“Seni terk ediyorum Facebook, çünkü seni terk ettiğimden beri ailemle ve arkadaşlarımla yeni keşfettiğim gizliliğimden keyif aldım. Benim için gerçekten önemli insanlarla bağlantıda kalmak için daha aktif bir rol üstlendim.”
Bu cümleler kendisini ‘eski bir Facebook bağımlısı’ olarak tanımlayan 2 çocuk annesi 38 yaşındaki Lauryn Tuchman‘a ait. Sosyal hizmet görevlisi olan ve aynı zamanda blog yazarlığı yapan Lauryn, ‘Facebook Defterini Kapatıyorum’ başlıklı yazısında söz konusu sosyal ağın aslında hepimizin hayatında kendisini farklı şekillerde gösteren olumsuz tesirini samimiyetle kaleme almış.
Lauryn, 2008 yılında kaydolduğu ve 7 yıl boyunca aktif bir şekilde kullandığı Facebook’ta edindiği dört yüzden fazla sanal arkadaşın kendisinde yol açtığı psikolojik etkiyi şu sözlerle anlatıyor:
“Arkadaşlık” istekleri göndermeye ve almaya başladım ve kısa sürede yeni çevremdeki kişiler ve sözde “arkadaşlar” hakkında, kanlı canlı iki dakikalık bir konuşma bile olmadan gereğinden fazla şey öğrendiğimi fark ettim. Aynı zamanda yeni “arkadaşlarıma” sanal olarak ayak uydurmak istiyordum ve yeni sanal arkadaşlarım başa çıkabileceğimden fazlaydılar. Haddinden fazla sosyallik yüklüydüm.
İki çocuğu için kullandığı annelik izinlerinde bile Facebook’tan gözünü alamamış, bir süre sonra hobilerine bile vakit ayıramaz bir hale geldiğini fark etmiştir. Öyle ki çocukları ve eşiyle ilgilenirken de araba kullanırken de dikkati dağılmış bir kadına dönüşmüştür.
Lauryn’in, başlangıçta kendisi için sıkıcı şeylerden kaçmanın zevkli bir yolu olan Facebook’un aslında kıymetini sonradan anladığı ve artık asla geri alamayacağı ufak anlarını çaldığını anlaması yıllar alıyor. Bunu “Facebook, bazı ilişkilerimdeki gerçek samimiyet eksikliğini açığa çıkarmaya başlamıştı.” sözleriyle dile getirirken sancılı bir sorgulamanın ardından hayatını esir alan o sosyal ağdaki hesabını tamamen kapattığını yazıyor. Facebook’suz kutladığı ilk doğum gününü de “Facebook sayfamda yüzün üstünde mesaj almasam da çok sevildiğimi hissettim.” sözleriyle kayda geçiyor.
Aslında hepimiz hemen hemen aynı rahatsızlıkları taşıyoruz. Kendimizin Facebook bağımlısı olduğunu düşünmesek bile kardeşimiz, çocuğumuz veya yakın arkadaşımız için aynı endişeyi taşıyabiliyoruz. Bugüne kadar hiç Facebook hesabı açmayanlara şaşırabildiğimiz gibi kesin bir kararla hesabını kapatanlara da ‘bir süre sonra geri dönersin’ diyoruz; çoğu zaman da haklı çıkıyoruz.
Madem bu konuyu bloguma taşıdım benim tarafımda durum ne? Asıl ben Facebook’umu kapatmaya cesaret edebilir miyim? Ben buna yıllar önce cesaret ettim ve Facebook’suz bir hayatın mümkün olduğuna inanıyorum:
{Blogun Facebook profilini artık güncellemeyeceğimi 2013 yılında böyle duyurmuştum.}
- Bir dönem sadece ailemin ve akrabalarımın yer aldığı gerçek profilimi, tüm içerikleri silerek süresiz olarak kapattım.
- Şu an açık olan hesabım ise bu blogun Facebook sayfasının kapanmaması için zorunlu olarak aktif. (O profili kapattığımda blogun Facebook sayfası da siliniyor.)
- Söz konusu Facebook hesabım arkadaş eklemelere kapattım, ayrıca mevcut arkadaş listesindekileri de yavaş yavaş akadaşlıktan çıkarıyorum. Çünkü:
- Facebook’a sadece blogumdaki yeni yazıların paylaşımı için giriyor ve (az sayıdaki ekli arkadaşın az sayıdaki paylaşımına rağmen) haber kayağına bile göz atmadan sistemden çıkıyorum.
- Blogumu farklı kanallardan takip etmeyi tercih edenlerden bazıları da (ki büyük bir çoğunluğu) Facebook üzerinden (on binden fazla kişi) takip ettiği için Facebook sayfasını kapatmayı düşünmüyorum. Aksi onlara saygısızlık olurmuş diye düşünüyorum.
Bu yazının çıkış noktası olan Lauryn’in yazısı için Oğuz Doğan’ın çevirisinden faydalandım. Kendisine teşekkür ederim.
Evren’i Sosyal Ağlarda Takip E+