Bu yazıyı yazmaya başlamadan az evvel şu an 11. sınıfa geçen delikanlı, yiğit ve çok başarılı bir öğrencim mesaj attı: “Hep diyorum ya hocam, bir gün sizinle aynı okulda öğretmenlik yapacağız.” Benim aslan öğrencim bunu hep söylüyordu yine söyledi; gönlüm titredi. Bir de dün üniversite tercihlerini onayladığımız bir öğrencim daha var. Kendisi okul birincisi oldu ve edebiyat öğretmeni olmak için can atıyor. Aynı şehirde ben edebiyat öğretmenliği o da edebiyat öğrenciliği yapacağız, hafta sonları da beraber kahvaltı edeceğiz; böyle bir hayalimiz var umutla beklediğimiz ;)
Öğleden sonra Safiye Sultan ve Ziya‘yla Aydın Devlet Hastanesi‘nde hasta ziyaretindeydik. 4. kata çıkmamız gerekiyordu ve annemin kalbi olduğu için asansöre bindik. Asansöre -2. kattan binen mavi kıyafetli hastane elemanlarının Recep İvedik’in iğrenç repliklerini aratmayan eğitim ve kültür kırıntısından yoksun esprilerine 1-2 dakika kulak misafiri olmak zorunda kaldık. Acil servisinden sınıfta kalan Aydın Devlet Hastanesi’nin o başhekimini bu kez asansörlerine davet ediyorum ;) Hatta o elemanlar oraya KPSS ile giren memurlar değil de sözleşmeli şirket personeliyse onlarla yüz yüze bir mülakat bile gerçekleştirsin ;) Recep İvedik serisini seyredip seyretmediklerini sorsun, ağızlarını arasın ;) Zaten çocuklara Recep İvedikvari filmleri seyretirmeyin, böyle koca adamlara ise hiç seyrettirmeyin. Sonra etrafında kim olursa olsun böyle dangalak dangalak konuşup çirkinleşebiliyorlar.
Ziya’nın nişanında bazı önemli detaylar vardı, benim için ilklerin yaşandığı bir geceydi. Çocukluk arkadaşım olan ve yıllardır aynı şehirde yaşıyor olmamıza rağmen yaklaşık 20 yıldır birbirimizi görmediğimiz Mehtap‘la ilk kez bir araya geldik ;) Bir araya geldik ama sadece 3 dakika; çünkü giderlerken bizi görüştürdüler ;) Babamın ölümüne yakın Avusturya’daki son günlerine dair travmatik detayları dinledim millet vur patlasın çal oynasın eğlenirken. Sonra da herkes “Evren nerede, neden oynamıyor?” diye yırtınıyordu. Dokuz yıl önce zor atlattığım bir gerçek, karşımda hayatımın en önemli ayrıntılarını sıralıyordu bana ve bütün o ayrıntıların her biri, üzerine sayfalarca yazı yazılacak, psikolog-psikiyatr ne bulursan gidip konuşulacak türdendi. Ayrıca nişan vesilesiyle ilk kez gördüğüm, yeni tanıştığım akrabalarım da oldu; hatta bir tanesiyle uzaylı görmüş insan oğlu gibi tuhaf tuhaf bakıştık durduk ;)
—
evrengunlugu.net
2010-2011 dönemindeki yayın süresince Acil İhtiyaç Projesi Vakfı‘nı, AİP Vakfı’nın proje ve çalışmalarını gönüllü olarak desteklemektedir.
e-vren günlüğü sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
“Hep diyorum ya hocam, bir gün sizinle aynı okulda öğretmenlik yapacağız.” Ben de böyle demek istiyorum, ama demiyorum artık dediğimin tersi oluyor :)
ahh o hayaller! her şey nasıl da bir anda uçup gitti… ama söz ben size kahvaltı hazırlayacağım;)) bir gün mutlaka…
Ahhh o hastane personeli konusunda bir yazmaya başlasam ne dur bilirim ne durak ama…
Ki bir de bunu benim gibi hastanelere senede 3-5 kez anca yolu düşen biri söylüyorsa, sık sık o kapıları aşındırıp o tür insancıklarla sık sık bir araya gelmek zorunda kalanların Rabbim yardımcısı olsun.
Geçmişin kırıntıları (iyi yada kötü) her zaman istediğimiz yer ve zamanda çıkmıyorlar karşımıza. Denge noksanı insanların da yardımı ile zamansız yer bulabiliyorlar hayatımızın “şu an” bölümünde. Müdahale edip kurtarabiliyorsak “o an”ımızı ne mutlu bize…
Bence nişan,düğün,kına gecesi gibi etkinliklere de insanları hem yazılı hem de sözlü sınavla almak lazım.Nedendir bilmem bu tarz sohbetlerden garip bir zevk alan tuhaf bir kesim var.En kötüsü de ruhları hiç darbe almıyor.Kaldıkları yerden devam etmesini beceriyorlar üstelik arkalarında bıraktıkları enkazı hiç umursamıyorlar…