Site icon e-vren günlüğü

10 Yıllık Blog Olmanın Sırrı

e-vren günlüğü, 27 Temmuz 2015'te 10 yılı geride bırakacak

e-vren günlüğü, 27 Temmuz 2015’te 10 yılı geride bırakacak

Hayatım boyunca sebat ettiğim en önemli şey zannediyorum şu e-vren günlüğü blogu. 2005 yılının Temmuz ayında internete ilk yazılarımı kaydetmeye başladığımda blog nedir bilmiyordum, blog tuttuğumun bile farkında değildim. O zamanlar Türk Dili ve Edebiyatı öğrencisiydim; ya yazar ya şair ya da öğretmen olurum diye hayal ediyordum ki blog yazarı olmak aklımdan geçmiyordu. 

İnterneti her zaman sevdim; hem yazınsal hem de görsel çalışmalarımı dijital dünyada özgürce yayımlayabilmekten büyük keyif aldım. Kapısından girilemeyen duvarları aşılamayan gazete, dergi sayfalarına gerek olmadığını anlamam uzun sürmedi; öyle ki farkında olmadan ben ‘kendi medyamı inşa’ ediyordum. Sevgili Neslihan‘ı misafir kalem olarak blogumda ağırladığımda bana söylediği ‘oğlum sen bildiğin dijital yayıncılık yapıyorsun’ sözüyle bazı gerçeklerin farkına vardım. Daha doğrusu kişisel blogumla ilgili gerçeğin farkına vardım. Geleneksel medya için ‘gazete’ ne kadar önemliyse dijital medya için de ‘blog’un o derece önemli olduğuna inandım. Zamanla e-vren günlüğü, sosyal ağların da gelişmesiyle genişleyip e-vren dünyası’na doğru evrilmeye başladı; öyle ki Hürriyet, e-vren günlüğü’nden çok sonra Hürriyet Dünyası kavramını kullanmaya başladı.

10 yıllık süreç içerisinde (ve hâlâ) ‘blog yazarlığı’ hakkında çokça yazıya denk geldim. Gerçekten ne orada yazanların, ne de benim size söyleyeceklerimin hiçbir kıymeti yok. Mütevazılığı da elden bırakmadan sadece şunu vurgulayabilirim ki blog denen şeyin bir reçetesi, blog yazarlığının da bir sertifikası yok. Bunu kendi alanım ‘kişisel blog yazarlığı’ için söylüyorum: Hayal dünyanı, iç alemini, kendini sözcüklerle, videolarla, fotoğraflarla veya herhangi bir şekilde açmayı, anlatmayı seviyorsan; bunda da sebat ediyorsan zaten kendi e-vren günlüğü’nü de inşa etmeye başlıyorsun.

Tavsiye edebileceğim tek şey, sosyal ağların (kimilerine göre sosyal medyanın) büyüsüne kapılarak kendini blogunda değil de o platformlarda ifade etme hatasına düşmemen. Seni, İstiklal caddesindeki kalabalık ve gürültülü bir kafede mi daha iyi anlayıp tanıyabilirim yoksa beni sakin ve huzurlu evinde ağırladığında mı? 

Evren’i Sosyal Ağlarda Takip E+

Exit mobile version