Askerden sonra epeydir durağan bir dönem geçirdim. Bendeki durağanlık dışarıdan pek algılanmasa da kendi iç dünyamda fazlaca gel-gitler yaşadım. Bunu çoğu zaman dost sohbetlerinde dillendirdim, yazılarıma taşıdım. Kimi zaman alışıla-gelmiş Evren’in aksine zayıf bir Evren sergiledim. Yaşanan hiçbir şeyin boşuna yaşanmadığına inanıyorum. Sanırım ben dümdüz otobanlarda gitmektense bol virajlı dağ yollarını seviyorum.
Akşamüzerine doğru Fırat’la beraber fotoğraf makinelerimiz ellerimizde yine Aydın sokaklarındaydık. Cuma günü başlayan faranjit belirtileri had safhaya ulaşmıştı ama canım da acayip fotoğraf çekmek istiyordu. Hedef Cihanoğlu Külliyesi‘nde çekim yapmaktı lakin oraya vardığımızda artık güneş batmak üzereydi. Yol boyunca yıkık dökük binaların kapısı-penceresi epey vaktimizi aldı.
Biraz tarz değişikliği, biraz yeni bir imaj iyi giderdi. Yeni bir soluk yeni bir görünümle tamamlanınca daha bir üretkenleşiyor, daha bir özgüvene sahip oluyor sanki insanoğlu. Bunu genellemeye gerek var mı bilemiyorum. Ben aynada gördüğüm son 1 haftalık Evren’i de sevdim. Hem bana modellik yaptığı hem de bana yeni Evren fotoğrafları kazandırdığı için Fırat’a teşekkür ediyorum.
Fırat’la buluşmadan hemen önce Elvan‘la birlikte 78 yaşındaki Cafer Efe‘nin ziyaretindeydik. Elvan, hafta içinde “Efelerin Efesi” diyebileceğim Cafer amcayla bir söyleşi gerçekleştirecek ve ben de fotoğraflarını çekeceğim. Yaklaşık 2 saatlik ön görüşmenin sonunda haftaiçindeki buluşmayı dört gözle bekler oldum.