Site icon e-vren günlüğü

Ceset Torbasından 3G’ye Geciş

evrengunlugu Ağustos '09 MisAfiR KaLeMi

{Ağustos ‘09 MisAfiR KaLeM Yazısıdır.}

Beynimize kazınmış seslerden biri; ”Orada biri var mı? Sesi mi duyan var mı?” On iki yaşındaydım, zifiri karanlıkta sokağa çıkıp binaya baktığımızda. Anne yatağımı sallama deyip, uyumaya devam etmiştim kapımız tekme ve yumruklarla çalınana kadar. Üçüncü katta oturduğumuz için, üst katlardan her inen kapımızı çalıp geçmişti. Annem “haydi kalk biraz dışarı çıkalım” dediğinde; ”aklını mı oynattın gecenin bir vakti ne işimiz var sokakta!” diye çıkışmıştım.

Yaz günü içim ürpermişti park duvarının üstünde otururken. ”Şiddeti kaç acaba?” cümlesini ilk duyduğumda “şiddet mi, neyin şiddeti, deprem mi, ne depremi, deprem ne demek ki” gibi bir yığın soru türetmiştim beynimde. Günün ilk ışıklarıyla evimize girmeye başladık ve elektrikler geldiğinde hemen televizyonu açtık. Her kanalda yukarıdaki cümle vardı: Orada biri var mı…

Bir baba, enkaz altında kalmış ve ağlama sesini duyduğu kızına ulaşmaya çalışıyordu. Bir genç erkek, kız arkadaşının olduğu binanın enkazından beton yığınını kaldırmaya çalışıyordu bir başına.

Tüm çizgi film kuşakları kaldırılmıştı ve ben anlamıştım ki deprem kötü bir şeydi. Sarsıntı anını, deprem olarak yaşamamış olsam da sonradan çok korktum. Geceleri yatağım sallanır gibi oldu. Deprem gecesi vitrinden gelen kahve fincanlarının sesini duyar gibi oldum, uykumdan sıçrayarak uyandım. Oysa 17 Ağustos günü ben Ankara’daydım ve İstanbul’dan 453 km uzaktaydım. Ben sadece basit bir sarsıntı hissetmiş ve o günleri televizyon ekranından seyrederek yaşamıştım.

Sonra deprem bölgesinden gelen bir arkadaşım oldu sınıfta. Kardeşlerini ve babasını kaybetmişti. Annesi, teyzesinin yanına yerleşmişti ve yeni bir hayat kurmaya çalışıyordu. Ne zaman elektrik kesilse, çığlık atarak fırlıyordu oturduğu sıradan. Oysa elektrik kesintisi Türkiye’de afet anı tedbirlerinden biri değildi. Her an, her dakika kesilebilirdi. Zaten 12 Kasım Düzce depreminde, elektrikler kesilmediği için bilanço daha ağır oldu ve afet anı tedbirlerinden biri olmadığını ispatladı bize.

Ateş düştüğü yeri yakıyor derler ya, aynen öyle. ’99 Depreminin yıl  dönümünde eminim haber kanalları hissetmeden yayın yapacak, sadece kuru bir başsağlığıyla geride kalanlara destek olunacak.

Depremin yıldönümünde İstanbul kentsel dönüşüm projesi için, pilot bölge seçilen Zeytinburnu’nda temel atma törenlerine ev sahipliği yapacak. 10 yılda, Türkiye’nin baştan yapılanması gerekirken pilot bölge uygulamalarına yeni başlanıyor olması ayrı bir trajedi. 10 yıl geçmiş olmasına rağmen, yaraların sarılmadığını biliyorum. Arkadaşım ve annesi hala gözümün önünde, kimse ellerinden tutmadı görüyorum… Onlar gibi daha niceleri var gözlerin görmediği.

Yaraların sarılması şöyle bir kenarda dursun, ders alındı mı? Bir ara her evde ceset torbası olacak sözü gündemimize oturmuştu, sonra deprem çantası aldı yerini. Şimdi de komiktir 3G. Her eve bir ceset torbası, her eve bir deprem çantası ve her eve 3G’yi destekleyen telefon. İşte gelişmişliğin en büyük kanıtları. Avrupalı oluyoruz ya! Onun gerekleri bunlar.

Ülkece çabuk tüketiyoruz sanırım. Hemen yeni gündemler yaratıp, geçmişi unutuyoruz.  Bugün aynı afeti yaşasak, görüntüler, çığlıklar, gazete manşetleri yine aynı olur. Ben 10 yaş büyüdüm, ben büyürken ülkem bir adım bile ileri gidemedi… Çok yazık…

e-vren günlüğü’nün Ağustos ’09 MisAfiR KaLeM‘i olan Çiğdem AKKAYA 1987 İzmir doğumlu. Ailesiyle Ankara’da yaşıyor ve Muğla Üniversitesi Kamu Yönetimi 4. sınıfta okuyor. Yazı yazmayı çok seven Çiğdem yaklaşık 1,5 yıldır  kendi blogu olan kedikardesligi.com ‘da kedilerden ilham alarak yazılar yazıyor.

evrengunlugu.net, 5. yılında sosyal sorumluluk gereği Türkiye Omurilik Felçlileri Derneğinin kampanya ve projelerini destekleme kararı almıştır. Ziyaretçilerini de TOFD’a destek olmaya davet etmektedir. TOFD’a ulaşın; gönüllü olun; 3430‘a boş bir sms atarak “Akülü Tekerlekli Sandalye Kampanyası”na 5 TL’lik bağışta bulunun.

Exit mobile version