Site icon e-vren günlüğü

Blog yazarlığı: Dijitalde var olma çabası

Fatih Belediyesi Kadırda Sanat Galerileri‘nin çevrim içi yayımlanmaya başlayan Kadırga Sanat Söyleşileri’nin ilk konuğuydum. Eski iş arkadaşımın davetiyle katıldığım programda yine onun sunumuyla blog, blog yazarlığı ve edebiyat ile bloğun ilişkisi üzerine sohbet ettik. Yayını seyredince “çok ciddi durmuşum, bu ben değilim, daha rahat olabilirdim” diye kendimi epey eleştirdim. Program öncesi aldığım notların çoğunu da çekim heyecanıyla unuttum. Neyse ki blog diye bir şey var, videoda eksik bıraktığım noktaları burada ayrıntılarıyla paylaşabiliyorum ;) Pelin’e ve Eda’ya misafirperverlikleri için teşekkür edip yayında neler konuştuk, neleri konuşmayı unuttuk onlara geçeyim:

Niye hep “Blog yazarı” unvanını kullanıyorum?

Pelin sohbetin başında “Ne öğretmenlik ne yayın koordinatörlüğü… Senin ağzından kendinle ilgili duyduğumuz şey hep ‘blog yazarlığı’ oluyor. Mesleğinden, iş yerindeki görevinden çok kendini ‘blog yazarı’ olarak tanımlamanın sebebi nedir?” diye sordu. Bu soruyu ilk kez duymuyorum ama sanırım bunu her alanda netleştirdiğim ilk olay Atıf ağabeyin Medyascope’taki Netizen programına konuk olacağım zamandı. Ekranda ismimin altına ne yazılmasını istediğimi sormuştu Atıf ağabey, ben de “editör” vs hiç düşünmeden “blog yazarı” demiştim.

Elbette bir işim, bir mesleğim var. Üniversite öğrenciliğimden bu yana mesleğimi, işimi söylemek yerine kendimi “blog yazarı” olarak tanıtırım. Unvan olarak sürekli blog yazarı dememin iki sebebi var:

Çalıştığım şirkette içerik editörüyüm ya da genel anlamda editörüm. Bir editör aynı zamanda blog yazarı olmayabilir ama blog yazarı aynı zamanda iyi bir içerik editörüdür. Her metin yazarının bloğu yoktur ama bir blog yazarı aynı zamanda iyi bir metin yazarıdır da. İşyerinde içerik editörlüğü, metin yazarlığı, düzelti, video montaj ve seslendirme her ne yapıyorsam bütün bunların birleşimi blog yazarlığının bünyesinde barınıyor, o uğraş bana bütün bu becerileri kazandırdı.

Blog yazarlığı; ismimizi, altına kalın bir çizgi çizerek vurgulamaktır. İsmimizin başında başkalarının bize verdiği veya mesai karşılığı aldığımız maaşla edindiğimiz unvanlar olabilir. Ama o unvanlar, onu bize verenler tarafından geri alındığında tepeden hızla düşmemizi engeller blog yazarlığı. Çünkü ayaklarımız zaten en başından beri blog sayesinde yere sağlam basmaktadır. 

Blog yazarı, en bilinçli internet okuryazarıdır

Blog yazarlığıyla ilgili birçok tanım yapılabilir aslında ama onu “dijitalde var olma çabası” diye özetleyebilirim. Herkesin; yaşadığı, düşündüğü her şeyi istediği gibi yazabildiği çevrim içi bir yapıdan çok daha fazlası artık blog ve blog yazarlığı. Blog yazarlığı günümüzde sadece yazmaktan ibaret değil. Para kazanmak veya hobi amaçlı yapılıyor olsa da günümüzde blog yazarı artık aynı zamanda iyi bir içerik üretici, iyi fotoğraf çekebilen, video montajlayabilen, gerektiğinde podcast yapabilen, aynı zamanda da iyi bir sosyal medya kullanıcısı. Blog yazarı eşittir en bilinçli internet okuryazarıdır.

