Bahanelere sığınmana gerek yok, çok sosyal içerikli yazılar yazmaya başladın. Sakın bundan rahatsız olduğumu zannetme. {Bu arada sanmak ile zannetmek arasındaki farka takıldım.} Bunun sebebini biliyorum: Büyüyorsun.
Oturup ben de düşündüm, son iki VideoBlog neden çok olumlu bir tepkiyle karşılanmadı diye. Seni blogta bilip görüp tanıyanlarla gerçek hayatta yüzleşmemen gerektiğini sana her zaman söylemişimdir. İlk defa “sen olmayan“ görüntülerini seyredenler gerçeğin sanal yansımasına alışmışlığın verdiği duyguyla ağız burun kıvırdılar. Kabul et, ne fotoğraflarındaki Evren ne de videolardaki Evren, SEN’sin. Ne gerçek bakıyorsun objektiflere ne de gerçek konuşuyorsun kameralarla.
22 Temmuz seçimiyle ilgili bir şeyler yazacaksın diye ödüm koparken, birden kalemi eline alıverdin. Şimdi dedim, dilini tutamayacak bu çocuk. Neyseki olaya çok başka bir pencereden baktın da ucuz yırttın. Sağcısı solcusu, iktidarı seveni sevmeyeni okuyor seni. “Evren acaba bugün ne yazmış?“ diye sevip sayıp gelen birinin gönlündeki partinin hezimetine ya da zaferine dil uzatsaydın çok büyük bir “ayıp“a imza atmış olacaktın.
Aramızda provakatörler var, bilmez miyim! “Aaaa bak Evren ne yazmış, yok yok vazgeçtim okuma, seyretme, yorum yapma“ diyenler, düz giden tekere çomak sokanlar olmuyor değil. Aslında ben de haberdar değilim, birileri ağzından kaçırıveriyor. Sanata, sanatçıya saygıları yok diyeceğim ama senin daha kırk fırın ekmek yemen gerek.