Site icon e-vren günlüğü

On Üç Yıllık Karanlık Ölüm

On üç yıl oldu…

On üç yılda neler yaşandı..

On üç yılda nelerden eksik kaldın… Bizse nelerden mahrum kaldık…

Gülmekten gözlerinden yaş getiren dizi oyuncularının kimisi öldü, kimisi hala hayatta.

Beraber seyrettiğimiz Süper Baba’nın yerine bir sürü yeni diziler çekildi. Hele öyle bir sinema filmi çekildi ki sanki seni, sanki bizi anlattı. Adını Babam ve Oğlum koydular.

On üç yıl önce evde seyrettiğin futbol maçları artık evdeki televizyonlarda seyredilmiyor. Herkes kahvehanelerde, sokaklarda.. Sen keyfine düşkündün, evinde şortunu giyip, havlunu omzuna atıp seyretmeliydin maçlarını.

Çok sevdiğin Galatasaray UEFA kupasını aldı senden sonra. Hiç hayal eder miydin? Görsen kimbilir ne çok sevinirdin.

Köşe yazarlarını didik didik ettiğin gazetelerin on üç yıl içinde logoları değişti; sahipleri değişti; yazarları değişti; dahası sanırım senin hoşlandığın tarzda yazmıyorlar artık. 

Bizi soracak olursan, arada bir uğradığını biliyorum. Gördüğün gibiyiz. Turuncu Abdi’ni sattık. İboş’unla Sultan’ın çok ağladılar Turuncu Abdi’nin ardından. Bakamadı Safiye Sultan senden kalan en güzel hatıranın gidişine..

Zilde, telefon faturalarında hala senin adın yazıyor. Safiye Sultan, ısrarla değişdirtmiyor. Böyle yazdığıma bakma; hiçbirimizin değiştirmek aklımızın ucundan bile geçmiyor. Hüss, okumayı söktü; “faturalarım gelmiş” diyor her seferinde. Senin adınla büyüyor. Sahi, Hüss dediğimize içerliyor musun baba?

Ben geçen yıl askerdeydim. Şimdiyse Ziya askerde. Safiye Sultan; Yasin-i Şerif okutacak bugün senin için. Akşam tatlı bir telaşı vardı. Eş dost gelecek… Eve geldiğimde dolabımın üzerindeki kitapları düzeltmiş, fotoğrafını öne çıkarmış.

Daha başka anlatacak aslında öyle çok şey var ki… Birazdan sessizce fısıldayacağım hepsini. Biliyor musun; sen hala ne şekilde öldün anlamıyorum. Sana yazdığımız mektuplar nereye kayboldu ve sen neden başta alınganlık gösterirken sonradan bu konuda  üstelemedin. Antalya Havalimanı’na getirildiğine 3 günlük ömrünü gösteren raporun senin gözlerinin önünde Safiye Sultan’ın yüzüne neden çarpıldı.. 3 gün boyunca neden hiç konuşmadın.. O haplar bize neden içirtildi de bütün köy ölümüne ağlarken biz ruhsuz gibi kendi babamızın cenazesini başkasının cenazesiymiş gibi seyretmek zorunda bırakıldık… Duvarda asılan fotoğrafının arkasına yazdığın gizli şiirindeki gibi; Avusturya’da kanserle mücade ederken kimseler görmeden Almanca sözlüğünün sayfaları arasına yazdığın notlardaki acı gerçekler gibi yüzleşemedin etrafındaki yalanlarla; yüzleştiremedin bizi gerçeklerle. Adam olduğumuz birgün; senin soramadığın, bizim sıraladığımız, beynimizi kemirip duran o sorular bir kez daha sorulur elbet. Elbet, senin hayatında başrolü oynayanlardan bütün bunların hesabı sorulur…

Exit mobile version