerin hüsranına uğrarız. Hüsranımızı etrafımıza hissettirmeden ‘mutluluk’ maskesi ile aynaya bakıp kendimizi kandırırız. Aslında mantığımız yani hayata bakış açımız şu olmalı; Talha Bora Öge’nin sözüyle: ‘Dün bitti, yarın gelmedi; öyleyse anı yaşamalı.’
—
Özge YERLİGÖK, e–vren günlüğü’nün Mayıs 2007 MisAfiR KaLeM’i. Adnan Menderes Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümünde lisans eğitimini alıyor ve İzmir’de yaşıyor.