Blog, internetin en harika olayı

Medeniyet yazının üzerine kuruldu. İnternet de medeniyetin son harikalarından biri, blog da internetin en harika olaylarından. Yazmak, kendinizi ifade etmek için internette forumlardan sözlüklere, Twitter’dan Instagram’a kadar sayısız alan var. Ama içlerinde size ait olan, ev sahibi olduğunuz – çünkü diğer sosyal mecralarda kiracısınız- tek mecra blog. Sınırsız yazma ve yazılarınızı istediğiniz kadar fotoğraf ve video gibi görsellerle zenginleştirme imkanınız var. Yazılarınızı da e-posta, sosyal ağlar aracılığıyla birçok okura ulaştırabilirsiniz. Yazdığınız, ürettiğiniz içeriğin geri bildirimini anında alırsınız. Bu özellikleri açısından blog, sizi yazmaya teşvik eder.

Bir dergiye yazı yollarsanız ve editörün onayından geçmezse yayımlanmaz. Ulusal bir gazetede köşe yazmak isteniz zaten bütün köşeler doludur. Fakat blog; kimsenin onayından, izninden, filtresinden geçmenize gerek kalmadan yazdığınız, görüşlerinizi paylaştığınız en özgür dijital medyanızdır.

Blog yazmak, siber dünyada en iyi terbiyedir

Blog yazarlığının liselerde ve üniversitelerde ders olarak okutulması elbette çok önemli bir farkındalık. En başta dijital okuryazarlık açısından çok değerli. Bir genci blogla buluşturur, blog yazarlığıyla tanıştırırsanız o gencin dijital medya okuryazarlığı doğal olarak gelişecektir.

Video içeriklerin hem gençler hem yetişkinler tarafından daha çok ilgi gördüğü ve tüketildiği bir gerçek. Özellikle “tüketilmesi” dedim. İnterneti sadece içerik tüketme, seyretme noktasında kullanıyorsak orada bir sıkıntı var. Gençleri tüketici konumdan üreten tarafa çekmeliyiz. YouTube için video içerik, Spotify için podcast de üretebilir, kendi bloğunda veya markaların bünyesinde blog yazarak da yazılı içerik üretebilir. Yazmak gerçek hayatta olduğu gibi siber dünyada da en iyi terbiyedir bence.

Blog, edebiyatın neresinde?

Gelelim, bu programın asıl gerçekleşme sebebi, edebiyat ve blog ilişkisine.

Benim gözlemlerime göre edebiyat blogdan önce internetin kendisiyle çok geç etkileşime girdi. Edebiyatçılar özelinde bakarsak hem interneti hem sosyal ağları kullanma konusuna biraz mesafeliler. Blog sahibi olan, bloğu güncel olan edebiyatçıların sayısı hâlâ çok az. Edebiyatın nabzını tutan edebiyat dergileri de blog olayına mesafeli. Yayın hayatına yeni başlayan edebiyat dergilerinin çok azının bloğunun olduğunu gördüm, bu çok güzel. Çünkü dergiye gönderilen her öyküye, denemeye, şiire yer vermek mümkün değil, sayfa sınırlamasından dolayı. Ama özellikle genç yazar ve şairler de eserlerini haklı olarak edebiyat dergilerinde illa görmek istiyor. Bu durumda blog daha çok isme ve ürüne alan açma anlamında bir kurtarıcı görevi görür dergiler için. Edebiyata özel açılmış kişisel blogların büyük çoğunluğu da genellikle okunan kitapların yorumları üzerine.

Blog, ona özel üretilmiş içerikle beslenir

Edebiyatçılardan çok azının bloğu var. Ya güncel değil ya da dergilerde yayımlanmış yazıları ekliyorlar. Oysa blog, kendisi için içerik üretmeyle beslenir. Bir gazetedeki köşe yazınızı daha sonra bir edebiyat dergisinde de yayımlatır mısınız?

Bu noktada -tabii ki edebi anlamda asla kıyaslanmaz- edebiyat yazarlığından ayrılan en önemli nokta budur blog yazarlığında. Öykü veya roman yazarı, eserini yazar satışı, pazarlanması, tanıtımına karışmaz. Bunları onun adına başkası yapar. Blog yazarı, yazdıklarını daha çok kişiye duyurabilmek, okutabilmek için sosyal mecralarda çabalar, SEO öğrenir, dijital pazarlamayı temel düzeyde bilir. Bir anlamda çok amaçlı ingiliz çakısı gibidir blog yazarı.

Exit mobile version