Vahim Bir Durum

Türkiye’nin her yerine yayılmış teknoloji mağazalarının Aydın’daki şubelerinde çalıştırılan elemanları itinayla seçtiklerine bugün kesin inandım. Bütün çalışanlar cümbür cemaat toplanmış, sohbet ediyorlar. Biri bir taraftan bir müşteriye Vista’yı XP’ye çevirebileceğini tavsiye ediyor. Müşteri de “yasal olmayan yollara başvurmak bize göre değil” diyor. Kasadaki bayanı önceki alışverişlerimden hatırlıyorum, yanındaki uzun boylu arkadaşı da. Yine memnuniyetsiz bir ifade yüzlerinde ya da “küçük dağları ben yarattım” havası… Bu çocuklara ya az maaş verip çok mesai yaptırtılıyor ya da onlar çalıştıkları iş yerinin sonsuz patronu olduklarına inanmışlar. Teknoloji mağazasının adını yazmama gerek yok. Oradan kim alışveriş yaptıysa satış sorumlulularının suratsızlığından şikayet ediyordu :)

Uzaklara gittim bugün. Farklı havalar soludum, farklı insanlar gördüm. Akşamında Bey Camiin avlusunda, kocaman bir ağacın altında abimle omuz omuza teravih namazını kıldım. Haftasonuna dair değişik bir plan yaptım. Biraz keyfim yerinde gibi bugün dolaşıp geldiğim için sanırım :)

Yıllardır burnunun dibinde olan birine, daha önce hiç hissetmediğin duyguları hissetmeye başlamak ve bunu ona asla söyleyemeyecek olmak nasıl bir şeydir? Kötü bir şeydir. Vahim bir durumdur. Çözülemez bir sorundur…

2008 Ramazanı

-Alo e-vren abi, mübarek Ramazan’ın mübarek olsun.
-Sağol Cengiz, çok kibarsın…
Abi, teravih namazına gittiğim için son yazını okuyamadım :(
-Oh!
-Sahurda tekrar yayınlasan, o zaman okusam?
-Dıt dıt dıııt…

İlk teravih namazını Adnan Menderes Bulvarının ortasındaki 1659 yılında yapılmış Kırmızı Minare’de kıldım. Camiin asıl adı Ahmet Şemsi Paşa ama Aydın’daki insanların büyük çoğunlu ona Kırmızı Minare der. Minaresi kırmızı tuğlalarla örülü olduğu için bu isimle anılır olmuş sanırım.

Sabahları erken kalkma gibi bir sorun yaşıyorum. Ama nedense küçüklüğümden beri sahura uyanırken büyük bir heyecanla kalkarım. Annemin ikinci bir defa uyandırmaya geldiği nadir olmuştur. Bir de sahurdan sonra birkaç saat uyuyamıyorum. Okul döneminde bu yönden epey zorluk çekiyordum. 

Oruçlu olduğumuz bu ilk gün dolmuşla gitmem gereken yerlere yürüyerek gidip geldim. Hal böyle olunca hem terledim hem de çok susadım. Yolda iki teyzeyle karşılaştım. Ellerinde su şişleri vardı ve ben aralarından geçmek zorunda kaldım. Hemen sonrasında elinde bir kutu coco cola ziro’yu ağzına dikmiş bir amca… Allah’ım bunlar halisünasyon olmalı derken, şırıl şırıl akan bir çeşmenin başında elinde sigaralı gençler… Sigara içen biri değilim, bu yüzden beni ilgilendiren akmakta olan çeşmeydi. 

Ramazan günü insanlar ulu orta nasıl yer içer ve bundan rahatsızlık duymaz anlamıyorum. Geçen yıllarda iki japon turist Ramazan olduğunu bilmeden orta yerde yemek yedikleri için insanlardan nasıl özür diliyorlardı, çoğumuz haberlerde seyretmiştik. İnsan haklarına aykırı bir durum bence, ben ibadetimi yaparken diğerinin özgürce yiyip içmesi :) Güldüğüme bakmayın, çok içerliyorum bu konuyu :)

Zengin Bir Dedenin Torunu Olmanın Dayanılmaz Hafifliği

Aydın’ın bir ara sokağında dumanaltı bir kafeden çıkan koyu makyajlı genç kızları ve saçı jöleli delikanlıları görünce bir tuhaf oldum. “Oğlanlar babalarına, kızlar annelerine iftar hazırlığı için yardım ediyor olsa şu Ramazan’ın ilk günü hoş olmaz mıydı” diye düşündüm. Yusuf İslam demiş ya bir Arap ülkesini ziyaretinden sonra: “Müslümanların bu yaşayışını daha önceden görseydim belki de müslüman olmazdım…” Ya da buna benzer bir cümle kurmuş işte.

Gelenek bozulmadı; ilk iftarı dedemlerde açtık. 22 kişiydik, iki sofraya zor sığdık :) Ezan okunur okunmaz ardı ardına 5 bardak su içtim. Ramazanın bu ilk orucunda gözümde yemek memek yoktu :) Zaten pek de yemedim, daha çok suyla muhatap oldum… Sonrasında da ikinci teravih için bizim mahallenin “camii”ne {bence mescid} misafir oldum.

Bu arada günün tek traji komik olayı on günlük sakalımla ciddi bir ismin ciddi bir tanıdığıyla tanışmış olmam oldu. Yeşil, salaş kapriyi ve füme t-shirtü değiştirmeye fırsatım oldu da imajımdan taviz verecek kadar vaktim ve isteğim olmadı :) Zengin, hatırı sayılır bir dedenin torunu olmak da böyle havalı bir şey olsa gerek :)