Bizim sandıktan HAYIR oyları fazla çıktı. Yan sandıktan da… Demek ki insanlar tekrar boyanmak istemiyor diye düşündüm. İki de bir sandığa gitmek zor geliyordu insanlara. Demokratik hakları kullanmak, bizi yönetecek insanı ya da insanları sadece 500 kişinin değil “kendimizin” seçecek olmasına karar vermek güzel di de… Oy sandığının olduğu yere zar zor gelen insanların hali de kötüydü hani…
Çoğu insan hala neye EVET neye HAYIR diyeceğini bilmiyordu. Kapıda, komşuların akıl alışverişleri duyuluyordu. Oyunu kullanan tanıdıklara mührü nereye bastıkları soruluyordu. Çoğu kişi de o pis mürekkep yüzünden benimle kavgaya tutuşmaya kalkıyordu. “Teyzem, bak bizim sandıkta oy kullananlara çekilişle araba veriyoruz” diye işi dalgaya vuruyordum. Birçoğuna da “baktıkça beni hatırlayın” diyordum ki yanlışlıkla boydan boya mürekkebe buladığım amcayı yumuşatmaya çalışıyordum :) Eğlenceli bir seçim göreviydi benim için. Keşke her yıl bir şeyleri seçsek, sandığa gitsek, ben yine herkese mürekkep sürsem diye iç geçirmedim değil.
Amca: Oğlum sürmesen olmaz mı o şeyi?
Ben: Nolur süreyim amca, hevesimi alayım.
Sarışın bir kız: Çok minik damlat tımam mı?
Ben: Yoo olmaz, ben resim filan çiziyorum.
Teyzenin biri: Delikanlı, ete sürme, tırnağa sür. Eskisi yeni çıktı daha.
Ben: Teyzecim, parmağa isim yazdıranlar bile var, siz ne diyorsunuz öyle.
Tanıdık tanımadık, uzun sürede görüşemediğim bir sürü insanla karşılaşmış oldum bahaneyle. Ayrıca ellerim öyle bir mürekkep oldu ki ona buna sürmekten… Önümüzdeki 10 yıl içinde yapılacak hiçbir seçimde bana oy kullandırtmayacaklar. Çünkü çık-ma-ya-cak :)