Site icon e-vren günlüğü

Dijital zehirlenme ve beyin çürümesi (brain rot)

Türkçede “beyin çürümesi/beyin erimesi” olarak karşılık bulan “brain rot” kavramını ilk duyduğumda irkilmedim değil. Ancak sebeplerini ve belirtilerini okuyunca da şaşırmadım açıkçası. Çünkü telefon ve bilgisayar ekranında saatlerimizi pasif bir şekilde cömertçe harcamanın elbet bir faturası olacaktı. Bu kadar ekran ışığı, kaydırmalar, boşuna geçirilen edilgen zaman karşısında okumayan, yazmayan, düşünmeyen, üretmeyen beynimizin çürümemesi zaten anormal olurdu. Bu arada brain rot ile kast edilen fiziksel bir beyin çürümesi değil. Bu ayrıntı az da olsa içimizi rahatlatıp hemen Instagram hikâyerine geçiş yapmayalım ;) Konunun ayrıntılarına şu soruyla geçiş yapayım: Dün akşam kaydırdığımız yüzlerce reels’ın hangisini hatırlıyoruz? Hemen hemen hiçbirini. Çünkü çoğunlukla düşük değerli sosyal medya içerikleri tüketiyoruz.

Brain rot içerikleri özellikle oluşturuluyor

Brain rot’un özellikle Instagram ve TikTok’tan beslendiğini düşünüyorum. Haz odaklı, anlık tüketime yönelik düşük değerdeki içerikler bizi edilgen hâlde saatlerce oyalamayı başarıyor. Aklı, iradesi olan insanlarız; buna gönül rızasıyla teslim oluyoruz gibi görünebilir. Ancak içeriklerin, bizleri ekranda daha fazla tutmayı sağlayacak özellikte tasarlandığı, bunun düzensiz aralıklı pekiştireç görevi gören bildirimlerle desteklendiği gerçeğini de göz ardı etmemek gerek. Bir taraftan ekran bağımlısına dönüşürken diğer yandan fiziksel dünyadaki işlev yeteneğimizi de kaybediyoruz. Evimizin sokağındaki bakkala gitme özgürlüğümüzü internet alışverişi kolaycılığına teslim edeli yıllar oldu, maalesef ekmek almaya gitmenin çok zahmetli olduğu algısına sahibiz artık. Bu sebeple çok daha yakın tarihten örnek vereyim: Yazı yazma yeteneğimizi, yapay zeka araçlarına teslim edip yazma kasımızı zayıflatmaya başlamadık mı? Hatta, ne ara bu kadar yazma meraklısı olduk? Etrafım sürekli “ChatGPT’ye şunu yazdırdım, bunu özetlettim, bunu yaptırdım” diyenlerle dolu. ChatGPT çıkana kadar ne yazıyor hatta ne de okuyorduk! Bu da başlı başına masaya yatırılması gereken bir yazı konusu aslında.


Aşırı ekran kullanımı dikkat dağınıklığı, odaklanma güçlüğü, hafıza problemleri, motivasyon eksikliği gibi zihinsel performans üzerinde olumsuz etkilere sebep oluyor. Brain rot da aşırı ekran süresinin yol açtığı bütün bu zihinsel bulanıklık ve bilişsel gerileme durumlarını tanımlamak için kullanılan bir terim. Beyin çürümesinin en sağlam yardımcıları da özellikle sosyal medya, video ve oyun platformları. Bu platformlarda sürekli dikkat dağıtıcı unsurlar barındıran içeriklerin aşırı tüketimi, beyin çürümesi riskini artırıyor.

Sosyal medya, beynimizi böyle tahrip ediyor:

Beyin Çürümesinin Belirtileri

Zamanımızın büyük çoğunluğunu çevrim içi (online) ortamda geçirince farkındalığımız da algımız da fiziksel dünyadan çevrim içi ortama kayıyor. Benim yeni duyduğum, aslında 2007’den beri üzerine konuşulan brain rot da çevrim içi mesaimizden beslenerek şu sıkıntılara yol açıyor:

Brain rot’u önlemek için neler yapılabilir?

Farkındayım TikTok’ta (ki uygulamayı telefonumdan sileli neredeyse bir yıl olacak) gezinmek, Instagram’da kaydırmak çok zevkli. Ama telefonu elime aldığımda bunu kendimi uyuşturmak ve bazı can sıkıcı konuları düşünmekten kaçınmak için kullandığımın da farkındayım. Buna rağmen özgür irademizle hâlâ atabileceğimiz ufak da olsa sağlıklı adımlar var.

Ve bloglar! Brain rot’u araştırınca blog yazmanın ve blog okumanın değerini bir kez daha gördüm. Malum, dijital söz konusu olunca bende tüm kapılar bloglara çıkıyor :) Sürekli hareketli ve eğlendirici içerikler tüketmek çok zahmetsiz ve bizi hiç yormuyor, kabul ediyorum. Ama kaliteli blog yazılarını okumak, hatta blog yazmaya çalışmak beyin çürümesinin çarelerinden biri olabilir; benden söylemesi.

Exit mobile version